Kılıçdaroğlu: “Soyer üreticiden aldığı güçle fabrikalar kuruyor, her fabrika bir kaledir”
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İzmir Tarımı stratejisinin en önemli parçalarından biri olan Bayındır Süt Fabrikası’nın temeli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katıldığı törenle atıldı.
Törende konuşan Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in üreticiden aldığı güçle fabrika kurduğunu söyleyerek, “Her fabrika bir kaledir. Çünkü her fabrika bizim birilerine el avuç açmamızı engeller” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Tarım Mümkün” felsefesinden doğan İzmir Tarımı stratejisinin en önemli parçalarından biri olacak Bayındır Süt Fabrikası’nın temelini attı. Temel atma törenine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eşi İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer’in yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcıları Ali Öztunç, Gülizar Biçer Karaca, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP Parti Meclis Üyeleri Rıfat Nalbantoğlu, Devrim Barış Çelik, CHP İzmir Milletvekilleri Bedri Serter, Kamil Okyay Sındır, Kani Beko, Sevda Erdan Kılıç, Murat Bakan, Ednan Arslan, ilçe belediye başkanları ve eşleri, kooperatif başkanları ve ortakları, İzmir Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve şirket yöneticileri, Baysan Genel Müdürü Murat Onkardeşler, İzmir Büyükşehir Belediyesi meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, muhtarlar, İzmir'in her yerinden gelen üreticiler ve çok sayıda İzmirli katıldı. Temel atma töreni, Türk Halk Müziği dinletisi ve zeybek gösterisiyle başladı.
“Başkanlarımız siz kazanın diye çaba gösteriyor”
Törende konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Çok güzel bir fabrikanın temelini atıyoruz. Üretmek kadar değerli bir şey yoktur. Üretmek alın teri demektir. Üretmek kazanmak demektir. Üretmek bir kentin caddelerinde onurunla gezmek demektir. Üretmek Türkiye’nin büyümesi ve kalkınması demektir. O nedenle üretmek kadar değerli bir şey yoktur. Batılı devletler bize neden toprağı ekiyorsunuz diyor. Tohumu, buğdayı, eti, yemi, samanı biz verelim bizim çiftçimiz kazansın diyorlar. Ya bizim çiftçimiz ne olacak? Bu kaderi beraber değiştireceğiz. Mustafa Kemal Atatürk, ‘çiftçi milletin efendisidir’ der. Bunlar efendiliği bırakmadılar. Her şey dışarıdan alınıyor. Diyorlar ki ‘çiftçinin durumu ‘çok iyidir’ Sen çiftçinin arasına girmeyip de saraydan bakarsan çiftçinin durumunu anlayamazsın. Elin oğluna kazandırıyoruz, bizim çiftçimize neden kazandırmamaya çalışıyoruz. Yeni bir stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bütün belediye başkanlarımız siz kazanasınız diye çaba harcıyor. Sizin çocuklarınız daha iyi bir hayat standardı yakalayacak” diye konuştu.
“Haram yiyenin burnundan fitil fitil getireceğim”
Hollanda’daki tarım modelini örnek göstererek Türkiye’nin tarım politikalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Toprak deseniz var, çiftçi deseniz var, güneş deseniz var, çalışkan insan deseniz var. Neyimiz eksik? Siyasetimiz eksik. Güzel bir siyasetle, üreticiye destek vererek kazanmamız mümkündür ve öyle yapacağız. Bir bakan düşünün adı tarım bakanı çiftçiyi şöyle tanımlıyor; ‘çiftçi çok çok çalışır, az az kazanır’ Siz böyle bir tanım duydunuz mu? Niye az kazansın? Daha fazla kazanması lazım. Çiftçinin traktörüne, devri iktidarımızda hiçbir güç haciz koyamayacak. Tarlasına haciz uygulayamayacak. Adamı perişan etmişsiniz, borç batağına sokmuşsunuz; gelip traktörünü alıp götürüyorsunuz. Ne yiyecek bu adam? Açlığa mı mahkum ediyorsunuz? Haram yiyenin bunundan fitil fitil getireceğim. Herkes emin olsun. İnşallah birlikte iktidar olacağız. Sizin aldığınız kredilerin faizlerini sileceğim” ifadelerini kullandı.
“Her fabrika bir kaledir”
Sözlerini İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e övgülerini aktararak sonlandıran Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı: “Fabrika güzel bir şey. Ektiğiniz ürünün karşılığını buradan alacaksınız. Geleceğiz fabrikada oturacağız. İşçilerle üreticilerle sohbet edeceğiz. Şimdi nasıl temelini atıyorsak Nisan ayında kurdelesini keseceğiz inşallah. Gelişmiş ülkelerde sabah sütçü sizin kapınızı çalar çocuklarınız süt içsin diye. Bizde sabah polis gelir gençleri tutuklar bir tweet atmış diye. Bu memlekete huzuru, barışı ve bereketi getireceğiz. Her mutfakta barış olacak. Her eve huzur getireceğiz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ülke inşa edeceğiz. Ülkeyi Mustafa Kemal’in dediği gibi çağdaş uygarlığın ötesine taşıyacağız. Ahtım var, niyetim var, yeteneğim var. Bunu mutlaka yapacağız. Hepinize teşekkür ederim. Özelikle bu tesisi açan, sizlere kazandıran, Türkiye’ye kazandıran İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’e teşekkür ediyorum. O gücü siz veriyorsunuz ona. O da verdiğiniz gücü fabrikalar kurarak değerlendiriyor. Unutmayın; Mustafa Kemal’in söylediği güzel bir şey var. Her fabrika bir kaledir. Her fabrika bir güç demektir, her fabrikada alın teri vardır, bereket vardır. Her fabrika Türkiye için bir kaledir. Çünkü her fabrika bizim birilerine el avuç açmamızı engeller. Bunun önündeki en büyük kaledir.”
“Bereketi bol olsun”
Başkan Tunç Soyer törende yaptığı konuşmada “Günde 100 ton süt işleyeceğimiz bu fabrikayla, dökme ürün dönemini kapatarak katma değeri yüksek çok sayıda süt ürünü üreteceğiz. Fabrikamız, son yıllarda kamu eliyle kurulan en büyük tarımsal işletmelerden biri olacak. Küçük Menderes’in üreticileri, kimsenin ucuz dökme ürün tedarikçisi değildir. Kendi toprağının ve milletin efendisidir. Yüz milyon liralık bu yatırımı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün efendimiz dediği köylülerimize layık olmak için kuruyoruz. Hepimize hayırlı olsun. Bereketi bol olsun” dedi.
“Bu topraklar çocuklarımızın da rızkını vermeye devam edecek”
Tarımın İzmir ve Türkiye’nin can damarı olduğunu söyleyen Başkan Tunç Soyer, “Ovaları, dağları ve uçsuz bucaksız yaylalarıyla Anadolu ve Trakya, binlerce yıldır atalarımızı doyurduğu gibi bugün bizi de besliyor. Biz korudukça, bu topraklar çocuklarımızın da rızkını vermeye devam edecek. Kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
Türkiye’de tarımın 20 yıla yakın bir süredir tümüyle küresel tarım şirketlerinin istediği biçimde şekillendiğini vurgulayan Başkan Soyer, yakın zamana kadar çeşit çeşit atalık tohumlarımızı serptiğimiz vatan toprağına, artık ithal tohumları ve ilaç diye satılan zehirleri saçtığımızı, bereket yerine, kuraklık ve yoksulluk biçtiğimizi söyledi.
“Başkaldırdık”
“Biz İzmir’de ülke topraklarımızın bu sessiz işgaline başkaldırdık” diyen Başkan Soyer sözlerini şöyle sürdürdü: “Birkaç holdingleşmiş büyük tarım şirketi yerine yüz binlerce küçük üreticimizi destekliyoruz. Tohumundan gübresine ithalata bağımlı bir düzen yerine yerli ve milli bir tarım ekonomisi kuruyoruz. Bu iddiamızın tam merkezinde tarımsal planlama için kurduğumuz yeni kurumlar ve kurallar yer alıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kendi imkanlarıyla Türkiye’de ilk defa ‘tarımsal stratejik planlama’ sistemini kurdu. Bu sistemi kurmamızın nedeni çok basit. Çitçimizin kaderine terk edilmediği ve kendini güvende hissettiği bir gelecek tesis etmek. Köylümüzün neyi ne kadar ekeceğini, üretirken ne kadar harcayacağını, ürününü kime, kaç liradan satacağını ve günün sonunda ne kadar kazanacağını bildiği planlı bir tarım ekosistemi kurmak. Bu mümkün mü? Elbette mümkün. Tüm gelişmiş tarım ülkeleri bunu böyle yapıyor. Örneğin Türkiye’nin tek bir ili büyüklüğündeki Hollanda’nın dünya tarımında ikinci olmasının ana nedeni tarımsal planlamaya yaptıkları yatırımdır.”
“Baysan üretimi doğrudan destekliyor”
Büyükşehir’in Çiğli Sasalı’da kurduğu İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’nin İzmir tarımı için kısa, orta ve uzun soluklu stratejik planlar yaparak Türkiye’de bir ilki yaptığını belirten Başkan Soyer, “Bu merkezde koordine edilen İzmir Tarımı ekosistemiyle tohumun tarlaya düşme anından satışa, ihracata ve kırsal turizme kadar uzanan altı ayaklı bir eylem planı uyguluyoruz. Bir yandan İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’miz üretimin Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat düzenlemesiyle uyumlu yerel kurallarını tarif ederken, diğer yandan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Belediye şirketimiz Baysan ayni yardımlar, alım ve satış garantileri ile üretimi doğrudan destekliyor” dedi.
“Beş ürün sınıfı belirledik”
İklim krizinin Türkiye’deki en ciddi sonucunun su kaynaklarındaki hızlı azalma olduğunu söyleyen Başkan Soyer “Hal böyleyken Türkiye’de su kaynaklarının yüzde 77’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Üstelik çoğu vahşi sulamayla üretilen ürünlerden çiftçilerimiz yeterli gelir edemiyor ve köylerini terk ediyor. Türkiye tarımı hem yoksulluğun hem de kuraklığın içine sürükleniyor. İzmir Tarımı bu noktadan hareketle su kaynaklarını tüketmeyen atalık tohumları ve yerli hayvan ırklarını destekliyor. İzmir ili genelinde ihracat yapılabilecek kadar yüksek niceliğe ve niteliğe sahip, iklimle uyumlu beş ürün sınıfı belirledik. Tümü yerli tohum ve ırklardan oluşan bu tarımsal mozaiğin birinci ayağı mera hayvancılığı, ikincisi tahıl ve baklagiller, üçüncüsü zeytin ve zeytinyağı, dördüncüsü üzüm, incir ve badem gibi susuzluğa dayanıklı meyveler, beşincisi ise kıyı balıkçılığı. Bunların tamamı İzmir’in küçük üreticileri tarafından yüksek miktarlarda üretiliyor” dedi.
“Kuraklık ve yoksullukla aynı anda mücadele ediyoruz”
İzmir Tarımı ile üreticinin alın terini Anadolu tarımının genetik mirasıyla yeniden buluşturarak güçlü bir tarım ekonomisi inşa ettiklerini belirten Soyer, “Bunu yaparken üretim koşullarını tüketicinin değişen beklentilerine göre yeniden düzenliyoruz. Dökme ürün dönemini kapatarak, katma değerli tarımı destekliyoruz. Bunun için üreticimizin toprak ve su kadar bilgi ve teknolojiden de beslenmesine imkân tanıyoruz. Bu sayede tarımdaki kuraklık ve yoksullukla aynı anda mücadele ediyoruz. Bir yandan kırsaldaki İzmirlilerin ekmeğini büyütüyor, diğer yandan şehir merkezindeki milyonlarca vatandaşımızın sağlıklı ve ekonomik gıdaya erişimini sağlıyoruz. Başka bir tarım mümkün ifademiz işte tam da bunun tarifidir” şeklinde konuştu.
Tarımsal üretim için 906 milyon lira
İzmir Tarımı’nın tarım ekonomisini desteklemenin yanı sıra tarımın yegâne var oluş nedeni olan toprak ve su kaynaklarını koruma çalışmalarını da kapsadığını belirten Soyer, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu kapsamda, geçtiğimiz Temmuz ayında Gediz Havzası’nı karış karış gezerek bir eylem planı hazırladık. Benzer bir eylem planını, Küçük Menderes Havzamız için de geliştirdik ve kısa süre sonra yapacağımız bir saha programıyla attığımız tüm adımları yerinde inceleyeceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyemizin tarımsal üretim için son iki yılda tahsis ettiği toplam miktar 906 milyon lira. Bunun yaklaşık üçte biri, bugün temelini attığımız Süt İşleme Fabrikası gibi katma değer odaklı yatırımlarımız. Geri kalanı ise doğrudan İzmirli üreticimizin hanesine giren ürün alımları ve ayni yardımlar. Size söz veriyorum. Önümüzdeki yıllarda bu desteğimizi ikiye katlayacağız. İzmir ve Türkiye tarımı için önemli bir kilometre taşı olduğuna inandığımız bu tarihi günde bizi yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ediyorum. İzmir’de çiftçimizle kurduğumuz kader arkadaşlığının sizin sayenizde daha da büyüyeceğini ve tüm Türkiye’ye yayılacağını şimdiden görebiliyorum. Süt işleme fabrikamızın İzmir’in Bayındır’ına ve Küçük Menderes Havzamıza çok yakışacağını biliyorum. İzmir’imize ve tüm ülkemize hayırlı olsun.”
110 milyon lira ürün alınacak
Bayındır’da 100 milyon lira yatırım maliyetiyle kurulan Bayındır Süt İşleme Fabrikası, günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak. 130 kişiye istihdam sağlayacak fabrika ile yılda 44 milyonu keçi, koyun ve manda sütü olmak üzere toplam 110 milyon lira ürün alınarak üreticiye destek olunacak.
Fabrikada İzmir Mozerellası başta olmak üzere, keçi ve koyun sütünden peynir, kaymak, dondurma ve yoğurt gibi ürünler de marka haline getirilerek dünyaya pazarlanacak. Süt İşleme Fabrikası, 2022 yılının ilk aylarından itibaren tam kapasiteyle çalışmaya başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.