Kalgayhan Dönmez yazdı: Fikirtepe’den mektup var…
Kalgayhan Dönmez yazdı: Fikirtepe’den mektup var…
Recai Giresunlu. ‘Ta en başından beri buradaydım’ diyor. Fikirtepe, yedi bitirdi beni, diye de ilave ediyor. Yirmi beş yıl, şimdilerde üzerine beton santrali dikili, köşedeki matbaa da çalışmış. Geçim için iki iş birden tutmuş, belki üç, belki de dört. Akşam üstleri boklu dereye sırtını vermiş. Teneke kulübesinde ayakkabı tamir etmiş, pençe yapmış, boyamış. Bir zaman sonra para denkleştiremedikleri için geri alınamayan ayakkabılar kulübeye sığmamış. Çaresiz, ikinci el ayakkabı satmaya başlamış, Sonra pantolon, ceket. Dükkanlarda oto sanayinin haftalıklı çırakları çalışırmış. ‘Müşteri iyiydi, haftalığı alan mahallesine dönmeden uğrar, façayı düzeltirdi.’ Gözlerini uzaklara dikiyor; çimento tozuna bulanmış havadan bir nefes bir ah çekiyor. Çocuklarından bahsedermişçesine, sanayi bebeleri gitti, yalnız koydular beni, diyor.
‘Fikirtepe’de on beş yıl önce kentsel dönüşüm diye bir şey icat ettiler. Oysa evim de vardı, bahçem de mahallem de. Kanun çıkmış, yıktılar evimi. Her bahar duvarlarını gelin gibi kireçlerdim. Kimseye zararımız yoktu. Berimde Sivaslı Hüseyin, onun yanında Adanalı Ökkeş, karşımda Ağrılı Keje Orhan. Geçinip giderdik, ne istediler ki, bizden?
Üzüntüden kırkında sigaraya başlamış. Alaycı bir ifadeyle: ‘Ne yapayım, sıkıntıyı tellendirdim, diyor. Kalbi teklemiş, üç stand takmışlar. Sıkıntı adamı Stand-upçı yaparmış. ‘Benim inşaat on yıldır bitmedi ya! Maşallah, doktor on dakikada kalbime üç köprü kurdu’ diyor.
Evini yıkan müteahhit üç yıl önce kira vermeyi de kesmiş. Beyaz boyayla teneke duvarına yazdığı tabelayı okuyorum: Yıldız Kundura: Satılık ayakkabı, gömlek, kot pantolon, 5TL. Anlaşılan, buraya enflasyon canavarı uğramamış ya da Recai Amca, fiyatlara tek başına savaş açmış. Ne yapacaksın diye soruyorum? Gururla: ‘Fikirtepe’nin son esnafıyım, sanayi bebeleri gitti, inşaat işçileri geldi. Bekliyorum, bakarsın birinin bir ihtiyacı olur.’
Nasırlı, kara, çalışkan ellerine bakıyorum. Utanıp saklıyor. ‘Kurşun yarası, matbaadan kaldı.’ Bak karşı panoda Fikirtepe güzelleşecekmiş yazıyor, diyecek oluyorum. Ters ters yüzüme bakıyor. ‘Sen güzelliği yirmi beş yıl önce görecektin. Pislenmeden önce gürül gürül akan deremiz, meyve ağaçlarımız, beyaz badanalı evlerimiz vardı, diyor.
Son sözleri boğazıma düğümleniyor. Artık ne konuşabiliyor ne yüzüne bakabiliyorum. Kısa bir vedalaşmadan sonra Recai’yi teneke dükkanıyla baş başa bırakıp yanından ayrılıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.