Çidem Ayözger Ergüvenç

Çidem Ayözger Ergüvenç

HAVLU

Havlu deyip de geçmeyin. El havlusu var, yüz havlusu var, ayak havlusu var, havlu giysi var, banyo havlusu, bornoz var. Ayrıca tüm bunların kaliteleri de birbirlerinden farklıdır. Bazısı yumuşacıktır, ama sahtekârdır, sizi sarar sarmalar gibi gözükür ama üstünüzdeki suyunuzu bir türlü kurulayamaz. Hani insanlar vardır dıştan bakarsınız pek cana yakındır da içten hesaplıdır, alacası içinde dediklerimizden. Güvenirsiniz, düş kırıklığı sizi bekliyordur; en olmayacak yerde iğnesini sokuverir. Nerde ne zaman vuracağı belli olmaz, değer ölçüleri bozuktur.

Bazı havlular vardır baktınız mı albenisi yoktur, şık değildir ama çok işlevseldir. Beğenmediğiniz halde bornoz niyetine giyersiniz, bakarsınız ki sizi yumuşacık sarmalamış. Hani ilk bakışta pek tarzınız olmadığını düşündüğünüz insanlar gibi. Zaman içinde daha fazla tanıdığınızda ne güzel özellikler görürsünüz onlarda.

Hatır hutur havlular vardır, serttir, kurulanırsınız ama sizi mutlu etmez. Hırçın insan gibidir, hem kollar hem yıpratır.

Çocuklar için el havluları genellikle elinin kirini sabunla şöyle bir kabartıp, kurularken temizleme amacıyla kullanılır. Bu yumurcakların kullandıkları havlular beyaz olmamalıdır zira ellerinin kiri kolay kolay temizlenemez. Tıpkı elinin kirinden hemencecik kurtulamayan insanlar gibi. En iyisi bu çocukların havlularını ayırmak. Bu kısmetsiz havlulara benzeyen insanlar da vardır. Hiç farında olmadan birden bire sırtlarına hançer saplanır. Kötü amaçlar için kullanılır, sömürülür ama nedense bu durumu kabul eder. Havlunun ağzı dili, özgür iradesi yok; karşı çıkamaz ama durum insanlar için farklı. Saygınlıktan ödün vermek, çıkar uğruna kirlenmeyi göze almak! Bunları yapmaktan yüksünmeyen insanların sayıları giderek artsa da neyse ki aynı yolda yürümeyi kabullenmeyen onurlu insanlar bizim umudumuz olmayı sürdürüyor.

Bornozlarla başım dertte. Küçük beden çalışmıyorlar. Arıyorum, tarıyorum en sonunda küçük olduğu iddia edilen bir bornoz bulunca çaresiz alıyorum ama kendimi çocuk yaşta tahta çıkmış bir kral gibi hissediyorum. Giysim üstüme hiç uymuyor. Bu bornoz bana bir, iki beden büyük; tıpkı bulunduğu makamın bazılarına sekiz, on beden büyük olduğu gibi.

Şimdilerde çok pratik bir adet gelişti. Özellikle hanımlar denizden çıktıktan sonra havlu yerine peştamal ile kurulanıyor. Eskiden yaş peştamal kurulanınca yere atılırmış o nedenle itibardan düşen insanlar için “Yaş peştamal gibi yere atıldı” deyimi kullanılır; yani işi bittikten sonra fırlatılıp atılır anlamında. Umuyorum ve sanıyorum ki yakın gelecekte pek çok insan yaş peştamal durumuna düşecek.

“Havlu atmak” diye bir söyleyiş vardır. Yenilgiyi kabul etmek anlamına gelir. Yaş peştamalların havlu atacakları günler sandıklarından daha da yakın.

Bazı iller, ilçeler havluları ile ünlüdür; en makbul onlar sayılır. İnsanlar için ise böylesi bir sınıflandırma doğru değildir. Her ilden, ilçeden ya da kırsalın herhangi bir yerinden ne cevherler, bize umut verenler ya da yüz karaları, bize dünyayı karartan insanlar çıkabilir. Önemli olan kökenimizin ne olduğu değildir. Örneğin tüm değerlerimize, yaşam özgürlüklerimize, cebimizdeki paraya, yavrularımızın eğitimine, sağlıklı yaşama hakkımıza, istediğimiz yiyecekleri alabilmemiz konusunda ekonomik güce sahip olmamıza, keyfimize göre giyinmemize, yurt dışında “Türküm” dediğimiz zaman yanıtlamakta zorluk çektiğimiz sorulara muhatap olmamıza, paramızın değerini dolara endekslememize ve daha birçok şeye neden olan insanlar ülkemizin herhangi bir yerinde yetişmiş olabilir. Bunların kökenleri fark etmez, ne var ki büyük Atatürk’ün demiş olduğu gibi “Ne mutlu Türüm” diyemiyorsa yaş peştamal gibi atılma zamanı gelmiştir. Haydi! Onla için havlu atma zamanı!

Güzelim Karadeniz iyisi ile kötüsü ile ne insanların memleketi olmuş. Lütfen sakın yanlış anlamayın memleket dediğim asla ülke değil; yerel ağızla zamanında kök salmış olduğun yer demek istiyorum. Kuşkusuz soyu sopu belli olan insanlar için…

Ülkemizde kökenleri Arap olanlar fazla itibar görmez; sanırım Osmanlı döneminde yaşadığımız olaylar yüzünden. “Arap akıllı”, “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü”, “Arap, Arap ayağıma çorap” benzeri değişlerimiz o zamanlardan kaynaklanıyor. Irkçı bir tip değilim ama son yıllarda karşımıza çıkan Arap kökenliler itibarıyla bu deyişlere hak vermemek elimde değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.