Geleceğimizin stratejisi
N Gazete yazarı Sadullah Özcan'ın yeni yazısı...
Dünyanın gidişatı bizi güçlü olmaya zorluyor. İstesek de istemesek de bulunduğumuz coğrafya bizi daha güçlü olmaya ve varlığımızı muhafaza etmeye itecek. Tıpkı İbn-i Haldun’un dediği gibi “Coğrafya kaderimiz” olmuş durumda.
Fakat durup dururken coğrafya kaderimiz olmaz. Güçlü olmanın kuralları vardır. Dünya tarihine bakıldığında dünyaya hükmeden milletlerin temel özellikleri rahatlıkla görülecektir. Bu temel özellikler okunabildikçe ve okuduğunu anlayabildikçe, anladıklarını da uygulayabildikçe güçlenirsin.
Bu dünyada güçlü olmanın ana formülü teknolojiye hâkim olmak, üretim ve yaşam kalitesini artırmaktan geçtiği görülmelidir.
Önceki gün zoom sohbetinde konuğumuzun enteresan tespitleri ile uyandım. Mesela bizim akademisyenden neden istenilen düzeyde verim alınmaz sorusunun cevabı dikkatimi çekti. Üniversiteyi ekmek kapısı görüp geçimini sağlamak için çalışan akademisyenden ancak düzgün literatür taraması bekleyebilirsiniz. Yeni fikir ve icat değil.
Oysa yüzyıllar önce İmam-ı Şafi’nin “Bir baş soğana muhtaç olsaydım bu ilmi yapamazdım” sözü hiç dikkatinizi çekmemiştir. İşte o konuğumuzda onu söylüyor; geçim derdi olan ilim yapamaz.
Saatlerce dinlediğimiz kahramanlık destanları, savaş hikâyeleri kuru kuru kalıyor. Dünyaya hükmettiğimiz dönemlerde sadece savaş meydanlarında ki hikâyeler yetmez o dönemin kültürel, teknolojik, sosyal, ekonomik ve iktisadi durumlarını da analiz kaçınılmazdır.
Türkün tarihte dünyaya hükmettiği binlerce yıl boyunca tek gerçek o devrin teknolojisinin temeli olan demire hükmetmesidir. Bu gerçek net görülmelidir. Bu gerçeği göremezsek demirin hikâyesi sadece Ergenekon’dan çıkış destanında kalır.
Bulunduğumuz coğrafya ve geçmişimiz bizi geleceğe zorlamaktadır. Son yüzyıldır tamamen son 300 yıldır da kısmen doğu toplumları mankurtlaştırılmış bir özelliğe sahiptir. Geçmişlerinden koparılmış, hafızları silinmiş, dünya egemen güçlerinin kumandasında yaşayan bir durumdadır. Adeta ‘Kafasına vur, lokmasını al’ konumundalar.
Fakat bunun böyle yürümeyeceği kesindir. Gelinen noktada demirin gücünü bilişim teknolojileri almıştır. Sermayenin gücünü veriye hâkimiyet almaktadır. Bugün biyografik istihbaratı gelişmeyen, toplumsal özelliklere hükmedemeyen devletlerin yaşaması imkânsızdır.
Zoom sohbetindeki konumuzun ifadesi ile devlet teknolojidir. Elinizdeki teknolojiyi güncellemek zorundasınız. Ona yeni veriler yüklemek mecburiyetindesiniz. Elinizdeki teknoloji demode ise sürekli arıza çıkacaktır.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın verdiği avantajları mankurtluktan kurtularak devlet teknolojisini yeniden inşa ederek öncelikle bugün adına ‘Big Data’ denilen veri üslerine sahip, üretim odaklı, bilişim sektöründe etkin stratejilere yönelmelidir.
Geleceğimizin stratejisini belirlenmek zorundadır.
Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.