Nuray Başaran
KAF DAĞI’NIN ARKASINDA…
Türkiye’nin siyasi tarihi içerisinde önemli rolü olan (12 Eylül’ü de barındıran) bir Eylül ayını geride bırakırken; bugün içinde bulunduğumuz koşullar içerisinde yeniden askeri dönemleri ya da darbe dönemlerini konuşuyoruz.
Bu kez bölgesel mecburiyet ve koşullar nedeniyle…
Ve bu doğrultuda, yavaş yavaş farklı olayların öne çıktığını gördüğümüz anda da, bir başka döneme doğru, bir başka sürece doğru Türkiye'nin yönlendirildiğini görüyoruz.
Sovyetler Birliği ve Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra, bu bölgede ne yazık ki yaşanan yeni yapılanma, yeni sınır düzenlemesi hala sorun olmaya devam ediyor.
Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya, Karadeniz Kafkaslar gibi ayrı ayrı bölgelerde problemler, Sovyetler Birliği’nin Osmanlı'nın dağılışı gibi bir dağılmayı yaşamasıyla, bu bölgelerde yeni yeni siyasi sorunlar ve sıcak çatışmalar ortaya çıktı.
Son zamandaki gelişmelere baktığımız zaman, Balkanlar'daki, Orta Doğu'daki sıcak çatışmaların benzerlerinin Kafkas bölgesine de yansıdığını görüyoruz.
Bugün, Amerika Birleşik Devletleri'yle Ermenistan ortak bir askeri tatbikat yapıyor. Elbette NATO üyesi olmayan bir ülke olarak Ermenistan'ın Amerika'yla bu yeni durumun normal ilişkilerin ötesinde olduğu açık.
Belli ki Ermenistan, savaş süreci içerisinde ABD ile aynı tarafta yer almak, askeri dayanışma ve bölgeye egemen olmak isteyen yeni emperyal güç olarak Rusya'ya karşı hareket etme gibi eğilim içinde.
Bu çerçevede zaten Kafkas bölgesinde geçen yıl da bir Ermeni- Azeri çekişmesi yaşanmıştı. Araya Amerika, İsrail ikilisini girmesiyle bu önlenmişti. Ama şimdi o dönem çözüldüğü söylenen ama çözülemeyen bu sorunun yeniden sıcak bir mesele olarak öne çıkarılıyor.
Ve artık Ermenistan ile Amerika Birleşik Devletleri'nin ortak hareket ettiklerini de görüyoruz. Ermenistan’nın Rusya'ya karşı bölge güvenliği ve kendi güvenlikleri çerçevesinde bu adımı atması yeni bir durumu da ortaya koyuyor.
Çünkü, özellikle Türkiye'nin Doğu Anadolu'sunda geçmişten gelen Kürdistan, Ermenistan ve Lazistan planlarının Kafkasya ağırlıklı bir yeni yapılanma süreci içerisinde, Türkiye ile Kafkasya'nın arasına girerek ve güneyden başlayarak bir Kürdistan Doğu Anadolu'da , bir Ermenistan, Kuzey Anadolu'da da bir Lazistan projesinin öne çıkarıldığı görülüyor.
Bu doğrultuda , Türkiye'yle Kafkaslar arasında üç ayrı devlet kurularak Kafkaslılara komşu olan Türkiye'nin, Kafkas komşuluğunun ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, hatta daha da ileri giderek geçmişte olduğu gibi , Azerbaycan ile Türkiye’yi karşı karşıya getiren bir takım gelişmelere her zamankinden daha çok dikkat etmek gerekiyor.
Nitekim biliyorsunuz son zamanlarda Kafkasya'da Orta Asya ile Ön Asya arasında bir ticaret yolu açıldı. Zengezur Koridoru .
Peki bu neden önemli?
Zengezur Koridoru, Ermenistan'a kendisinin ördüğü jeopolitik kuşatmadan çıkış yolu sunuyor. Türkiye ve Azerbaycan'la ilişkilerini düzelterek, Kafkasya'da doğmakta olan süreçten yararlanması için jeopolitik bir olanak sunuyor.
Zengezur Geçidi'nin bu aşamada açılmasıyla beraber, Özbekistan gibi, Kazakistan gibi, Orta Asya ülkelerinin dünya ticaretine yönelme noktasında bu geçitten yararlanacak. Bu doğrultuda da Orta Asya ile Ön Asya arasındaki ilişkilerin , tıpkı Çin'in İpek Yolu'nda olduğu gibi , ticari ilişkilerin daha fazla gelişmekte olduğunu görüyoruz.
Şimdi gelinen noktada; özellikle dünya konjonktürünün son zamanlarda hızlanması, bir tarafta gelişmekte olan ülkeler, öbür tarafta G-20 denen zengin ülkeler , bölgesel toplantılar ve birlik toplantılarına yönelirken, yavaş yavaş Kafkasya'nın da gündeme geldiği ve bu doğrultuda önemli gelişmelerin birbirini izleme noktasında geldiğini görüyoruz.
Geçen seneki savaş sürecinde Ermenistan'ı koruyan yaklaşımlar, daha çok Amerika ve İsrail ikilisi tarafından öne çıkmıştı. Ve bugün İsrail , İran sınırında kurmuş olduğu yeni askeri üssü kullanarak, Azerbaycan -Türkiye arasındaki ilişkilere müdahale etmeye başladı. Ve o müdahale içerisinde de Azerbaycan'la Türkiye arasında var olan kardeşlik ilişkisinin ‘tek millet iki devlet ‘ ilkesinin de devre dışı bırakıldığını görüyoruz.
Şimdi bugün gelinen noktada; geçmişten gelen İsrail üssü, İran sınırında hareket ediyor. Ve özellikle Kafkasya'ya yapılan silah ticaretinde onların çok etkin olduğunu görüyoruz.
Özellikle bu Kafkasya'daki hareketliliğin sonucunda, bir ülkenin daha yavaş yavaş öne geçtiğini görüyoruz ki , Türkiye'nin siyasetinde etkin olan Gürcü lobisi de Kafkasya'nın geleceğinde, Gürcistan üzerinden güç sağladığı açık.
Özellikle Orta Asya'ya yönelik Kafkasya trafiğinin yönlendirilmesi noktasında Gürcülerin çok ciddi boyutlarda silah ticaretine girdiklerini ve Gürcistan'a neredeyse birçok bölgesinin silah deposu konumuna getirildiğini yarın herhangi bir savaş ve gerginliği, Orta Asya ya da Batı Asya'da gündeme gelme gibi bir durum ortaya çıkarsa ; işte o noktada Gürcistan'ın silah deposu olarak kullanılacağını göstermektedir. Hatta uzun yıllardır biliyorsunuz hem Ermenistan'ın , hem de Gürcistan'ın NATO'ya dahil olması Hristiyan dünyanın isteğiydi. Avrupa Birliği de bunu destekliyordu. Bu çerçevede tek anlaşmazlık vardı. O da Avrupa Birliği’nin bu çerçevede çözümsüz kalmasıydı. Çözüm üretemediği noktada; gerginlikler tırmandı ve bugün gelinen aşamada artık Amerika açıktan devreye girerek bir Ermenistan hamisi gibi , Rusya'ya karşı bir tavrı burada geliştirdi . Ki bu Rusya'yla Amerika arasındaki son zamanlarda başlamış olan iyi ilişkiler açısından baktığımız zaman olmaması gereken bir durum.
Ama Amerika'yla Rusya'nın bazı risk faktörlerine karşı yan yana yer alarak bu yeni dünya düzenine yönelen gelişmeler çerçevesinde Amerika'nın özellikle Rusya'yla paslaşarak, Avrupa Birliği'ni ortada bıraktığını, Avrupa Birliği'nin yavaş yavaş Amerika'dan uzaklaşmaya başladığını görüyoruz. Öbür tarafta Amerika'da özellikle Çin'le olan ilişkileri geliştirerek hareket etmek ve bu çerçevede ; Çin'in Orta Asya'ya girmesini önlemek çerçevesinde de Rusya'yla paslaşmaya başladığını görüyoruz.
Şimdi burada Amerika, hem Rusya üzerinden olay içerisinde, hem de Ermenistan üzerinden olayın içerisinde. Yani Ermenistan'da başlayan sıcak çatışmalar, bugün Rusya karşıtı çizgide gelişiyor.
Ama Rusya'nın Çin'le yakınlaşmasını önlemek gibi daha büyük bir amaç ve ideal ya da ilke doğrultusunda hareket etmesi, bölgenin geleceği açısından da çok ciddi belirsizlik ortamını gündeme getirdiğini görüyoruz.
Bugün gazetelerde haberler hep Güney Kafkasya olarak ele alınıyor. Halbuki esas problem Kuzey Kafkasya'dadır.
Osmanlı'nın yıkıldığı tarihe baktığınız zaman , o dönemde Güney Kafkasya'da üç bağımsız devlet kabul edilmiştir. Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan. Ama şimdi gelinen noktada daha farklı bir yapının çıktığını görüyoruz.
Yani ‘Trans Kafkasya’ denen bölge, yani Güney Kafkasya'nın bağımsızlığı , Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kabul edildi ama bugün gelinen noktada esas hazırlığın Kuzey Kafkasya'ya yönelik olduğunu, Kuzey Kafkasya'nın yanında yer aldığı Hazar Bölgesinin, özellikle Amerika'ya göç eden Hazar Musevilerinden ya da Hazar Lobisi'nin ana hedeflerinden birisi olarak öne çıktığını, önümüzdeki dönemde bu bölgedeki gelişmelerde Gürcistan'daki depolanmış olan silahların Kuzey Kafkasya'da bir Çerkez Devleti, bir Çerkezistan ama Müslüman bir Çerkez Devleti kurmaya yönelik olduğunu, Müslüman Çerkez İslam projesinin böyle bir çerçevede, geleceğe dönük zorlanmasıyla birlikte Kafkasya'daki haritaların değişebileceğini görüyoruz.
Unutmayalım Atatürk Samsun'a ayak basıp Anadolu'ya geçerken - Samsun'dan sonra- Erzurum kongrelerine giderken Havza diye bir yere uğramıştır. Havza'da Atatürk'ün görüştüğü önemli heyetler olmuştur . Azerbaycan'dan, Rusya'dan gelen heyetler olmuştur. Atatürk ve Havza’ da görüşmeye gelen Kuzey Kafkas Cumhuriyeti önemlidir. O dönemde Kuzey Kafkasya'da var olan yedi bölge, tek bir cumhuriyet çatısı altında birleşmeyi düşünmüşlerdir. Ve o noktada Kuzey Kafkas Cumhuriyeti'ni kurup ilan etmişlerdir. Ve o Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olarak da Çeçen asıllı bir siyasetçi olan Abdülkerim Sermay 19 Mayıs 1919’un hemen ertesinde Türkiye'ye gelerek , Samsun'a dan Havza'ya geçerek, Atatürk'le Havza'da görüşmüştür. Ve aynen Azerbaycan'a tanınan hakkı, yani Azerbaycan'ı bağımsız bir devlet olarak tanıyan Türkiye'nin- ki o doğrultuda Ankara'da elçilik açıyor.- Azerbaycan, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ne de aynı hakların tanınması konusunda ısrarcı olmuş ama maalesef Moskova'ya adam gönderen Mustafa Kemal , onların bu isteğine uzak kalmıştır. Çünkü Mustafa Kemal Moskova'ya adam gönderirken Sovyet Devrimi'ni desteklediğini açıklıyor. Çünkü batıyla Avrupa devletleriyle çarpışan Türkiye'nin Anadolu'da, Avrupa'yla Asya arasında yer alan Anadolu'da yer alabilmesi ve yoluna devam edebilmesi giderek zorlaştığından ve o zorluk içerisinde Atatürk Rusya'ya yakın davranmıştır. Rusya'nın isteğini kırmadan hem Azerbaycan'ı, hem de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni Atatürk resmen kabul etmemiştir. Ve o çerçevede de, Ankara'da açılan Azerbaycan elçiliği kapatılmıştır.
Şimdi yeniden Azerbaycan devrededir. Şimdi yeniden Ermenistan, Gürcistan devrededir. Bunlar evet Güney Kafkas ülkeleri olarak bağımsız olmuşlardır. Ama esas bağımsız olması gereken Kuzey Kafkasya’dır. Ki, Çerkezlerin, Çeçenlerin ve Kafkas kökenli diğer grupların ana vatanı olan Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığı kabul edilmemiştir. O zamandan ortada kalmış ve eski beylikler düzeyindeki yedi ayrı cumhuriyetin Kafkasya'da varlığını koruduğunu, Sovyet
Sosyalist ilkeler çerçevesinde, Sovyetler Birliği'nin içerisinde ayrı devletler olarak bunların barındığını görüyoruz.
Ama Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra tekrar eskiye dönerken; Işte o noktada Azerbaycan'ın öne geçtiğini, Gürcistan'ın, Ermenistan'ın büyük devletleri olmak için çeşitli maceralara kalkıştıklarını görüyoruz. Ve o doğrultuda da Kuzey Kafkasya'da kurulmuş olan bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin Türkiye ve diğer dünya devletleri tarafından tanınması, Sovyetler Birliği sonrasında yeniden gündeme gelmiştir.
Şimdi bunlar bu kadar açık konuşulmuyor, yazılmıyor ama bu işleri takip eden, bu işler üzerinden politika geliştirenlerin bu doğrultuda hareket ederek, bu coğrafyanın toparlanması için çaba sarf ettiklerini görüyoruz
Bu çok önemli. Bu çerçevede baktığımız zaman ; bugün yeni bir dönemin başladığı, bu aşamada Kafkasya'daki barışın ortadan kalktığını, Ermeni meselesinin kullanıldığını, Hristiyan dünyanın, Ermenilere, Müslüman dünyanın Azerilere dönük destekler geliştirdiğini görüyoruz. Ki bu tam da bir savaş öncesi durumdur.
İşte Amerika, burada hem Azerbaycan'la bağlantı kuruyor. Hem Ermenistan'la, hem Rusya'yla diyalog kuruyor. Hem İran'la paslaşıyor. Anlayacağınız bölge tam bir Kaf Dağı!...Arkasında ne mi var?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.