Araştırmada ortak bir sosyal çevre içinde ruh hallerinin bireyler üzerideki etkisini görmek için gençler arasında ‘duygusal bulaştırıcılık’ incelendi.

Sonuçta ruh hallerinin birlikte zaman geçirilen insanlarınkine benzediği görüldü. Ancak farklı ruh hallerine karşı hoşgörünün olduğu ortaya çıktı. Yani ‘huysuz’ gençler ‘neşe saçan‘ akranlarına kıyasla daha az popüler değil.

Araştırma için 15-19 yaş aralığında müzisyenlerden oluşan ve turneye çıkan iki müzik topluluğu kullanıldı. 2018 yazındaki turneleri süresince 79 katılımcının her biri ruh hallerini ve sosyal etkileşimlerini kaydettiği günlükler tuttu.

Oxford Üniversitesi’nden Dr. Per Block araştırmayla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Çalışmamız bireylerin etrafındakilerin hislerinden etkilendiğini gösterdi. Ruh hali bulaşıcı; hem pozitif hem negatif olanlara yakalanmak mümkün olmakla birlikte, negatif ruh halleri daha güçlü ve etkili.”

Bulgular iyi ruh halinin kötüden daha bulaşıcı olduğu ve olumsuz ruh halinin içe kapanık olmakla ilişkilendirildiği önceki araştırmalarla çelişiyor.

Son araştırmada modu düşük olan gençlerin içine kapandığıyla ilgili bir kanıta rastlanmadı.

Bu dönemde iletişimde olmak risk mi?

Araştırmanın bir başka yazarı, Birmingham Üniversitesi’nden Burnett Heyes sonuçların özellikle salgın döneminde çok önemli soru işaretlerine neden olduğunu belirterek şunları söyledi: “Etkileşim yüz yüze olmayınca ne kaybediyoruz, neyi koruyabiliyoruz. Herkesin mücadele verdiği bu dönemde başkalarıyla bağlantı halinde olmak ve dolayısıyla onların düşük modunu ‘kapma’ potansiyeli duygusal olarak çok mu riskli?