İsveç Yasalarından Cesaret Alan Neonaziler Yahudileri Ve Müslümanları Hedef Alıyor
Kur'an-ı Kerim'in yakılmasını "ifade özgürlüğü" olarak nitelendiren İsveç'te, bu hakkın yorumundan faydalananlar arasında ülkenin Neonazi hareketlerinin en büyüğü olan şiddet yanlısı İskandinav Direniş Hareketi de (NRM) bulunuyor
Danimarkalı aşırı sağcı Rasmus Paludan'ın Kur'an-ı Kerim'i yakmasını "ifade özgürlüğü" olarak tanımlayan İsveç'te, Neonaziler İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana rahat bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor.
- 3 soruda İsveç'te Kur'an yakma eylemi
Konuyla ilgili açık kaynaklar ve İsveç basınında yer alan bilgilere göre, İsveç'te 1997'de Neonazi milliyetçileri tarafından İsveç Direniş Hareketi (SMR) adıyla kurulan hareket, 2008'de Finlandiya ve 2011'de Norveç şubelerinin kurulmasının ardından İskandinav bölgesini kapsayan bir hareket haline geldi.
Açıkça ırkçı, göçmen karşıtı, Yahudi karşıtı ve Nazi lideri Adolf Hitler yanlısı grup, Yahudilerin yanı sıra ideolojik açıdan muhalif gördükleri kişi ve grupları, ayrıca son dönemde Müslümanları hedef alıyor.
SMR'nin kurucusu ve ilk lideri olan Klas Lund, Neonaziler tarafından üç göçmene yapılan saldırıyı durdurmak için müdahale eden ırkçılık karşıtı kampanyacı Ronny Landin'i öldürmekten 1986'da mahkum edildi.
2022'de bazı ABD Kongresi üyeleri, örgütün ABD Dışişleri Bakanlığı Yabancı Terör Örgütleri listesine eklenmesi çağrısı yapmıştı.
Örgüt, İsveç'ten İskandinav bölgesine genişledi
Diğer İskandinav ülkelerinden destekçi bulan hareket, 2008'de Finlandiya ve 2011'de Norveç şubelerini kurdu.
İsveç'te örgütün kilit üyelerinden biri olan Per Öberg, 2014'te Ludvika'daki yerel seçimlerde İsveç Demokratları (SD) partisinin liste dışı adayı olarak seçilmesiyle siyasete girdi.
Örgütün lideri olarak Lund'un yerini 2015'te Nasyonal Sosyalist Cephe (NSF) ve Halk Cephesi'nde geçmişe sahip Simon Lindberg aldı.
2016'da kendisini "İskandinav Direniş Hareketi" olarak adlandırmaya başlayan örgüt, İsveç'in en aktif aşırı sağ grubu olarak kendini kanıtladı ve radikal milliyetçi ortamda baskın bir pozisyon aldı.
İskandinav Direniş Hareketi, 2018 ve 2022'de genel seçimlere katıldı ancak sandalye kazanamadı.
Demokrasiyi yıkmak istiyor
Kendilerini "devrimci öncüler" olarak gören Neonazi yanlısı grubun amacı, İskandinav demokrasilerini devirmek ve onların yerine NRM'nin siyasi kontrolü ve ideolojik rehberliği altında birleşik ve totaliter bir nasyonel sosyalist liderlik devlet kurmak.
Kendilerini "Nasyonal Sosyalist" olarak adlandıran NRM, Adolf Hitler'in yanı sıra Danimarkalı Nazi ideologu Povl Riis-Knudsen'i önemli bir ilham kaynağı olarak görüyor.
Biyolojik ırkçılık, politikalarının açık temelini yansıtırken anti-Semitizm ideolojilerinin merkezinde yer alıyor.
Grup öte yandan "etnik olarak Kuzey Avrupalı olmayan veya yakından ilişkili etnik gruplardan olmayanların çoğunluğunu" İskandinav ülkelerinden sınır dışı etmeyi hedefliyor ve bu yönde eylemlerde bulunuyor.
Eylemleri
İsveçli yetkililere göre örgüt, Kasım 2016'dan bu yana Göteborg kentinde el yapımı patlayıcı saldırıları gerçekleştirdi. Biri patlamayan bombalar, bir kafe ve iki mülteci barınma merkezini hedef alırken NRM üyesi Viktor Melin tutuklandı.
5 Ocak 2017'de ise NRM üyeleri bir mülteci barınma merkezinin önünde ev yapımı bombalar patlatarak bir göçmenlik görevlisini yaraladı. 25 Ocak 2017'de İsveçli yetkililer, başka bir mülteci yerleşim yerinin dışında patlamayan bir el yapımı patlayıcı keşfetti. Olayın Kasım 2016'daki saldırıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı.
Olay nedeniyle Temmuz 2017'de NRM üyeleri Viktor Melin, Jimmy Jonasson ve Anton Thulin hapis cezasına çarptırıldı.
İsveç'in Umea şehrindeki bir Yahudi derneği ise Nisan 2017'de gamalı haçlarla hedef alındı ve bu tehditler nedeniyle dernek kapanmak zorunda kaldı.
Neonazi İskandinav Direniş Hareketi, Eylül 2020'de İbrani takvimindeki en kutsal gün olan Yom Kippur boyunca İsveç, Danimarka, Norveç ve İzlanda'daki Yahudileri antisemitik kampanyalarla hedef aldı.
NRM üyeleri tarafından gerçekleştirilen saldırılar, grubun aşırılık yanlısı, şiddet yanlısı ideolojisine daha derin, sistematik bir bağlılığı ve bu ideolojinin yayılmasını yansıtıyor.
Raporlara göre, üyeler dövüş sanatları eğitimi alıyor ve sokaklarda şiddet baş gösterdiğinde nasıl tepki verecekleri konusunda eğitiliyor.
Kurucuları ve ilk üyeleri şiddet olaylarıyla tanınıyor
Neonazi örgütünün kurucu ortaklarının ve ilk üyelerinin çoğu, feshedilmiş olan Beyaz Aryan Direnişi'nden (VAM) ve onun kolu olan Ulusal Gençlik'ten (NU) geldi. 1990'ların başında İsveçli Neonazilerden oluşan bir ağ olan VAM, göçmenlere ve eşcinsellere yönelik saldırılar düzenlemesi ve banka soygunları yoluyla şiddetini finanse etmesiyle biliniyordu.
2017'de İsveç'teki eylemleriyle dikkati çeken örgütün birkaç üyesi, 2016-2017 kışında Göteborg'da meydana gelen bir dizi bombalamadan hüküm giydi.
NRM liderleri ve üyeleri ayrıca silah, bıçak, biber gazı ve göz yaşartıcı gazla Müslümanları da hedef alan çeşitli saldırılar düzenledi. Bu saldırılardan bazıları, daha önce tehdit ve saldırıya yardım ve yataklık etmekten hüküm giymiş olan Simon Lindberg ve diğer örgüt liderleri tarafından gerçekleştirildi.
Grup, 1990'lı yıllarda birkaç beyaz güç grubuna bölünürken bunların aralarında İskandinav Direniş Hareketi'nin gençlik hareketi olarak hizmet vermeye devam edecek olan Ulusal Gençlik de vardı.
İsveç ırkçılık karşıtı kuruluş Expo 2016'da İsveç'te örgütün en aktif 159 üyesinin yüzde 26'sının şiddet veya silah nedeniyle hüküm giydiğini veya yargılandığını belirledi.
Finlandiya'da yasaklandı ancak İsveç'te serbest
2008'den itibaren Finlandiya'da da faaliyet gösteren Neonazi hareketi, bu ülkede 2020'de yasaklandı.
Finlandiya Yüksek Mahkemesi, Eylül 2020'de toplumun genel iyiliğini korumak için İskandinav Direniş Hareketi'ne kapatma emri verildiğini bildirdi.
Neonazi hareketi, varlığını ve eylemlerini "ifade özgürlüğü" ilkeleriyle savunurken, mahkeme, örgütün defalarca hukuku ihlal ettiğini ve insan hakları ve eşitlik gibi kabul görmüş ahlaki kurallara aykırı hareket ettiğini tespit etti.
Öte yandan, İsveç'te bu harekete yönelik bir yasak söz konusu değil.
İsveç devletinin raporuna göre, nefret suçlarında en büyük hedef Müslümanlar
İsveç Adalet Bakanlığına bağlı Ulusal Suç Önleme Konseyinin (Bra) en son 2021'de yayımladığı rapora göre, ülkedeki nefret suçlarının yüzde 55'inin kaynağı ırkçılık olurken yüzde 17'sinin kaynağı ise dini inançlar.
Dini gruplara yönelik tüm nefret suçlarının yüzde 51'i İslamofobik, yüzde 27'si antisemitik, yüzde 11'i Hristiyanlık karşıtı, yüzde 11'i ise diğer gruplara yönelik meydana geldi.
Antisemitik nefret suçları büyük ölçüde sosyal medyada ve kamuoyuna açık kaynaklarda işlenirken, İslamofobik olanlarda ise ağırlıklı olarak taciz ve tahrik eylemlerine başvuruluyor.
Müslümanlara yönelik nefret suçlarının yüzde 38'inin hedefinde kadınlar olurken yüzde 22'sinin hedefinde erkekler yer aldı. Bu suçların yüzde 31'inde ise kişilerden ziyade gruplar hedef alındı.
Aşırı sağ gücünü artırırken, antisemitizm "normalleşiyor"
İsveç'te Eylül 2022'deki seçimlerde aşırı sağ görüşlü İsveç Demokratları (SD), oy oranını yüzde 20,5'e kadar yükseltti.
SD parlamentoda toplu çoğunluğa sahip olan sağcı partilerin en büyük bloğu haline gelirken, her beş İsveçliden birden fazlası 1988'te kurulan SD'ye oy verdi.
Bu durum, aşırı sağ ideolojinin ülkede yeniden yükselişe geçtiğini kanıtlarken antisemitik vakalar da artış gösteriyor.
Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansı'nın (FRA), AB'ye üye 12 Avrupa ülkesinden 16 binden fazla kişi üzerinde yaptığı ankete göre, antisemitizm "rahatsız edici bir şekilde normalleşiyor".
İsveç'ten ankete katılanların yüzde 40'ı, anketten önceki 5 yıl içinde antisemitik taciz yaşadığı belirtirken 12 ay içerisinde katılımcıların yaklaşık 3'te biri (yüzde 30) antisemitik tacizle karşılaştığını aktardı.
İsveç'teki Yahudi örgütlerinin yetkilileri de ülkede aşırı sağın gücünü artırmasıyla "normalleşen" antisemitizm konusunda endişelerini de dile getiriyor.
Kasım 2022'de Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Bağımsız Uzman Mekanizması'nın İsveç'e gerçekleştirdiği ziyaretin ardından yapılan açıklamada, İsveç'in "sistematik ırkçılıkla mücadele çabalarını artırması" ve "polis ile azınlık grupları arasındaki güveni yeniden tesis etmeye yönelik stratejilere odaklanması" gerektiğine dikkat çekilmişti.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.