Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ
KUŞ KADAR ÖZGÜR...
Kuş gibi hafif ve kuş kadar özgür olmak isteriz.Kanatlarımız yok ki uçalım.Ama hafta içinde izlediğim bir müzikal beni adeta kanatlandırdı. İki buçuk saat nasıl geçti anlamadım bile.
Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda sergilenen oyun “Kuşlar” adını taşıyordu ve oyuncular gencecik isimlerdi.Profesyonellere taş çıkartan bu gençler Folkart Akademi öğrencileriydi. Daha önce “Sersefil” ve “Güle Güle Kabare”yi oynayan gençlerin bu oyununun da sanat yönetmenliğini Volkan Severcan üstlenirken yönetmen koltuğunda Bora Severcan vardı. Engelli bireylerin topluma kazandırılması, toplumda farkındalık yaratılması amacıyla kurulan Ege Engelsiz Derneği’nin 7 özel çocuğu da “Kuşlar”da sahne aldı. Oyunun müziklerinin ilk bestecisi Terry Davies de oyunu izleyenler arasındaydı.Oyuncuların tek tek isimlerini sayamayacağım ancak yapımda emeği geçenleri şöyle bir sıralamak istiyorum. Orkestra Şefi: Murat Kodallı,Dekor&Kostüm: Candan Günay,Koreografi: Yeşim Alıç – Gilles Kanert,Sirtaki Koreografi: Sedat Buldan,Salon Dansları: Baransel Zorlu,Işık Tasarım: Yüksel Aymaz,Koro Şefi: Hasan Can İşgüden,Korrepetitör: Oğuzhan Taşoluk,Genel Koordinatör: Koray Akman,Yapım Sorumlusu: Gözde Aydın.
Biraz oyundan bahsedeyim. Aristofanes’in Kuşlar’ı 414 yılında Dionysia Şenliği’nde sahnelenmiş bir oyun. Oyunun oynandığı dönemde Atina, çok para harcayarak yeni bir donanma inşa etmiş ve 415’te Sicilya Seferi’ne çıkmıştı. Ancak sefer öncesinde şehirdeki tanrı heykellerinin tahrip edilmesi batıl inançları artırmış ve uğursuzluk olarak anılan bu olaydan sonra Atina’da insan avı başlamıştı. Birçok düşünür, bu olaya karıştığı şüphesiyle işkence gördü ve öldürüldü. Hatta seferdeki Alkibiades bile mahkeme için geri çağrıldı. Aristofanes’in zamanın olayları hakkında bir oyun yazmaktan çekindiği ve ideal bir düzen hayal ettiği bir ütopya kurduğu düşünülüyor. Bu oyunda Aristofanes bir zamanlar yalnız gerçeğin açığa vurulması, daha doğrusu gerçeğin değiştirilmesi uğruna kullanan yazar değil savaştan bıkmış, yapıcılıktan yorulmuş gibidir. Kendi hayalinde yaşattığı bir ülkeyi öyle alacalı renklerle canlandırır ki, yurttaşları imrensin ve bunu gerçekleştirme isteği duysunlar ister.
Kuşlar bir hayal dünyasında geçer. İki Atinalı; Güvendost ile Umutlugil kavgasız, rahat bir hayat sürecekleri bir yer aramaya çıkarlar. İki kuşun peşine takılarak bir koruluğa varırlar. Burada, eskiden insanken sonradan hüthüt kuşu olan kuşlar kralı Tereus oturmaktadır. İki arkadaş Tereus’a bundan böyle kuşlarla yaşamaya karar verdiklerini söylerler. Güvendost, Zeus gökler krallığını ele geçirmeden önce egemenliğin kuşların elinde olduğunu söyler. Kuşlar, şimdi de yeryüzü ile gökyüzü arasında büyük bir şehir kurmalıdırlar, böylece de insanlarla tanrılar arasında alışverişi önlemeli ve Olimpos tanrılarının yerine geçmelidirler. Yeni şehir kurmak için hazırlıklara başlanır. Şehre bir isim aranır ve “Kuşkent “adı verilir.
Kuşlar ütopik bir devlet modeli ile insanoğlunun ideal toplum düzeni özlemlerini yansıtıyor. Gencay Gürün’ün adapte ettiği oyunda Bora Severcan’ın günümüz Türkiye’sine küçük dokunuşları harikaydı. Bugüne kadar 2 bin 600 öğrencinin tiyatro başta olmak üzere çeşitli sanat dallarında eğitim aldığı böyle bir akademiyi kurup gençlerimizin çeşitli sanat dallarında hünerlerini sergilemelerini sağlayan Mesut Sancak’a ne kadar teşekkür etsek az.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.