KİM KİMİNLE UZLAŞIR…

Yerel seçimlere beş kala Ankara’nın gündemi: UZLAŞMA
Uzlaşmanın sözlük anlamı ise: uzlaşmak eylemi, anlaşma.
Yerel seçimler için Cumhurbaşkanı ( yani Ak parti) ve Devlet Bahçeli (yani MHP) uzlaşmak istiyor. Nedeni muhalefete karşı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçimlerindeki güçlerini sürdürmek ve korumak. 
Yerel seçimlerde de bazı illerde ‘uzlaşmak’. Ve böylece muhalefete karşı o illerin belediye seçimlerini kazanmak.
Muhalefet partileri de resmi olmasa da aslında ‘uzlaşmak’ istiyor. Gerekçe iktidarı yerel seçimlerde yenilgiye uğratmak ve en azından 3 büyük ilde belediye başkanlığı seçimlerini kazanmak.
Nitekim dün yazdığım gibi İstanbul’da Meral Akşener, Ankara’da Mansur Yavaş isimleri üzerinde ‘uzlaşma’ sağlanırsa,  bu amaca yaklaşılmış olacak. İzmir’de ise CHP’li iyi bir aday konusunda ‘uzlaşılması’,  zaten bu amaç için yeterli olabiliyor. 
Bu arada İzmir demişken; bu kez İzmirli’nin beklentisi artık sadece CHP’li değil, CHP’li ama iş de yapan başkan!  Hem büyükşehir hem de özellikle Karşıyaka’da İzmirli artık sadece laiklik, cumhuriyet nutukları atan başkan değil, şehircilik adına iş yapan bir başkan da istiyor. Hatta daha ileri gidip, ‘Biz İzmirliler yıllardır zaten Cumhuriyet ve laisizmi koruyoruz. Bunu tüm dünya biliyor. Açık ve net. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu öyle adayları seçmeli ki,  bize artık belediye hizmeti versin’ diyor. Elbette bu İzmirlinin de hakkı. Nasıl olsa İzmir çantada keklik deyip bazı partililerin ödüllendirilme devrini artık CHP’nin bu seçimde kapatması gerekiyor.  
Konuyu dağıtmadan gidersek dün yazdığım gibi Ak Parti’de ‘uzlaşma’nın bir başka alanı FETÖ. Hem Ak Parti de, hem kamu bürokrasisi, hem de yargıda FETÖ ile uzlaşma ve yumuşama sinyalleri geldiği artık Ankara kulislerinde konuşuluyor. 
Hatta daha ileri gidip bazı mahfillerde ‘Devlet Baba’nın evladını hem gün gelip dövebileceği gibi, gün gelip, ‘gel bakalım oğlum’ diyebileceği yorumları yapılıyor. Özellikle Brunson’un bırakılıp ABD’ye gitmesi sürecinin ardından çok konuşulan bu uzlaşma ve yumuşama sinyalleri normal karşılanırken; bu durum FETÖ ile ölümüne mücadele edenlerde ise hayal kırıklığı ve endişe ile karşılanıyor.
Peki devlet aklı bu ‘uzlaşma’ işine nasıl bakar dersiniz?
Aslında bunu anlamak için önce 15 Temmuz’u hatırlamak, hatırlatmak ve anlamak gereklidir diye düşünüyorum.
15 Temmuz’da  TSK’nın yüzde 85’i kalkışmanın içinde yer almadı
15 Temmuz’da MIT ve polisin yüzde 90’ı kalkışmaya direndi. 
15 Temmuz’da 4-5 bin hakim kalkışmaya direndi
15 Temmuz’da halk sokağa ölümüne indi. Ve kimsenin şahsına sokakta değildi. 
Sonuç:
Bu ülke ve bu devlet öyle bir devlet ki; ne FETÖ’ye,  ne 28 Şubatçılara, ne de vatan için ölen ülkücülere bile teslim olmaz ve olmamıştır. 
Kim kiminle uzlaşır ya da uzlaşacak bilinmez ama devlet aklı,  bugün bölgede sadece ve sadece üniter yapının korunması noktası için ‘uzlaşma’ ya yeşil ışık yakabilir. Ya da en fazla ‘sarı ışık’ ta kalır. Bu noktada da dikkatli olmakta fayda vardır. Zira kazalar hep , ‘sarı ışık’ta olur.  Benden söylemesi…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.