Aşkım Tan
FİKİRDE İKTİSAT
- Asıl Kurtuluş mücadelesi şimdi başlamıştır. Kısa zamanda kendi kendimize idare eder hale gelmezsek, denize döktüğümüz düşmanları, parası için ülkemize getirmeye çalışırsınız.
- Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması gereğini söyleyeceğiniz önlemler; doğrudan doğruya halkın dilinden söylenmiş gibi kabul olunur. Bu, en büyük doğrudur. Zira halkın sesi, hakkın sesidir.
- Gerçekten Türk tarihi araştırılırsa bütün yükselme ve düşme sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır.
- Osmanlı tarihinde bütün gayretler, bütün çalışma, milletin isteği, emelleri ve gerçek ihtiyaçları açısından değil, belki şunun bunun özel emellerini, tutkularını karşılamak açısından gerçekleşmiştir.
- Arkadaşlar, bütün bu işler ve hareketler, doğruluğu araştırılırsa, görülür ki bu büyük, güçlü padişahlar takip ettikleri dış siyasette kendi emelleri, hırsları ve arzularına dayanmışlardır.
- Biliyorsunuz ki Osmanlı Devleti, şahsî saltanat ve son beş on yıl içinde de meşruti saltanat ilkesine dayanarak hükûmet idare ediyordu.
- Arkadaşlar, şahsî saltanatta her konuya tac sahiplerinin arzusu, iradesi ve amacı hâkimdir. Söz konusu olan yalnız odur. Milletin amaçları, arzuları, ihtiyaçları söz konusu olmaktan çok uzaktır.
- Bizim halkımızı yararları birbirinden ayrılır sınıflar halinde değil, tersine varlıkları ve çalışma sonucu birbirine lâzım olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada dinleyicilerim çiftçilerdir, sanatkârlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi birbirinin karşıtı olabilir. Çiftçinin sanatkâra, sanatkârın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların hepsine, birbirine ve işçiye muhtaç olduğunu, kim inkâr edebilir.
- Bugün var olan fabrikalarımızda ve daha çok olmasını umduğumuz fabrikalarımızda kendi işçimiz çalışmalıdır. Rahat ve mutlu olarak çalışmalıdırlar ve bütün bu saydığımız sınıflar aynı zamanda zengin olmalıdır ve hayatın gerçek lezzetini tadabilmelidir ki, çalışmak için kudret ve kuvvet bulabilsinler. Bundan dolayı programdan söz edildiği zaman, âdeta denebilir ki, bütün halk için bir “Emek Misak-ı Millisî”dir.
Yukarıdaki bu sözler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 17 Şubat 1923’te İzmir’deki “Türkiye İktisat Kongresi’nin Açış Söylev”inden sadece birkaç alıntıdır. Halkına hitabındaki zarafeti ve verdiği değer ile Cumhuriyetimizin kurucusunun aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.
2019 yılının son günlerini yaşarken aradan geçen 96 yıl beni işin doğrusu bir çelişkiye düşürüyor ve bu nedenledir ki Sayın Cumhurbaşkanı’ndan yanıt alabilmek umudu ile birkaç sual sormak isterim.
Sayın Cumhurbaşkanı,
- 25 yıldır iktidar partisinin yönetiminde olan İstanbul’un altı aydır muhalefet partinin yönetiminde olmasından dolayı kendi imkansızlıkları ile boğuşmaya terk ederek, 25 yıldır yapmadıklarınızın faturasını Sayın Ekrem İmamoğlu’na kesmeyi etik buluyor musunuz?
- Mevcut asgari maaşlar ile bırakın insanların birikim yapıp yeni işletmeler açarak ekonomide süreklilik sağlamalarını, standart insan ihtiyaçları olan barınma, beslenme ve temizlik ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak hale geldiler. Siz kendinizi asgari maaş ile geçinmeye çalışan bir vatandaşın yerine koyacak olursanız, nasıl geçinebileceğinizi açıklar mısınız?
- Aşırı zıt görüşlü grupların oluşmasından dolayı yaşanan kutuplaşmalar sonucu kardeş kardeşe kıyar oldu. Sözlükte de hissedilir bir şiddette var olan bu kutuplaşmaların, etkileri de istatistikler sayfasından rahatlıkla takip edilebilmektedir. Kutuplaşmalar nedeni ile artan şiddete nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyorsunuz?
- Zenginlerle yoksullar arasında ara birimler kalmaması, yoksulların sayısının zengin sayısından çok fazla olması büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Ne ilginçtir ki yoksullara değil, yoksulluk araştırmalarına tonlarca para akıtılmaktadır. Bu sorununu çözmek ve yoksulları kalkındırma fikrinden neden bu kadar uzaksınız?
- Enerji üretimi için kurulan termik santraller, okullarda öğrenciler kalmadığı için kapanma noktasına geldi. Ağaçları çürütmesinden dolayı “yeşil altın” dediğimiz zeytinlikler yok oldu, meyveler ise ona keza. Otlatmaya çıkaran hayvanlar kömür tozunun karıştığı suyu içtiklerinden dolayı zehirleniyor ve en acı olanı ise termik santral yakınlarında oturan köylülerin çoğu kanser olarak hayatlarını kaybediyor. Size bir ömür değil sadece bir gün termik santral bölgesinde konaklamanızı rica etsek, kalır mısınız?
- Her gün değiştirilen gündemden dolayı halka unutturulan GDO gerçeğini biz unutmadık. Yerli üreticiye dayatılan İsrail tohumlarının yarattığı toprak zehirlenmesinden dolayı ülkemiz tarım ülkesi olmaktan çıktı. %17,5’a düşen tarımla uğraşan “halkın efendisi” olan köylünün oranını %40’a çıkarabilir misiniz?
- Külliyenizde 2018 yılı sonu itibari ile 830,8 milyar liralık harcama yapıldı. Geçen yıl dernek, vakıf ve birliklere 818 milyon lira aktarıldı. Hane halkınıza transferler başlangıç ödeneğini aşarak 51,8 milyar liraya yükseldi. Zat’ı alilerinizin başlangıç ödeneği 845,3 milyon lira iken geçen yılın sonunda ise 1,6 milyar lira oldu. Bu yılın sonunda bu rakamın ne olacağını sormaya korkuyorum. Asgari ücretin 37 katı olan maaşınız ile DİSK-AR raporuna göre dünyada cumhurbaşkanının en yüksek maaş aldığı 4’üncü ülke konumundayız. Nerede ise aldığımız nefesten bile bizden aldığınız vergilerle sürmekte olduğunuz bu saltanatın bedelini bu halka daha ne kadar ödetmeyi düşünüyorsunuz?
- Komşu ve müttefik ülkeler ile “sıfır sorun” vaad ederken, başarısız diplomasi nedeni ile nerede ise bütün ülkeler ile “çok sorunlu” ilişkiler yaşıyoruz. Bu sorunlar konusunda bir çözüm önerisi getirmeyi düşünüyor musunuz?
- Fabrikaların ve bankaların kapatılması, ülkemizin sermayesinin büyük oranda yabancıların kontrolüne geçmesi ile milli servetimiz yok edildi. Sadece yol, köprü ve hastane inşaat ederek milli mirasımızı bitirmeye mi çalışıyorsunuz?
- Sayın Cumhurbaşkanı, bizler kadın olarak işlenen cinayetlerden, uygulanan şiddetten bizler ebeveyn olarak çocuklarımızın geleceğinden, bizler vatandaş olarak refahımızdan çok kaygılıyız. Bizlere huzur verebilir misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.