KERİME YILDIZ YAZDI: CUMHUR İTTİFAKI’NIN ECEVİT VE DEPREM PARADOKSU / MEHMET METİNER’E BİR TAVSİYE
Pâdişah, şâir Haşmet’in de bulunduğu bir meclisde, rüşvet almayanların yemin etmesini istemiş. Devletlüler, sıraya girmişler. Haşmet’den ses çıkmamış. Pâdişah, “Ne o Haşmet, yemin etmeyecek misin?” deyince Haşmet, şöyle demiş:
“Hünkârım, biraz bekleyelim. Bu adamlar çatlamazsa ben de edeceğim.”
Fetönün siyâsi ayağı meselesi, buna benziyor. Herkes, “Bir alâkam yok” diye yemin kuyruğuna girdi. Eden çatlamayınca öbürü de ediyor.
Bir ilçede bir genç kız tanımıştım. Devlet memuruyla evlenme merâkı, had safhadaydı. O kadar ki yeni tâyinler olduğunda, annesi bile akşam parka gezmeye gitmesini teşvik ederdi. Zavallı kız için evli-bekâr, subay, polis, imam farketmiyordu. Yeter ki memur olsun.
Birgün bir memur, yeni gelen arkadaşını, bu kıza karşı şöyle uyarmış:
“Âbi, dikkatli ol! Kız hâmile kalırsa hepimizi karakola çekecekler!”
Maalesef, şimdi fetö dediğimiz cemaat, bu kız gibiydi. Devleti istiyordu; iktidara gelmek isteyen partiler de onun oyunu.
Fakat kız, bir hatâ yaptı. Hâmile kaldı. Gayrimeşrû çocuk doğurmaya kalktı. Yâni darbeye heveslendi Allah’dan düşük yaptı. Bu sefer onunla gezip tozan delikanlıların (!) hepsi, ”Benim, bu kızla alâkam yok” yarışına girdiler.
Bilmem farkında mısınız, herkes birbirini suçlarken üzerinde pek durulmayan bir konu var. 12 Eylül generallerinin cemaatçileri orduya sokması bile konuşuluyor ama Ecevit-Gülen ilişkisi, keenlemyekün hükmünde. Doksanlı yılların sonları atlanıp 2000’lere geliniyor. CHP’nin dile getirmemesi, eşyânın tabiatına uygun. Fakat Cumhur İttifakı da hiç bahsetmiyor. Oysa tepe tepe kullanacakları bir malzeme. Nitekim 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu’nda AK Partili vekiller dile getirdiğinde CHP’li vekiller, çamura yattılar.
Peki, Ak Partililer şimdi niye susuyorlar? Çünkü ittifak ortakları MHP, o günlerde Gülen’in kankasının kankasıydı. Gülen’e toz kondurmayan Ecevit’le hükûmet kurmuştu.
Bu, tıpkı 17 Ağustos depreminde iktidarın acziyetini hatırlatmaya benziyor. Ahmet Hakan, bilmeden mi yaptı hınzırlığına mı yaptı bilemem, "17 Ağustos depreminde Devlet’in en az üç gün kafayı kaldıramadığı da buz gibi bir gerçektir." deyince Bahçeli, “İspatlamazsan alçaksın!” diye haykırdı. Hakan, arkasını getirmedi. Oysa o günlerde, “Devlet nerede?” diye feryad eden gazeteler, arşivde duruyor.
İşte bu yüzden, Ecevit meselesini de “MHP kızar” diye kimse karıştırmıyor.
MEHMET METİNER, BALTAYI TAŞA VURDU
Mehmet Metiner de farkında olmadan Ahmet Hakan gibi bir hatâ yaptı. 15 Şubat 2020 târihli yazısında şöyle dedi:
“Kılıçdaroğlu’nun FETÖ televizyonu STV’ye konuk olduğu târihi lütfen not ediniz: 20 Ekim 2015...
FETÖ’nün “Amiral gemisi” Zaman’ı, yani FETÖ’nün medya ayağının beyni olan gazeteye yaptığı ziyâretin târihi de manidar: 21 Ekim 2015... “
Aman diyeyim Mehmet Bey, o târihlerde fetöcü yayın organlarına çıkma işini karıştırmayın. Vallâhi Ecevit ve depremden daha beter!
Niye mi?
Habertürk tv, İpek Medya’nın elindeyken sık sık çıkıp iktidarı eleştiren MHP’li Celâl Adan, bu televizyon 27 Ekim 2015’de kapatıldığında CHP’li Mahmut Tanal’la birlikte koşa koşa Mecidiyeköy’deki binâsına gidip protesto etmişti.
Yine Devlet Bahçeli’nin danışmanı Şükrü Alnıaçık, Bugün tv kapatılınca koşa koşa kurtarmaya gitmişti. Neme lâzım, “İspatlamazsan şerefsizsin!” diyecekler için peşînen ispatladım. Şükrü Alnıaçık’ın 28 Ekim 2015 târihli yazısını aşağıda okuyabilirsiniz.
Bilmem anlatabildim mi Mehmet Bey? Ne lüzum var geçmişi karıştırmaya. Yerinizde olsam oturur Yaprak Dökümü’nü seyrederim. Ne diyordu Hayriye Hanım?
“Aman ağzımızın tadı bozulmasın!”
Ek:
“ELMAS HIRSIZLIĞI
70'li yıllarda "Karnı büyük obur dünya" diye başlayan bir kevnî serzeniş şöyle devam ederdi:
"Keder dolu acı dünya / Ne gül koydun ne de gonca / Yedin yine doymadın mı?"
AKP'nin Uzan Holding ve Star Medya ile başlayan "iç etme" işlemlerine bugün bir yenisi daha eklendi.
1 Eylül'de başlatılan MASAK operasyonundan sonra AKP dün (26 Ekim 2015) itibariyle 67 yıllık bir ticari işletme olan Koza Holding'e el koydu.
Maliye Müfettişlerinin raporunda: "Türkiye gibi hassas ekonomik şartlara sahip ülkelerde böylesine yüklü miktarda parasal değerlerin çevrildiği kurumsal yapılarda hiçbir hatanın olmaması, iktisadi, teknik ve ticari gerçeklere uygun değildir.Dünyanın hiçbir yerinde mükemmel bir kurum, muhasebe sistemi ve finansal yapı mevcut değildir."
Denilmesi, sosyal medyada ve basında alay konusu oldu.
Bu "mükemmel olma mecburiyeti"nden biraz anlarız. Kainatta, yüksek ısı ve basınç altında karbonun elmasa dönüşmesine benzer bir reaksiyon, hayatın her sahasında görülür.
Elementleri basınca reaksiyon göstermeye elverişli yapılar zamanla elmas gibi mükemmel bir taşa dönüşürken bazıları erir, bazıları ezilip gider, bazıları da grafite veya kömüre dönüşür.
Kül olup havaya savrulanlar da vardır. Biz, her çileye göğüs gererek; uçmayıp kalanlardanız.
Ateşle sınanmış, darbeler görmüş, düşmanı bol ve medya desteği eksik bir mücadele alanı olan Ülkücü Hareketin, ideoloji ve söylem kalitesi işte böyle bir basıncın bize kazandırdığı mükemmeliyet örneklerindendir.
Teşkilatımıza, şeklimize şemâlimize, kısıtlı imkânlardan kaynaklanan hâl ve hareketimize ceza gelebilir; ama niyetimiz halis, ideolojimiz mükemmeldir.
Basıncın kendi alanında mükemmelleştirdiği son örnek, Koza Holding… Uzaktan "inlerine gireceğiz" naralarının duyulduğu bir ortamda savunmaya hazırlanan ticari şirketlerin mükemmel olmaktan başka çareleri yoktur.
Böyle olunca da holding muhasebesi, mükemmeliyetten ceza yemiştir.
Bizim bugüne kadar hiç sermayeye doğru kayan bir yazımız olmadı. Bize şimdiye kadar ihtiyaç duymamış; yılanla arkadaşlık ederken dönüp bir kere bile yüzümüze bakmamış sermaye gruplarına kolayca geçmiş olsun diyebilen bir kaleme de sahip değiliz.
Ancak ideolojimizden ve ahlakımızdan emin olduğumuz kadar adaletimizden de eminiz.
İşlemin adaleti yoktur!..
AKP'nin zayıf halkadan, Uzanlar'dan başlayarak TMSF veya kayyum yoluyla el koyduğu, havuz oluşturarak yandaşlarına satın aldığı bilmem kaçıncı medya grubu vakasıyla karşı karşıyayız.
Ozan, "Seni okuyup yazanı / Yunus gibi bir ozanı / Koskocaman pir sultan'ı / Yedin yine doymadın mı?" derken ölümden şikâyetçidir ve olsa olsa Azrail'e sitem etmektedir.
Ancak burada karnı büyük olan ve asla öldürmeye doymayan ihtiraslı beşeri organizma, AKP'nin ta kendisidir.
24 Ekim günü TRT Haberin internet sitesindeki 14 gündem haberinin 14'ü de AKP'li sözcülerin beyanlarıydı. Bu kadar "mükemmeliyeti" yandaşlıkla izah etmek mümkün değildir. Bu da bir tür doyumsuzluktur.
Dün MHP lideri Devlet Bahçeli Çankırı salon toplantısında "TRT de hesap verecektir" derken Kamu sermayesinin böylesine taraflı kullanımının ahlaksızlıktan da öte "suç olduğuna" dikkat çekiyordu.
Bir RTÜK üyesi bugün TRT'nin 25 günlük canlı yayında; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 29 saat, AKP'ye 30 saat, CHP'ye 5 saat, MHP'ye 70 dakika ve HDP'ye 18 dakika yer verdiğini açıkladı.
12 televizyon kanalının 25 günlük canlı yayın karnesini de açıklayan üye, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 138 saat, AKP'nin 238 saat, CHP'nin 36 saat, MHP'nin 21 saat ve HDP'nin 6 saat ekranlarda yer buluğunu belirtti.
Toprağın: "Hacı Bektaş-ı Veli'yi/ İmam Hasan Hüseyin'i, / O mübarek Mevlana'yı…" yiyip yine doymaması gibi AKP de şirket batırmaya ve medya yemeye doymuyor.
Koza-İpek Holding'in elinde Kanaltürk ve Bugün TV ile Bugün ve Millet gazeteleri var. Namuslu gazetecilerin yayın yaptığı bu grubun ben de yayın konuğu oldum.
Beni MHP Genel Merkezinin önünden alıp, Havaalanına gidiş, İstanbul'a uçuş, kanala intikal, canlı yayın, otele geçiş, konaklama, ertesi gün tekrar otelden alma, havaalanı intikal, inişte Esenboğa'da karşılama ve MHP genel merkezine getirene kadar yapılan her şey tek kelimeyle "mükemmel"di.
İşin felsefesi, hukuku, maliyesi derindir, ama bildiğimiz bir şey vardır o da sultanların mükemmel taşlara olan düşkünlüğüdür.
Ben, Koza-İpek Medya grubunun başına gelen bu kayyum olayı yeni bir "elmas hırsızlığı" olarak görüyorum ve ihlasla çalışan tüm meslektaşlarıma geçmiş olsun diyorum.”
(Şükrü Alnıaçık, 28.10.2015-Ortadoğu)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.