Güney Kıbrıs’ta Mısır Kraliçesi Nefertiti dönemine ait paha biçilemez altın hazine bulundu
Arkeologlar, Güney Kıbrıs'taki Hala Sultan Tekkesi yakınlarında yer alan alan Tunç Çağı'ndan kalma iki mezarın kazısını tamamladı. Mısır Kraliçesi Nefertiti döneminden kalma paha biçilemez mücevherlerin yanı sıra 150’den fazla insanın...
Arkeologlar, Güney Kıbrıs'taki Hala Sultan Tekkesi yakınlarında yer alan alan Tunç Çağı'ndan kalma iki mezarın kazısını tamamladı. Mısır Kraliçesi Nefertiti döneminden kalma paha biçilemez mücevherlerin yanı sıra 150’den fazla insanın kalıntısı ortaya çıkarıldı. Arkeologlar, söz konusu hazinenin Antik Mısır ile Kıbrıs adası arasındaki yoğun ticaret ilişkisini ortaya çıkardığını söyledi.
Mısır Kraliçesi Nefertiti'nin saltanatı döneminde moda olan çarpıcı altın takılar, Güney Kıbrıs’ta 3 bin yıldır gizlenmiş iki Tunç Çağı mezarının içinde keşfedildi.
Söz konusu mezarların Lamarca kentinde yer alan Hala Sultan Tekkesi yakınında olduğu belirtildi.
Bulunan hazinenin içinde, MÖ 1353–MÖ 1336 arasında hüküm süren kraliçenin mücevherlerine benzeyen, nilüfer çiçeği şeklinde ve işlemeli değerli taşlarla dolu som altından bir kolye de yer alıyor.
Bununla birlikte söz konusu mezarlar, ilk kez 2018 keşfedildi. Ancak, Almanya’daki Göteborg Üniversitesi'nden arkeologların yakın zamandaki çalışmasına kadar mücevherler bulunamamıştı.
155 KİŞİNİN KALINTILARINA ULAŞILDI
Ekip, gösterişli mücevherlerin yanı sıra, iki mezarda 155 kişiye ait kalıntılar ve 500 nesnelik bir hazine de ortaya çıkardı.
Arkeologların bildirdiğine göre, her iki yapı da MÖ 1500'den 1350'ye kadar yüzlerce yıl kullanıldı ve iskeletler ve cenaze eşyaları üst üste konuldu.
VARLIKLI KİŞİLER GÖMÜLDÜ
Diğer taraftan mezarda bulunan iskeletlerden birinin, muhtemelen seçkin bir ailenin parçası olan, som altından bir taç ve boncuklu kolye de dahil olmak üzere birçok mücevherle birlikte gömülen beş yaşındaki bir çocuğa ait olduğu belirtildi.
Kazı başkanı Prof. Dr. Peter Fischer, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Bulguları yönetmek, dört yıl boyunca çok hassas bir çalışma gerektirdi, çünkü kemikler tuzlu toprakta 3 bin yıldan fazla bir süre sonra son derece kırılgan hale geldi" dedi.
Öte yandan arkeologlar, kazıdaki en önemli, buluntunun deşifre edebildikleri Mezopotamya'dan (bugünkü Irak) çivi yazılı bir yazıt ile mineral hematitten yapılmış silindir şeklindeki bir mühür olduğunu vurguladı.
BİN KİLOMETRE ÖTEYE NASIL GETİRİLDİĞİ BİLİNMİYOR
Fischer yaptığı açıklamada, "Metin üç satırdan oluşuyor ve üç isim geçiyor. Biri Mezopotamya'da tapılan bir tanrı olan Amurru. Diğer ikisi ise aynı döneme, yani MÖ 18. yüzyıla ait kil tabletlerdeki diğer metinlerde izini sürmeyi başardığımız baba ve oğul iki firavun. Şu anda mührün neden yapıldığı yerden bin kilometre ötede Kıbrıs'a geldiğini belirlemeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Arkeologlar, Mısır'daki benzer buluntularla karşılaştırarak mücevherlerin tarihlendirilmesini de başardı.
Fischer, "Karşılaştırmalar, nesnelerin çoğunun Nefertiti ve firavun eşi Echnaton zamanından yani, millattan önce 1350 dolaylarına ait olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.