GÜLTEKİN UYSAL NGAZETE’YE KONUŞTU

GÜLTEKİN UYSAL NGAZETE’YE KONUŞTU

Gültekin Uysal: 2023 SEÇİMİ, ERDOĞAN’IN KEYFİ REJİMİNİN REFERANDUMUDUR!

Demokrat Parti Lideri Gültekin UYSAL , N Gazete İmtiyaz Sahibi Nuray Başaran’ın gündeme dair soruları cevapladı. İşte o sorular, cevaplar ve röportajdan satır başları:

-‘ BUGÜN ALLAH İÇİN NE ÇALDIM’ DİYEN BİR İKTİDAR YAPILANMASI VAR

-AKP ARTI MHP ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE %35’İN ÜZERİNDE OY ALMAZ

-FETÖ’YE ASGARİSİNDE YARDIM VE YATAKLIKTAN YARGILANMASI GEREKENLER, KENDİLERİ DIŞINDA HERKESİ SUÇLUYOR

-FETÖ VE PKK KATALOG SUÇU HALİNE GELDİ

-İKTİDARIN ON PARMAĞINDA ON KARA, HERKESE SÜREBİLİR

Nuray Başaran :

Sayın Genel Başkan 6’lı masa çatırdıyor mu? Herkes bunu konuşuyor ve merak ediyor.

Gültekin Uysal:

Bir latife ile başlayayım o zaman bende. Hani tilkinin 40 hesabı vardır derler, 40’ı da kümes üzerine. İktidar ve Cumhur ittifakının da tek bir hedefi var; bir araya gelinemez diye var sayımda bulundukları muhalefetin farklı referans ağlarından beslenmiş olmalarına rağmen, Türkiye’nin muhatap olduğu usulsüzlük, hukuksuzluk, yolsuzluk bir çok şey sayabiliriz bunu temel alarak hukuk ve demokrasi alanında bir araya geldi, emin olsunlar bunu çatırdatamazlar.

Nuray Başaran:

Ama son zamanlarda özellikle 6’lı masanın adayı noktasında her ne kadar siz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olduğunu ve onu desteklediğinizi söyleseniz de, Meral Hanım , ‘Mansur Yavaş benim adayım’ diye bir açıklama yaptı . Elâzığ konuşmasıyla beraber Ekrem Bey de adayının Kemal Bey olduğunu söyledi. Ama şimdi de , ‘ Kemal Bey’le kazanılır mı? Kemal Bey’le olur mu? ‘ soruları dillendiriliyor. Bir de Meral hanımın böyle bir çıkışı olunca, ister istemez insanı düşündürüyor. Hatta muhalefetin iddiasına göre, Ali Babacan’ın da aday olmak istediği iddiası var.

Gültekin Uysal :

Ben tabi isimler, değerlendirmeler, bunları nispet yaparak cevap değil de çok temel bir durumu ifade ederek hem de görüşümüzü ifade etmek isterim. Ortada tarihi bir sorumluluk var . Üzerimizde o sorumluluk var. Kılavuzumuz Türki milletinin beklentileri. Kılavuzumuz bugün her siyasi aktör bugüne kadar 6’lı masa etrafında bulunan hem liderler, hem partiler bu sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Şimdi tabi şu var; bir tarafta ittifakların rekabeti var, bir tarafta da ittifakların kendi iç rekabeti var. Bu muhalefet ittifakı için geçerli olduğu kadar, iktidar ittifakı için de geçerli. Zaman zaman AKP-MHP arasında yer yer, il il bu tür tartışmalar kamuoyuna yansıyor, bizde izliyoruz. Bu açıdan bir kısmını normal karşılıyorum ama tabi sorumluluk duygusuyla daha fazla itina göstermemiz gereken bir dönemdeyiz . Başta da söylediğim gibi, iktidarın bütün hedefi bu birlikteliğin üreteceği enerjiyi minimize edebilmek için bir takım operasyonlar ve hamlelerdir. Bu siyasetin bir kısmıyla meşru alanın dışındakiler hariç gayrimeşru müdahaleler hariç normaldir. Futbol tabiriyle konuşacak olursak ; bir yandan şarj yaparak karşı takımın oyuncusunun pozisyonunu bozarsınız, bütün bunları da kabul ederim . İ

2 Ekim’den itibaren bir kavşağa doğru ilerliyoruz ve siyaset bir strateji meselesi, bir zamanlama meselesi. Öncelik strateji ve zamanlamaya denk bir şekilde belirli kararların daha da somutlaşması gereken bir süreç. Çok temel bir hedefimiz var, milletinde beklentisi bu istikamette. İki düzlemde gerçekleşen bir rekabet var; bir tarafında artık parlamentodan hükümetler çıkmıyor. Siyasi rekabetin partilerin varlığı zaten yürütme talibi olmaktır.Türkiye bir keyfi rejim dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden kuvvetler ayrılığına dayanan bir demokratik modelin işleyişi nitelikli bir çoğunluğu TBMM temsil ediyor etmek.

İktidarın operasyon hamleleri var. Yaptığı siyasi partiler ve seçim kanununda ki değişiklikler ile beraber. Bunlara karşı elbet biz de nasıl 2018’ de bir akıl üretmişse, biz de akıl üretmek mecburiyetindeyiz. Bu açıdan zaten siyasi partilerin yetkilileri gerekli açıklamaları yaptılar. Bence çok tevatür ve bir takım faraziler üzerinde açıkçası yorum yapmak istemem. Bunlara gerek yok. Biz sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bu düşüncede şunun da altını çizmek isterim , Türkiye Tanzimat gibi, Meşrutiyet gibi, Cumhuriyet gibi çok partili hayata geçişte; 40,50’ler bunlara benzer bir tarihi eşikte. Bulunduğumuz coğrafyada yaşanan pek çok kırılmalar var. Türkiye deprem üssünün merkezine yakın bir coğrafyada , istikrarsızlaştırılmaya çalışılan 1960’lardan bu yana büyük Ortadoğu projesi olarak ifade edilen bölgedeki istikrarı zedeleyecek dolaylı olarak da Türkiye’nin milli güvenliğine de pek çok meydan okumaya imkan verecek, pek çok tasavvuru var. Böyle bir dönemde orta ölçekli bir güç olarak kendisini konumlayabileceği demokrasi ve hukukun başta olmak üzere, ekonomisi , küreselleşmenin de getirdiği imkanlardan azami düzeyde yararlanarak kendisini kodlayabileceği, önünde bir siyasi program var. Bu programı yerine getirmeye odaklanmak, siyasetin o dar rekabetin de ötesinde, Türkiye’de akıl edenlerin düşünenlerin ortaya

koyması gereken, siyasi partilerin de bu manada bu tarihi sorumlulukla hareket edeceğimiz bir eşik. O açıdan ben iç içe geçmiş bir kararla belki pek çok şeyin kararını vereceğimiz çok tarihi bir kavşağa ilerliyoruz.

Nuray Başaran :

Zaman zaman ayda bir sanırım bir araya geliyorsunuz. Masadaki 6 kişiden birisiniz. İlk günkü heyecanla şimdi ki heyecan aynı mı? Görüş ayrılığı var mı? Belki söylemeyeceğiniz şeyler olabilir ama masa misyonundan giderek uzaklaşıyor mu? Bireyselleşiyor mu?

Gültekin Uysal :

Bilakis , daha da bence sorumluluğunun bilinci artıyor. Hem de yaşananlar -bu Türkiye’de ki savruluşlar , bu iktidarın savruluşları- bu mesuliyeti var. Bu tarihi eşikte Türkiye demokratik nizam içerisinde bir çözüm buldu. Olumsuz düşünüp ifade etmek istemem ama aksi halde Türkiye çok büyük yıkımlar yaşar, çok büyük. 84 milyon bedel öder.

Bir kişinin keyfi olarak ekonomistim diyerek aldığı kararların bedelini 84 milyon sofrasında ödüyor, bütçesinde ödüyor, iş yerinde ödüyor fabrikasında ödüyor, esnaf dükkanında ödüyor.

Nuray Başaran :

Sayın Erdoğan Amerika’da bir Amerikan televizyonuna röportaj verdi önceki gün, ‘ hala rakibim yok , alternatifim yok , dolayısıyla 2023 seçimlerini kazanırım’ ifadesini kullandı. Katılır mısınız?

Gültekin Uysal:

Siyasette herkes bir iddia koyacak. Uzun dönem iktidar olmuş birisinin bu tür beyanalar vermesi yakın zamanlardaki seçimlere baktığımızda, - zaten pek çok şeyi gösteriyor- biraz evvel söylediğim yeri tamamlamak isterim; Tayyip Erdoğan karşıtlığı, iktidar karşıtlığı siz birilerine karşıt olarak seçime girdiniz ve iktidara gelmediniz mi? Allah-u Teala size ölmemek üzere dünyaya geldiniz, gitmemek üzere iktidar oldunuz, diye bir berat mı verdi elinize? Yani demokratik düzen içerisinde bir bakan çıkıyor, ‘ öbür dünyada ahirette bunun hesabı sorulur’ diyor. Neyin hesabının sorulacağını vicdanları kanatır bir şekilde bu ülkede yolsuzlukların sistematik hale geldiğini her yerde görüyoruz.

Yani şair Eşref’in tabiriyle suların haricinde her yeriniz akıyor. Yani bu ülkede eğer bir takım dini hassasiyetiniz varsa, ‘ bakara makara’ diyenleri büyükelçi yapmanın zulü bile Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yeter de artar bile. Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin çok kazası olmayacak , Türk demokrasisinin en zor sınavıyla karşı karşıyayız. Bizim odaklanmamız , bütün dış- iç operasyonel hamle olacaktır. Bunu bugün de söylemiyorum yani.

Nuray Başaran:

Geçen hafta geçmişe dayalı Fethullah Gülen ile ilgili söylemlerinizden dolayı bir Fetö suçlaması yapıldı.

Gültekin Uysal :

Abdestimizden şüphemiz yok, çizgimiz ortada. Türkiye garip bir ülke .Türkiye’de sağlıklı işleyen bir yargı olsa keşke. Fetö’ye asgarisinde yardım ve yataklıktan yargılanması gerekenler, kendileri dışında herkesi suçluyor. Katalog suç haline gelmiş Türkiye’de Fetö’cü olmak, PKK’lı olmak. İktidarın on parmağında on kara, herkese sürebilir. Onlar çok önemseyeceğimiz işler değil. Kimin ne olduğunu herkes bilir kamuoyunda. Ben 20 yıldır birinci vazife yapıyorum Türk siyasetinde, projektörlerinin altında. Söyleyecek söz bitince, karşı karalamanın dışında bir imkan olmaz. Bugün de iktidar tek bir savunma hattı oluşturuyor. Çok reel gerçek gündeminden gençlerimizin, kadınlarımızın, esnafımızın gerçek gündeminden daha ziyade daha kültürel, dini, milli alan üzerinden bir muhalefet ve taarruz hattı oluşturup kendi adına iktidar muhalefete karşı çok haklı zemin teşkil etsin istiyor. Ama ben bugün Türkiye’nin çok değiştiği kanaatindeyim. Her geçen an, saniye iletişime etkileşimin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde, 5 dakika önce söylediğinizi 5 dakika sonra tensip edildiği bir süre içerisindeyiz ama tabi iktidarın bir manyetik sahası var ve o saha içerisinde kayıtsız şartsız kurdukları dağıtım mekanizmaları suça ortak edilmiş kitleler, devlete ortak edilmiş kitleler, yoksulluğa ortak edilmiş sosyal yardıma muhtaç bırakılmış müteşekkil bir taban oluşturmak ama kurdukları mekanizma artık işlemiyor. B en çok iddialı bir şeyi bugün de söylemiyorum 2 yıldır söylüyorum; AKP artı MHP önümüzdeki seçimlerde %35’in üzerinde oy almaz

Nuray Başaran:

6’lı masa niye kararını açıklamıyor ? Aday konusunda bir kararsızlık mı söz konusu?

Gültekin Uysal:

Bu bir süreç, karar alma süreci . Biraz evvel söyledim; yani bugünden AKP’ye kalkıp şunu diyebiliyor muyuz, ‘2024 seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayınız, İstanbul Belediye Başkanı adayınız belli mi? Bir makul zamanlama var.

Nuray Başaran :

Nedir o makul zamanlama?

Gültekin Uysal

Türkiye gibi hangi sıcak atmosferde seçimin eşiğine geleceğimiz, hangi toplumsal hangi ekonomik hangi siyasi şartlarda…

DEVLET KENDİ ELİYLE KENDİ VATANDAŞININ BİR TÜRLÜ SU İSTİMAL EDİLMESİNE ZEMİN HAZIRLIYOR

Nuray Başaran:

O şartlara göre aday mı değişecek?

Gültekin Uysal:

Türkiye’de uçurumun kenarında dolaştığımız pek çok şey var, pek çok yıkım var. Bütün bunları da dikkate almak elbette kademe kademe Türkiye’de olgunlaşan bir süreç var. Bu noktada bir aday baskısı iktidarın çok temel bir stratejisi var. Türkiye’deki usulsüzlükler aday tartışmasıyla beraber yolsuzluklar, yoksullaşma, fakirleşme, enflasyon bütün bunlar konuşulmasın isteniyor. Çok temel bir stratejileri var. O yüzden muhalefetin de ısrarla bu alanlarda tutması gerekir. Sedat Peker’in iddiaları var. Asgarisinde demokrasinin işlediği bir ülkede hiçbir bağımsız yargı buna kayıtsız kalmaz. Olan biten ortada. Yani şu son SPK’da olan bitenler, üzerine bir de sayın bakanın söylediği açıklamalar , birkaç gündür borsada ki çöküşü görüyoruz , devlet kendi eliyle kendi vatandaşının bir türlü su istimal edilmesine zemin hazırlıyor.

Nuray Başaran:

Sedat Peker için, ‘muhalefet gereğini yapmadığı için Sedat Peker tek başına muhalefet yapıyor’ diyen bir kesim var. Buna katılır mısınız?

‘ BUGÜN ALLAH İÇİN NE ÇALDIM’ DİYEN BİR İKTİDAR YAPILANMASI VAR

Gültekin Uysal:

Katılmam. Yani Sedat Peker’in ortaya attığı iddialar, bir kısmı bizim için malum bilinen ama bir kısmı tabi Sedat Peker’in söylüyor olması bu verilerin kredibilitesini daha yükselten bir şey. O açıdan ben muhalefetin, muhalefete bu zamana kadar haksızlık yapmamak lazım . Çünkü Türkiye’nin yaşadığı süreç itibari ile elinin açıp, ‘ bugün Allah için ne çaldım’ diyen karşıda bir iktidar yapılanması var.

Ve maalesef Türkiye’de ki çarpıklık, milyonlarca insanın hakkı yenilirken o hakkı yenilen insanların sureti haktan görünenlere destek verdiği bir sürecin içerisinden geliyoruz. Son 20 yıla baktığımızda en çok kim kaybetmiş diye sorsak ; esnafı sayarız, Türk köylüsünü sayarız, dar gelirlisini, emeklisini sayarız. Ama bu süreçte iktidarın başta dini referansla uçuyoruz , kaçıyoruz , yerli- milli lafları ortada. Yani kurtla yiyip kuzuyla ağlayan karşıda bir iktidar var . Bu zamana kadar Suudi Arabistan neler söyledi, bugün ne yapıyor? ABD ziyaretinde özellikle Yahudi kuruluşlarla görüşmeyi, oradan yaptığı görüşmede sayın Erdoğan ve yanındaki heyet mensubu AKP’lilerin nasıl bir fotoğraf paylaştığını, nasıl büyük bir heyecanla bir şeyi başardık diyerek o açıyı görüyoruz. Türkiye’de başta Tayyip Bey ve heyetinin şahsi zafiyetlerini, maalesef uluslararası alanda da millî güvenlik açığına dönüştü. Kendi siyasi iktidarını kurtarmaya, her şeyin merkezine koymuş, Türkiye’nin menfaatlerinin önüne koymuş, yeter ki kendi iktidarı şahsi iktidarları sürsün, milyonlarca insan bedel ödemiş Türkiye Cumhuriyeti devleti kapalı kapılar ardındaki bir çok menfaatini şahsi menfaatleriyle değişmiş , bunun iktidar için Sayın Erdoğan ve zihniyeti için bir manası yok.

3 AYLIK ZİNDAN MAZİLERİNDEN 20 YILDIR MAĞDURİYET ÜRETTİLER

Nuray Başaran :

Peki bunu halk kitleleri algılayabiliyor mu ya da siz anlatabilecek misiniz? Ümitli misiniz?

Gültekin Uysal :

Hani bir Bektaşi hikayesi anlatılır; iki şişeden birincisinden içtiğiyle demiş ya bundan daha kötüsü olmaz. Ben bugün insanımızın güzel bir hasreti var ya, ‘ iyisin hoşsun da yetiversin gayri’ diye böyle bir söz söylenir, ben Türk milletinin Sayın Erdoğan şahsında ve Adalet ve Kalkınma Partisine hiçbir mazeret bırakmayacak şekilde imkan vermiş, yetki vermiş, 4 tane 5 yıllık kalkınma planı uygulayacak zaman vermiş, bütçe vermiş, hala , ‘mağduruz Allah mağduruz’. 3 aylık zindan mazilerinden 20 yıldır mağduriyet ürettiler. Demokrasi ile ilgili düşüncelerinin ne olduğunu biliyoruz.

Sizin ilgili sahanız geçmişte basına nasıl sansür uygulanıldığını söylerlerdi belli gazetelerle ilgili . işte dün Fox TV muhabirine neredeyse soru sordurtmayacaklardı. Sözcü, Fox TV veya muhalif gördükleri yazılı görsel basının temsilcilerine ne muamele yaptıklarını, basın kartlarını nasıl iptal ettiklerini, basın ilam kurumunun gazetelerinin ilan haklarını nasıl işte RTÜK son olarak Halk TV ile ilgili ensesinde bir idam ilmiği sallandırırcasına uygulamalar yapıyor. Türkiye çok kötü bir tecrübeden geldi dilleriyle söyledikleriyle , imtihan oldular ve bu imtihanı kaybettiler

Nuray Başaran :

Siz daha önce adayınızın Kemal Bey olduğunu açıklamıştınız, bu düşüncenizi koruyor musunuz? Yoksa bundan uzaklaştınız mı?

Gültekin Uysal :

Biz tabi temel prensibi ifade ediyoruz, Türkiye’nin çok esaslı çok can alıcı meseleleri var. Ama bunlar çok ilgi görüyor ama biz Türk milletinin önüne bir paket programı koymak hedefimiz olmalı Demokrat Parti olarak en azından kendi düşüncemizi söylüyorum.

Nuray Başaran:

Sözünüzü kestim ama kazanacak aday ifadesi kullanılıyor, kazanacak aday neyi ifade ediyor

Gültekin Uysal

Siyasi iklimin önümüze getirdiği sınırlar var , imkanlar var , fırsatlar var. Burada elbette bir %50+1 dengesi var. Hiçbir siyasi partinin sadece kendi kitlesine hitap ederek seçim kazanamayacağı bir gerçek var. Türkiye’deki realite bu. Neden Sayın Erdoğan, Cumhur İttifakından bugün içerisinden MHP’den başlayarak Öcalan’a varıncaya kadar bir sürü ittifakı var. Zaman zaman muhalefeti itham ediyor. Eğer ortada bir ittifaktan bahsediyorsanız, PKK ile ilgili ortada bir Tayyip Erdoğan ve Öcalan ittifakı var. Yerel seçimlerde nasıl yaptıkları da biliniyor. Sayın Gürsel Tekin’in bir sözü dolayısıyla HDP’ye bakanlık vermekten tutalım, HDP’ye bakanlığı siz verdiniz.

Nuray Başaran :

HDP sizce bir yasal bir parti değil mi Türkiye’de anayasal, yasal?

Gültekin Uysal :

Demokrasinin sınırları, şartları belli . Bizler siyasi partiler kanununa , orada cevaz yoksa dernekler kanununa, anayasaya bağlı çerçevesi çizilmiş meşrutiyet içerisinde siyasi yapılarız.

Nuray Başaran:

Niye peki siyasi partiler ve siz, Gürsel Tekin’in bakanlık vermesi ya da 6’lı masada HDP’nin olup olmadığı ya da İyi Partililer HDP’nin olmasından rahatsızlık duyuyorlar? Bunu nereye koyuyorsunuz?

TÜRKİYE’DE PKK İLE İŞ BİRLİĞİ YAPMA İMTİYAZI SAYIN ERDOĞAN’DA

Gültekin Uysal:

Yoklukla malul bir soru. HDP zaten kurulurken de bir koalisyon onun ötesinde zaten bir 3. İttifak yapacağı partileri, oluşumları örgütlenmelerini açıkladılar. Tabi Türkiye’de PKK ile iş birliği yapma imtiyazı Sayın Erdoğan’da . Yani ne zaman PKK’nın terörist veya gayrimeşru olduğu Sayın Erdoğan dillendirdi…

Nuray Başaran :

Yani muhalefet olarak siz neden, ‘ PKK ile bağlantısı olanların Adalet Bakanlığının savcıları gerekli tedbiri alması gerekirken almıyor’ demiyorsunuz?

Gültekin Uysal :

Türkiye’de garip bir hal var. Zaten anayasa, yasalar ,kanunlar iktidara yakınlığınıza uzaklığınıza göre uygulandığı için, dün eline mektup verip HDP’lileri çözüm sürecinde Kandil’e gönderirken hatırlamadıklarını bugün iddia eder haldeler.

Yani biz sıklıkla hatırlatıyoruz konjektürel olarak bir sınır çiziyor da değiliz Türk demokrasilerinin en büyük problemi terörle mücadeledir, sınırı kolay çizebilmediğiniz alanlar olur, gri alanlar gazetecilikte de böyledir. Gazetecilik faaliyeti başka başka faaliyet sahalarıyla pek çok noktada kolay ithamla karşı karşıya kalabilirsiniz. O kamufle olarak görev yapan insanlar yok mu? Vakadır bunlar PKK meselesinde HDP’ye . Türk demokrasisinde önemli bir imkan açtı şunu açık yüreklilikle tekrar etmek isterim. Bu AKP için de geçerli , HDP için de geçerli , diğer partiler için de geçerli. Oy almak kanunları çiğneme hakkını kimseye vermez. O açıdan kanunların bu noktada tabi çözüm sürecinde temel bir yanlış yapıldı; etnik bölücü hareketlerin nihai programı olur. Ve maalesef çözüm süreciyle beraber Sayın Erdoğan’ın tarihten yoksun şuurla,- şuursuzlukla -attığı bu adımların bölge halkına biz dikey kimlik sahalarında bir çözüm üretmek adına etnik bölücü hareketin motivasyonunu arttırıcı bir strateji ile, ‘ benden hak mı talep ediyorsunuz, PKK’nın arkasına geçin sizin hakkınızda PKK ile müzakere edeceğim’ denildi . Bugün Sayın Erdoğan diyor ki; ‘ ben PKK ile bozuştum , arkasından çekilin. ‘ Bölge de çok önemli kanaat önderlerinden çok eski bakanımız ifade etmişti, Sayın Erdoğan’ın yüzüne söylemişti, ‘bölgedeki geleneksel otoriteyi aile, sülale, aşiret düzenini yıkmak PKK’nın hedefiydi, size nasip oldu ‘ demi. Şimdi uyguladığınız siyasetle beraber, bu manda devlete bağlı pek çok insanını çözüm süreci içerisinde açıkta bıraktınız. Böyle bir sürecin içerisinden geliyoruz . Ben iktidarın hele hele Demokrat Parti olarak merkez sağ çizgide bizim mücadelemiz, terörle mücadelemiz noktasında ülkenin temel varlığına ilişkin tutumlarımız davranışlarımız, iktidarın bütün şark kurnazlığıyla ne kadar netameli veballi iş var sorumluluğa ortak etmek için zaman zaman muhalefete çağrısı olur. Ama onun dışındaki işlerde keyfi işlerde , ‘siz karışmayın ben bilirim’ denir. Ne büyük millet meclisinde , ne komisyonlarda , maalesef devletin geçmişte karışlıklı işlettiği üstü örtülü açık karşılıklı bir sorumluluk paylaştığı alanlar vardır. Bunları bile parti devletine dönüştüğü andan itibaren muhalefetle ilişkisinin sınırı belli zaten. Türkiye’deki problemin sebebi , bir cumhurbaşkanı devletin ve milletin birliğini temsil etmesi gerekirken, sadece kendisine oy verenlerin cumhurbaşkanı olmayı yeğlediği için Türkiye’de ki bütün problemleri konuşuyoruz.

Nuray Başaran:

Peki Sayın Akşener, ‘ ben başbakanım, başbakanlığa talibim’ dedi . Görünen o ki şimdiki düzende Kemal Bey cumhurbaşkanı seçilirse, başbakanlık yetkilerini kullanacağı söyleniyor , konuşuluyor kulislerde . Siz 6’lı masada- diğer 6 liderin de mutlaka gönlünden geçen vardır -siz neye talipsiniz kazanmanız halinde?

Gültekin Uysal :

Yani şahsi hiçbir değerlendirme yapmak istemem. Bizim meselemiz, şahsi kariyer planımız değil , ülkenin muhatap olduğu çok esaslı bir mesuliyet var. Bunun üstesinden gelmek . Biraz önce de altını çizdiğim, yani siyaset çok reel bir şey, gerçekçi bir güç denklemi . Bu denklem içerisinde bu birliktelik bir aritmetik toplamda değil bir anlamlı bütünü oluşturabilmek. Bir bütünü çıkartabilmek en geniş ortak paydayı inşa edebilmek, stratejik olarak tercihlerimiz o açıdan ben meseleyi şahsi açıdan o anlamda tarif etmedim. Hakikaten şu derinden bir nefes almak için, şu üstümüze örtülmüş örtüyü bir atalım , daha sonrası zaten siyasetin meşru rekabet sahasındaki meseleler.

Nuray Başaran:

Bazıları 6’lı masanın bir araya gelip aylık yemek yemesini – özellikle iktidar cephesinde ‘ güne gelmiş kadınlar, altın günü ‘ olarak değerlendirenler var. Zaman kaybı olarak değerlendirenler var. Orada bir yemek yenip gidiliyor mu ? Ne konuşuyorsunuz bir araya gelip?

Gültekin Uysal:

O kadar çok şey konuşuyoruz ki, birileri bunu suistimal etmek için uğraşıyor.

Nuray Başaran:

Yani ete kemiğe bürünen şeyler var mı?

Gültekin Uysal :

Elbette bu her seferinde açıklanıyor, ciddi işler, ciddi sorumluluklar. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı durumun bir şakası yok. Hadi bir kişi iki kişi bunu kamufle edersiniz ama 6 tane liderin olduğu bir yerde bir ciddiyetsizlik zaten olmaz , gönül eğlendirmiyoruz. Ülkenin ciddi meseleleri var, bütün bunları orda değerlendiriliyor. Her siyasi parti kendi perspektifiyle gündeme getiriyor. Kademe kademe olgunlaşan bir süreç var. Bir ortak paydayı inşa süreci ortak, bir dili inşa etme süreci, iktidarın huysuzluğunu anlayabiliyoruz . Çünkü onların çok temel iki varsayımı vardır ; birisi muhalefetin arasındaki işbirliğinin olmayacağı noktasında. Bu iş birliği Türkiye’nin yaşadığı hukuksuzluk , muhatap olduğumuz olumsuz süreç dolayısıyla…

Nuray Başaran:

Dağılmasını da bekleyen bir kesim var masanın.

Gültekin Uysal :

Gönül karda gezer derler. İktidarın da beklentide olmasının dışında bir beklentisi olacağını ben düşünmüyorum. Ama o onların beklentisi. Hiçbir şekilde daha da kavileşerek gerçekleşen bir süreç. Bu noktada elbette sürecin her birimize yüklediği bir sorumluluk var. Bunun dışında kimse düşecek bir prim vermedi bu zamana kadar bu beklentilere.

Nuray Başaran :

Yani bir kakofoni yok 6’lı masada.

Gültekin Uysal:

Ben olduğu kanaatinde değilim. Zaten yaşanan süreç siyasi partilerin kamuoyuna açıkladıkları farklı farklı politika sahalarıyla ilgili bakış açılarında. Elbette her partinin- parti olmak böyle bir şeydir, bir seziştir bir duyuştur bakış açısıyla beraber ürettiğiniz cevaptır ama - Türkiye’de yaşadığımız bu tramvatik dönem zaten bir ortak paydayı, tabii olarak üretmiş biz onun icaplarını, usullerini, enstrümanlarını temsili demokratik rejim rekabeti içerisinde nasıl üretiriz, bütün rekabetimiz budur.

Nuray Başaran :

Bazı oy oranı az partilerin, büyük partilerin listelerinden kendi adaylarını göstereceği bir seçim yaşayacağız . Son zamanlardaki bu kakofoni ya da farklı çıkışlar bu belirlemeler olmadığı için olabilir mi?

Gültekin Uysal :

Bunlar hiç konuşulmadı ama iktidarın seçim sistemi ile ilgili…

Nuray Başaran:

Ama konuşulması için en önemli konulardan bir tanesi sanırım.

Gültekin Uysal:

Tabii bir zamanlaması vardır bunların. Bizim çok temel bir iddiamız, ifade ettiğim gibi hem cumhurbaşkanlığında, hem mecliste en azami temsili üretmektedir. Aklın emrettiği , bunun formülleri tabi her siyasi parti strateji olarak imkanların verdiği sınırlar içerisinde, bütün bunları değerlendirecektir. Siyasi partilerin böyle çok ucuz temelli siyasi kaygıyla değil , bunu aşan bir sorumluluğu var. Bunu da beylik bir laf olsun diye çok retorik bir ezberi ifade etmek için falan söylemiyorum ama böyle bir laf çok dönüyor. O noktada olgunluğa erişmiş gelenekleri temsil eden siyasi partiler var . Bugün vazifeleri geçmiş siyasi tecrübeleri itibariyle masa etrafında bulunan siyasi partilerin şahsi neticeleri, olgunlukları, tecrübeleri ortada. O açıdan ben o eşiğe kademe kademe bu azami temsiliyeti ve başarıyı üretecek hem Cumhurbaşkanlığı , hem biraz evvel de ifade ettim bir paket programı adayıyla, kadrosuyla ülkenin milletin derdini ve risklerini yönetecek, buna cevap üretecek kuvvetli bir kadroyu seçim öncesi toplum önüne koyması kanaatindeyiz. Ve elbette programını Türkiye’de yaşananlar zaten kılavuzumuz ve o programın çerçevesini çiziyor. Yani keyfi uygulamalarla bugün milyonlarca insan yoksullaşmış , iktidara hoş görüneceğiz diye bir illüzyon kurumuna dönüşmüş TÜİK’in, talimatla nasıl enflasyonun düşürdüğünü, emeklisinden memuruna , işçisine 84 milyon insanımız ödüyor. Burada hırsızlık sadece birinin malını gasp etmek değil bu da hırsızlığın başka bir metodu.

2023 SEÇİMİ ERDOĞAN’IN KEYFİ REJİMİNİN REFERANDUMU

Nuray Başaran:

Az öncede sormuştum, sizin de kazanacak aday tanımınız var mı? 6’lı masada zaman zaman dile getiriliyor ; bazı üyeler tarafından 6’lı masa kimi aday gösterirse kazanır mı diyorsunuz?

Gültekin Uysal:

Elbette o kadar bir geniş değerlendirme yapmak istemem . Günümüz sürecinin önümüze koyduğu icatlar, imkanlar var. O şartların tarif ettiği karakter çünkü siyasi cumhurbaşkanlığı rekabeti biraz siyasi karakterin birey olarak önemli olduğu bir süreç. Ama benim ifade ettiğim gibi , Türkiye bir referandum yapacak: Sayın Erdoğan ve ortaya koyduğu keyfi rejime Türkiye razı mı, değil mi? O açıdan, ‘ kim olursa olsun kazanırız ‘ gibi bir anlayış içerisinde de değiliz ama bugün geldiğimiz nokta itibariyle , muhalefeti geçmişle mukayese ettiğimizde bile imkan dahilinde çokça adayı bu profili taşıyabilecek karakteri olduğu kanaatindeyim.

Nuray Başaran :

Teşekkür ederim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler