Kerime Yıldız
KUŞKONMAZ CÂMİ DE SÜLEYMÂNİYE İŞ HANI MI?
Üsküdar’daki Mîmar Sinan eseri Şemsi Paşa Câmii’nin deniz tarafına İBB tarafından yapılan çelik konsol sistemine itirazlar yükseldiğinde, geçen sene bu zamanlardı. İBB, halk arasında “Kuşkonmaz” olarak bilinen bu yalı câmisine müdâhale ederek yanlış yapmış; İstanbul’u, Mîmar Sinan’ı seven çok değerli târihçiler ve köşe yazarları, doğal olarak seslerini yükseltmişlerdi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, böyle bir küstahlığa başka bir ülkede rastlanmayacağını vurgulamış; yapılan işi, “Kocakarıyı genç kız gibi göstermek için makyajla allayıp pullamaya” benzeten Murat Bardakçı, İBB’nin suç işlediğine dikkat çekmişti.
"Mîmar Sinan'ın yol ile deniz arasında bıraktığı orijinal mesâfeyi değiştirmek onun sanatına saygısızlıktır; üstüne beton dökmek ise cürümdür ve şehir hastanelerinin yolunu yapmayan Belediye'nin Şemsi Paşa ısrarı, tuhaf bir muammadır.” (12 Ocak 2021-Habertürk)
Prof. Dr. Erhan Afyoncu ise şöyle sormuştu:
“Büyükşehir Belediyesi, ecdâdın en önemli eserlerinden birine niçin saygı göstermiyor? Üsküdar Belediyesi, bu târihî ve mîmârî cinâyete niçin ses çıkarmaz? Yol yapımına daha önce karşı çıkan Mîmarlar Odası, şimdi niçin ses çıkarmıyor?” (10 Ocak 2021-Sabah)
Târihî eserler hakkında alınan kararlarda particilik yapılmamasını isteyen Afyoncu, bu saygısızlığa engel olması için Kültür Bakanlığı’nı göreve dâvet etmişti.
Star yazarı Sibel Eraslan ise içindeki çocuğun sesiyle itiraz etmişti.
“Şemsi Paşa Câmii’nin önündeki denizi diyorum, lütfen, öldürmeyin olmaz mı?” (13 Ocak 2021-Star)
Muhakkak ki başka itiraz edenler de olmuştur. Bu isimler, benim aklımda kalanlar.
Birkaç gün evvel, Koca Sinan’ın Süleymâniye’sinin yanında İlim Yayma Vakfı tarafından yaptırılan ve câminin siluetini kapatan çirkin binâ gündeme geldi. Şemsi Paşa için gâyet gür bir şekilde sesini yükselten yazarların, köşelerinde ne yazacaklarını bekledim. Kuşkonmaz’a yapılan cürüm ise Süleymâniye’ye yapılan neydi?
İlber Ortaylı, hemen ses verdi, kınadı. Kültür meselelerinde particilik yapılmaması çağrısında bulunan Erhan Afyoncu ve Süleymâniye’ye dikilen çirkin binâlara daha 2011’de dikkat çeken Murat Bardakçı’dan çıt çıkmadı. Sibel Eraslan ise İlim Yayma Vakfı Başkanı Bilâl Erdoğan’ın annesinin Vahdeddin Köşkü’nde verdiği yemeği anlattı.
Ne diyeyim, Süleymâniye’yi iş hanı zannettilerse zaar…
Sosyal medyada, haber sitelerinde ve kanallarında verilen tepkiler ve özellikle İBB’nin dik duruşu, hayra vesîle oldu. Nihâyet İlim Yayma Vakfı, geri adım attı. Fakat hayâtımda ilk defa böyle bir geri adım gördüm. Buyrun okuyun:
“Süleymâniye, İstanbul'un rûhudur. İlim Yayma Vakfı'nın varlık sebebi, bu rûhun korunmasıdır. Süleymâniye'nin rûhuna zarar verebilecek herhangi bir girişimi, önce biz kabul etmeyiz. Süleymâniye'nin silüetinin korunması için üzerimize düşen her tür fedâkârlığı yapmaya hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. İlgili kurum ve kuruluşları, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye dâvet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Pes vallâhi! Açıklamayı okuyunca Nedim’in tecâhül-i ârifi aklıma geldi:
“Ey şûh! Nedima ile bir seyrin işittik
Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde”
Süleymâniye âşığı olduğuna inandığım Sibel Hanım, bu tecâhül-i ârifâne açıklamayı, “beklediğimiz tavır” diye paylaştı.
Ne tavrı Allah aşkına? İlim Yayma Vakfı, Süleymâniye’nin orada olduğunu bilmiyordu da yeni mi öğrendi? Koskoca câmiyi iş hanı filan mı zannetmişti?
Göstere göstere yapılan bu “küstahlıktan”, bu “cürümden” geri adım atmak, kamuoyunda oluşan infial sebebiyle oldu. Bunu, fedâkârlık diye sunmak nedir? İlgili kurum ve kuruluşları sorumluluğa dâvet etmek ne demek? O binâyı, siyâsî güç kullanarak oraya diken, bizzat İlim Yayma Vakfı değil mi?
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, bugün İlim Yayma Vakfı’nı öven bir yazı kaleme aldı. Süleymâniye’ye yapılan ihânetten mecbûren vazgeçilmesini, fedâkârlık olarak anlattı. İlim Yayma’nın açıklaması vakur bir açıklamaymış. Kaplan, ya süreci doğru takip etmedi veya suçtan kahramanlık çıkarma vazîfesini üstlendi. İlim Yayma Vakfı’nın çatır çatır yükselttiği binâyı, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mâhir Polat, kamuoyuna duyurdu. Duyurmasa inşaat devam edecekti.
Yâni Süleymaniye’nin rûhunu koruyan İlim Yayma Vakfı değil, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir. Övülmesi, teşekkür edilmesi gereken kurum, orasıdır. Fakat her nedense câmiye saygısızlık eden, vakur; câmiyi koruyan ise yok hükmünde.
Aslında “beklediğimiz tavır”, tam da bu! Hattâ binânın yükselmesine bu zamana kadar engel olmadı diye Ekrem İmamoğlu’nu istifâya dâvet etmeliydiler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.