Çidem Ayözger Ergüvenç

Çidem Ayözger Ergüvenç

KAR

Ben muazzam bir doğa olayıyım. Benim de her bir tanem ayrı biçimdedir, tıpkı insanların parmak izleri gibi... İnanmayabilirsiniz ama Mars’ta da varlığımı sürdürdüğüm yerler bulunur. Şiddetimden korkmak gerekir; öyle bir fırtına yaratırım ki yer gök birbirine girer; ama sevimli yanlarım da çoktur.

Çocuklarla aram çok iyidir, hepsi beni çok sever. Ben yağdığım zaman kızak kaymayı, kartopu oynamayı, benden adam yapmaya bayılırlar. Benimle oynarken vaktin nasıl geçtiğini anlayamazlar; pabuçları ıslanır, ayakları donar, eldivenleri varsa bir derece, hele de yoksa elleri buz keser; yine de benimle oynamaya doyamazlar. Bu satırları yazan kadın çocukluğunda pek ilezeydi, her dakika hasta olurdu. Ben ortalığı kaplayınca babası ablalarını da alıp bahçede oynamaya çıktıklarında bu küçük kız imrenmesin diye ona da tepsi içinde benden biraz gönderirlerdi; hani yatağında oynayabilsin diye ama küçük kızın içi giderdi dışarı çıkmak için. Yalnız çocuklar değil, Japonya’da yaşayan “Makak” maymunları da birbirlerine benden yaptıkları topları atarak eğlenirler.

Çocuklar büyüyünce zevkleri de değişiyor. Başlıyorlar benimle itişmeğe, haklı haksız suçlamalar yapmaya. Yağsam suç, yağmasam suç. Hava durumu uygun değil ya da keyfim istemez o gün yağmayacağıma kararlıyım, tuttururlar bir türlü kar yağamadı diye. Hiç canım istemez, halim yoktur ama hatırları kırılmasın diye şöyle bir serpişirim ortalığa; sanırım ki çok sevinecekler, nerede. Az yağdım diye kızarlar.

Önceden haber yollarım, bütün haber kaynakları yoğun bir şekilde gelmekte olduğumu söyler, kimse önlemini almaz, ne kar lastiği, ne zincir. Doğal olarak araçları kayar, oraya buraya çarpar, suç bende! Yürürken de asla dikkat etmez, altı kaymayan pabuçlar giymezler yine suçlu belli.

Kış sporlarının başında gelirim. Bilen bilmeyen üstümde kaymaya, spor yapmaya çalışır; düşüp oralarını buralarını kırarlarsa da çok üzülürüm doğrusu.

Çok pahalı olduğu için kimsenin geçemediği otoyollar, köprüler yapmak için akıl almaz servet harcanır, köyleri merkezlere bağlayacak yolları kimse aklına bile getirmez. Sonra ben yağınca şu köy yolu kapandı, bu köy yolu kullanılmaz durumda, hastalar yollarda kaldı, gebe kadınlar yollarda doğurdu diye ben

suçlanırım. Kimsenin aklına “Devlet Baba’yı” diyemeyeceğim çünkü babalar yavrularını korur, “Devlet Reisi”ni suçlamak gelmez. Eh! böyle olunca da her yıl aynı felaketler benim yüzümden oluyor sanıldığı için yine şamar oğlanı ben olurum.

Beni dört gözle beklerler, iyi kötü keyfimi çıkarırlar ama varsılların aklına yoksullar gelmez. Kalın giysileri içinde dışarıda keyfimi çıkarırken ya da sıcacık evlerinde lâpa, lâpa yere düşüşümü izlerlerken, çocuklarına kalın giysiler alamayanlar, onlara sıcak bir çorba içiremeyenlerin gerçekten içler acısı durumlarını pek düşünen olmaz. Yoksulların bu durumda olmalarının sorumlusu ben değilim; kim olduğunu yukarıda söylemiştim.

Ben şiddetli yağmurlardan çok daha yararlıyım. Toprağı yorgan gibi örterim; içindeki canlıları korurum. Yer altı sularını coştururum, baraj göllerini doldururum. Ancak kentlerde yağdığım zaman pek işe yaramam ama insanlar da ayağımın altına kentlerini kurmasınlar ya da beni ciddiye alıp zararlarımdan korunsunlar. Yolları doğru dürüst temizlesinler; kaldırımları da ihmal etmesinler ki insanlar kayıp düşünce ben suçlanmayayım. Erimeye başladığımda düzgün alt yapı donanımları olan kentler hiç de öyle diğerleri gibi vıcık, vıcık çamur olmuyor. İnsanların benimle iyi geçinmeleri kendi ellerinde; geçinmeye gönlü olmayanlar buyursunlar gitsinler sıcak diyarlara, ama oralarda da “ah bir kar yağsa da tadını çıkarsak” diye yakınmasınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.