İçindeki Türkiye

İçindeki Türkiye

Erkan Sevinç'in yeni yazısı...

Notaları renklerle bütünleştiren, yürümeye ve konuşmaya başlamadan önce piyanonun tuşları ile tanışan, hayata gözlerini bir anlamda notalarla açan, hayal gücü ile düşünsel olarak beste yapabilen ve bunu doğaçlama olarak notalara dökebilen müzik, yazı, resim ve meditasyonla iç içe geçen, Kazakistan'dan Türkiye'ye uzanan bir yaşam öyküsü Anjelika Akbar'In öyküsü..

Akbar, Kazakistan'ın Karagan kenti doğumlu. Felsefe hocası olan babasının görevleri nedeniyle eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin çoğunda yaşamış. Örneğin çocukluğu Taşkent/Özbekistan’da geçmiş. 3 yaşında piyano çalan, 5 yaşında ilk bestesini yapan bir çocuk. Bebekler yerine plaklarla oynayan, resim yapan bir çocuk...Moskova Konservatuarı'nın bir şubesi olan üstün yetenekli çocukların kabul edildiği Uspensky Müzik Okulu mezunu. 18 yaşındayken adeta öbür dünyaya gitmiş gelmiş apandisiti patladığında..

“Rusya’da eski eşimle birlikte Unesco için uluslararası bir film projesinde çalışıyorduk. Ben Unesco temsilcisiydim, eski eşim de senaryo yazarıydı. Birkaç ülke gezmiştik, sıra Türkiye’ye geldiğinde ise ben 8 aylık hamileydim ve doktorlar uçuşu yasakladı. Oğlum böylece İstanbul’da doğdu. O sırada hiç Türkçe bilmediğim halde birçok Türk arkadaşım ülkeyi o kadar güzel bir biçimde temsil ettiler ki ben Türkiye’ye aşık oldum. Önceleri oğlum doğduktan sonra birkaç ay kalırız diye düşünüyorduk ama bir gün televizyonda Sovyetler Birliği’nin dağılışını gördük. O şoku tarif etmek çok zor. Artık oraya dönmek anlamsızdı. Ama baktım ki birkaç ay sonra burası zaten benim evim olmuş.”diyor sanatçı..

Türkiye'ye yerleşmesi 1990 yılında. Türk vatandaşlığına geçişi ve Hacettepe'de yüksek lisans yapışı da 90 larda… Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı kurucu öğretim üyelerinden. Soyadını kendisi seçmiş. Dinleri, sanatları, bilimleri aynı çatı altında birleştirmeye çalışan, 15. yüzyılda yaşamış bir imparatorun adı Akbar. Birçok enstrümanı çalabilmesine karşın onun sevdası piyanoya. Türkiye'ye geldikten sonra ailesel sebeplerle yedi yıl ayrı kalıyor müzikten. Ve "Su" albümü ile yeniden başlıyor. Destekçisi Rengin Gökmen. Yüzlerce bestesi ve senfonik eseri ,birçok ödülü var sanatçının.

Yüreklere kazınacak bir aşk hikâyesini anlatan“Beni Unutma” filminde onun şarkıları var..Hiç beklemedikleri bir anda yolları kesişen ve birbirlerine büyük bir aşkla bağlanan iki gencin konu edildiği “Beni Unutma” için toplam 35 eser besteledi sanatçı. Şener Şen’i 7 yıl aradan sonra izleyicisiyle buluşturan “Yol Ayrımı”filminin müzikleri de ona ait. Sanatçının 2002 yılında yayınladığı Vivaldi'nin Dört Mevsim keman konçertosunun piyano uyarlaması albümü, Sony Classical kataloğuna giren ilk Türk klasik müzik albümü oldu. Ardından "Birden Bire" albümünde Rana Pirinççioğlu ve Zara ile çalışan Akbar, özellikle yaşamın hızlı akışı karşısında sevgiyi ve yaşamın kendini fark etmeyi anlattı. Bach A L'Orientale kaydında ise sanatçı, Johann Sebastian Bach'ın müziğini Doğu ritimleri ile birleştirdi. Akbar bu albümü için; “Bu bir müzik deneyi değil, çağın ihtiyacıdır. İnsanlar birbirleri ile kucaklaşmadan önce müzikleri kucaklaşsın istedim.” diyor.

Bazı tıp adamları önemsemese de müziğinin hastaları tedavide destekleyici bir yönü var Akbar'ın bir diğer tutkusu da sinema. Tarkovski en beğendiği yönetmen sinemada. Sanatçı senfonik eserlerinde Şostakoviç,Prokofyev gibi bestecilerin etkileri olduğunu gururla ekliyor..

Evli olan Akbar, 1991 ve 2008 doğumlu iki erkek çocuk annesi. Büyük oğlu senaryosunu yazdığı klibi “Yürek”i çekti. Küçük oğlu annesi gibi piyano çalmayı çok seviyor, adeta her gece Bach’la uyuyor. Müzik yanı sıra yazdığı kitaplar var. "İçimdeki Türkiyem" adlı kitabı İş Bankası Kültür Yayınları’ndan, "Uçan Köpek Baaşa" adlı kitabı ise Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Boyut Yayınları’ndan çıkan “Ayvazovski’nin İstanbul’u ve “Pitoresk İstanbul” için sergi/ konser formatında yapılan etkinlikler İstanbul, Ankara, New York, Los Angeles, Erivan ve Feodosya’da gerçekleştirildi.

“Edebiyat ve müzik aslında içiçe. Yazı daha net ve somuttur, müzik ise daha soyuttur. İkisinde de anlaşılmak istenir. Sadece müzik kendini daha soyut anlatır. Elbette müzikte kendimi daha hızlı ve rahat ifade edebiliyorum. Öte yandan Twitter’da yazdığım küçük cümle bile hoşuma gidiyor. Türkçe yazmayı denemek, düşünce geliştirmek için güzel bir alan olarak görüyorum orayı. Yakında müzik ve mutfak üzerine bir kitabım olacak. Ailemizde çok çeşitli bir mutfak kültürü var. Bu kültür Hint yemeğinden İtalyan yemeğine kadar uzanıyor. Mutfakta Özbek yemeği yaparken bir yandan Özbek müziği geçiyor kulağımızdan ya da Fransız yemeği yaparken bir şanson duyabiliyorum içimde. “diyen Anjelika Akbar, güzelliği, zarafeti ve dişiliği kalitesine yansıtan kişiliğiyle “klasik kadın" standartlarından farklı..

Ondan çok önce, kent yaşamında robotlaşmış suretlere "insanlık"larını anımsatıyor iç ısıtan yalınlığıyla.

Kendi özgür çizgisinde yürüyor. Sapmadan, kırılmadan…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler