HANGİ İSLAM/3
Cüneyt Şaşmaz Yazdı :HANGİ İSLAM/3
Coşmak isteyen için her şey bir vesile.
Ne var ki, boş laf zihin yorar.
Meydanı boş bulan sallıyor!
Herkes aynı anda yalan söylemeye başlar ise vs vs.
Ne diyor Kur’an’da "oku"!
Becerebilseler okuyacaklar ama hiçbir okuma düz değil ki!?
Becerebilseler okuyacaklar ama hiçbir okuma düz değil ki!?
İslam & Türban?!
Ak Parti “Türkiye”sinde “İslam”ın şartı kaç?!
Rakam ile 5!
Yazı ile beş!
Sırasıyla:
1- Türban!
2- Türban!
3- Türban!
4- Türban!
5- Türban!
Ya Ak Parti “Türkiye”sinde “İman’ın şartı” kaç?!
Ak Parti “Türkiye”sinde “İslam”ın şartı kaç?!
Rakam ile 5!
Yazı ile beş!
Sırasıyla:
1- Türban!
2- Türban!
3- Türban!
4- Türban!
5- Türban!
Ya Ak Parti “Türkiye”sinde “İman’ın şartı” kaç?!
Rakam ile 6!
Yazı ile altı!
Sırasıyla:
1- Yeni Anayasa!
2- Sivil Anayasa!
3- Yeni Anayasa!
4- Türban garantili Anayasa!
5- Yeni Anayasa!
6- Sivil Anayasa!
Yazı ile altı!
Sırasıyla:
1- Yeni Anayasa!
2- Sivil Anayasa!
3- Yeni Anayasa!
4- Türban garantili Anayasa!
5- Yeni Anayasa!
6- Sivil Anayasa!
...
Selefilik yeniden hayat buldu.
Fetvalarla milletin canına okunuyor.
Diyanet ruhban sınıfına dönüştü.
Ortaçağ papazlarının kaldığı yerden devam ediyor.
Fetvalarla milletin canına okunuyor.
Diyanet ruhban sınıfına dönüştü.
Ortaçağ papazlarının kaldığı yerden devam ediyor.
Ak Parti ve/veya AKP için “İslam olmak” demek, “Türban” demek!
AKP için “özgürlük” demek “türban” demek!
AKP için “siyaset” yapmak demek, “mağduriyete oynamak” demek!
AKP için “İslam” demek, sadece “türban” demek!
“Çalmak”, “kul hakkı yemek”, “harama el uzatmamak” vb konular “İslam”ın ilgi alanına girmediğini düşünmüş olacaklar ki, o yüzden iktidarları boyunca sadece “türbanla yatıp türban”la kalktılar!
“İslamiyet” ve “Türban” kelimeleri Ak Partililerin beyninde; “eşanlamlı sözcükler” haline dönüşmüş.
“Türban” dışındaki hiçbir konu, bu partimizi ilgilendirmiyor.
Ummanlar kadar geniş “İslamiyet”e bu kadar “dar” ve “kör” bir noktadan bakmanın neticesi ortada!
Başı “türban”sız, sözde okumuş bir avukatın tabancasından çıkan kurşunlarla Danıştay II. Daire’ye ölüm yağdı!
Sebep; alınan “Türban kararı”!
Nitekim...
Başbakan iken Erdoğan'ın, bir Almanya ziyareti sırasında yine “Türban”
AKP için “siyaset” yapmak demek, “mağduriyete oynamak” demek!
AKP için “İslam” demek, sadece “türban” demek!
“Çalmak”, “kul hakkı yemek”, “harama el uzatmamak” vb konular “İslam”ın ilgi alanına girmediğini düşünmüş olacaklar ki, o yüzden iktidarları boyunca sadece “türbanla yatıp türban”la kalktılar!
“İslamiyet” ve “Türban” kelimeleri Ak Partililerin beyninde; “eşanlamlı sözcükler” haline dönüşmüş.
“Türban” dışındaki hiçbir konu, bu partimizi ilgilendirmiyor.
Ummanlar kadar geniş “İslamiyet”e bu kadar “dar” ve “kör” bir noktadan bakmanın neticesi ortada!
Başı “türban”sız, sözde okumuş bir avukatın tabancasından çıkan kurşunlarla Danıştay II. Daire’ye ölüm yağdı!
Sebep; alınan “Türban kararı”!
Nitekim...
Başbakan iken Erdoğan'ın, bir Almanya ziyareti sırasında yine “Türban”
gerilimi yaşandı.
Daha soruyu doğru düzgün anlamadan Erdoğan, içinde “türban” kelimesi geçtiği için, Türkiye’nin Almanya Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik’i herkesin içinde hem de “haksız” yere fırçalamaya kalkıştı.
Neden?!
Niçin?!
Niye?!
Çünkü partisinin “İslam” anlayışına göre “Türban eşittir; İslam” anlamına geliyor.
Bu yüzden de Ak Parti'ye göre varsa yoksa “Türban”!
Oysa ki!
Allah'ın kainatı yönettiği inanç sisteminin adı olan “İslam”da, “Allah’a teslim olmak” esastır!
Allah'tan başka güç tanımamak şarttır!
Yani “Milyar Radikal Yahudiler”e de, Ofer’lere de, Koç’lara da, Sabancı’lara da, hülasa ABD, İsrail, İngiltere, Almanya gibi “güç merkezleri”ne de eyvallahın olmayacak.
Allah'tan başka güç tanımayacaksın!
Hakk dini “İslam”da, “Türban”dan önce, Allah’tan başka hiçbir güçten korkmamak esastır!
“Kul hakkı yememek” esastır!
Müminler arasında yardımlaşma esastır!
O yüzden “Bir yerde İslam var ise orada aç yoktur açıkta kalan yoktur, fitne-fesat yoktur” denilir.
Ezcümle:
“İslam olmak” demek “Allah’a teslim olmak” demektir.
Neden?!
Niçin?!
Niye?!
Çünkü partisinin “İslam” anlayışına göre “Türban eşittir; İslam” anlamına geliyor.
Bu yüzden de Ak Parti'ye göre varsa yoksa “Türban”!
Oysa ki!
Allah'ın kainatı yönettiği inanç sisteminin adı olan “İslam”da, “Allah’a teslim olmak” esastır!
Allah'tan başka güç tanımamak şarttır!
Yani “Milyar Radikal Yahudiler”e de, Ofer’lere de, Koç’lara da, Sabancı’lara da, hülasa ABD, İsrail, İngiltere, Almanya gibi “güç merkezleri”ne de eyvallahın olmayacak.
Allah'tan başka güç tanımayacaksın!
Hakk dini “İslam”da, “Türban”dan önce, Allah’tan başka hiçbir güçten korkmamak esastır!
“Kul hakkı yememek” esastır!
Müminler arasında yardımlaşma esastır!
O yüzden “Bir yerde İslam var ise orada aç yoktur açıkta kalan yoktur, fitne-fesat yoktur” denilir.
Ezcümle:
“İslam olmak” demek “Allah’a teslim olmak” demektir.
...
Geçmiş yıllarda Haftalık’a konuşan Ali Bulaç, “AKP, Müslümanın magandasını yarattı” deyip, eklemişti:
“Bir zümre bu AKP döneminde çok büyük bir rant sahibi olduğu için bunu bir anda gösterişe döktü.
Eskiden üç günde bir elbise değiştiren bir kadın, şimdi her gün bir elbise değiştirmeye başladı.
İşte ‘Dabbetül Arz’ tipi ciplerle dolaşmaya başladı.
Sonradan görmeliktir, magandalıktır bu!”
Maalesef ki, “bir kısım dinci basın ve yazar”lara göre de bir faninin
“Bir zümre bu AKP döneminde çok büyük bir rant sahibi olduğu için bunu bir anda gösterişe döktü.
Eskiden üç günde bir elbise değiştiren bir kadın, şimdi her gün bir elbise değiştirmeye başladı.
İşte ‘Dabbetül Arz’ tipi ciplerle dolaşmaya başladı.
Sonradan görmeliktir, magandalıktır bu!”
Maalesef ki, “bir kısım dinci basın ve yazar”lara göre de bir faninin
“İslam” olması için “Türban” takması ya da “Türban takma hakkını”
savunması yeterli!
O siyasi ya da zümre, “Türban”ı savunuyorsa, artık ona her şey serbest!
“Siyasi İslam” cenahında “La yüs’el” yani “Soru, hesap sorulamaz” bir konuma yükseliyor, yükseltiliyor.
Bundan sonra ister boğaz kıyısında “kul hakkı” yiyip kendine villa alır, ister milyar dolarlık özelleştirmelerden kendine yüzde 10 komisyon ayırır, ister vatana ihanet eder şehid kanları ile tuğla tuğla örülmüş taşınmazları başkalarına peşkeş çeker, isterse danışmanın kız kardeşiyle yatar kimse buna bir şey demez, diyemez!
Neden?!
Niçin?!
Niye?!
Çünkü, beyefendi “Türban hakkı”nı savunuyor!
Oysa ki, ne Allah’ın kurduğu sistemde ne de Hz Muhammed'in anlatımında böyle bir “İslam” anlayışı vardır!
Bu tür bir uyduruk, adamı Allah’ın buyruğundan çıkaran “İslam” anlayışı olsa olsa; İngilizler’in “Vatikan-Kudüs” ekseninde ördükleri, “BOP İslam”ında vardır.
Aksi mümkün değil!
Hülasa:
“İslam” olmak demek, en başta ahlaklı olmayı, her an ölecekmiş, Allah'a hesap verecekmiş gibi bir ömür sürmeyi gerektirir!
Ezcümle:
İslam olmak demek, koşulsuz Allah'a teslim olmak demektir!
Hepsi ve daha ötesi budur!
...
Bu anlamda, daha önce ısrarla soru soran bazı okurlarıma verdiğim cevabı, yeri gelmişken burada bir kez daha tekrarlamakta fayda olduğu inancındayım.
Benim İslam’a bakışıma gelince, 1984 yılında bir yıl işsiz kaldım.
O sırada fırsat buldum, değişik kitaplar okudum.
Bir yazarın yaşadığı toplumu iyi tanıması gerektiğine inanıyorum.
O yüzden kavramları doğru bir şekilde yerli yerine oturtmak için dinler tarihi, Müslümanlık, mitoloji vb konular üzerine yoğun bir araştırma yaptım!
Osmanlı, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk üzerine derinlemesine okudum.
“İslamiyet”i ise hem “dinsel” hem “coğrafi”, hem “sosyo-kültürel”, hem de “sosyo ekonomik” boyutu ile okudum.
Bunları bilmeden o sırada ne yaşandığını anlamak mümkün değil!
Çünkü “zaman değirmeni”nin bir akış hızı ve yönü var.
Peygamberimiz Hz Muhammed dünyaya geldi diye yaşam durmadı.
Bilakis, Peygamberimiz, varolanların üstüne yeni bir şeyler koymak için aramıza geldi!
Benim anladığım anlamda “İslam”ı bilmek ve de görmek için hadiseye her boyutu ile bakmak şart!
(Devamı Yarın)
“Siyasi İslam” cenahında “La yüs’el” yani “Soru, hesap sorulamaz” bir konuma yükseliyor, yükseltiliyor.
Bundan sonra ister boğaz kıyısında “kul hakkı” yiyip kendine villa alır, ister milyar dolarlık özelleştirmelerden kendine yüzde 10 komisyon ayırır, ister vatana ihanet eder şehid kanları ile tuğla tuğla örülmüş taşınmazları başkalarına peşkeş çeker, isterse danışmanın kız kardeşiyle yatar kimse buna bir şey demez, diyemez!
Neden?!
Niçin?!
Niye?!
Çünkü, beyefendi “Türban hakkı”nı savunuyor!
Oysa ki, ne Allah’ın kurduğu sistemde ne de Hz Muhammed'in anlatımında böyle bir “İslam” anlayışı vardır!
Bu tür bir uyduruk, adamı Allah’ın buyruğundan çıkaran “İslam” anlayışı olsa olsa; İngilizler’in “Vatikan-Kudüs” ekseninde ördükleri, “BOP İslam”ında vardır.
Aksi mümkün değil!
Hülasa:
“İslam” olmak demek, en başta ahlaklı olmayı, her an ölecekmiş, Allah'a hesap verecekmiş gibi bir ömür sürmeyi gerektirir!
Ezcümle:
İslam olmak demek, koşulsuz Allah'a teslim olmak demektir!
Hepsi ve daha ötesi budur!
...
Bu anlamda, daha önce ısrarla soru soran bazı okurlarıma verdiğim cevabı, yeri gelmişken burada bir kez daha tekrarlamakta fayda olduğu inancındayım.
Benim İslam’a bakışıma gelince, 1984 yılında bir yıl işsiz kaldım.
O sırada fırsat buldum, değişik kitaplar okudum.
Bir yazarın yaşadığı toplumu iyi tanıması gerektiğine inanıyorum.
O yüzden kavramları doğru bir şekilde yerli yerine oturtmak için dinler tarihi, Müslümanlık, mitoloji vb konular üzerine yoğun bir araştırma yaptım!
Osmanlı, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk üzerine derinlemesine okudum.
“İslamiyet”i ise hem “dinsel” hem “coğrafi”, hem “sosyo-kültürel”, hem de “sosyo ekonomik” boyutu ile okudum.
Bunları bilmeden o sırada ne yaşandığını anlamak mümkün değil!
Çünkü “zaman değirmeni”nin bir akış hızı ve yönü var.
Peygamberimiz Hz Muhammed dünyaya geldi diye yaşam durmadı.
Bilakis, Peygamberimiz, varolanların üstüne yeni bir şeyler koymak için aramıza geldi!
Benim anladığım anlamda “İslam”ı bilmek ve de görmek için hadiseye her boyutu ile bakmak şart!
(Devamı Yarın)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.