Londra’daki başarılı Türk ressam Sevda Uykan
Ressam Sevda Uykan’ın eserleri İngiltere’de büyük ilgi görüyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu olan Uykan, Londra’da London Grafton College’da İşletme üzerine yüksek lisans yapmış. Sanat alanında Londra’da Figurative Art / Figurative Sculpture eğitimi alan Uykan, modern sanat konusundaki eserleri ile kendisinden söz ettiriyor.
Oldukça aktif bir yaşantısı olan ressam Uykan’la sanat ve başarı hikâyesi üzerine konuştuk.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Sevda Uykan kimdir?
1983 İstanbul doğumluyum. Göçmen bir ailenin kızıyım. Annem ve babam Yugoslav göçmeni. Annem ve babam Türkiye’ye geldiklerinde tek kelime Türkçe bilmiyorlardı. Zor zamanlar geçirdiler, çok çalıştılar, çok emek verdiler, yeni bir ülkede sıfırdan hayat kurdular, Türkçe öğrendiler, çalıştılar, bizleri okuttular yetiştirdiler.
Küçükken evde Yugoslavca, dışarda Türkçe konuştuğumuzdan iki dil ile büyüdüm. Okulda
Almanca, İngilizce ve Rusça öğrendim. Telaffuzunu çok zor bulmakla birlikte, yeni hedefim Fransızca öğrenmek. Türkiye ve Sırbistan olmak üzere iki vatandaşlığım var, seneye İngiliz vatandaşlığını da alacağım. İnsanlar pul koleksiyonu yapar, ben de pasaport biriktiriyorum. Kendimi hangi millete ait hissediyorum diye sorarsanız, içimde hepsinden bir parça bulunduruyorum diyebilirim. İçimde mücadeleci, dayanıklı bir Yugoslav göçmeni de var, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş çağdaş bir Türk kadını da var. Kendimi bir kadın olarak, özgür, üretken, huzurlu ve güvende hissettiğim ülke İngiltere olduğundan, içimde bir British de var diyebilirim. Çeşitlilik, zenginliktir. Böyle inanıyorum ve hayatın bana sunduğu herşeyi kabul ediyorum. Enerjiye inanıyorum ve hayatin enerjisi ile akmanın mucizeler yaratabildiğini düşünüyorum.
Hangi okuldan mezunsunuz?
-Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü mezunuyum. Londra’da Landon Gaftan College’da İşletme üzerine yüksek lisans yaptım. Psikoterapi ve sanata olan ilgimden dolayı Londra’ya yerleşince kariyerimi komple değiştirdim. Psikoterapi ve hipnoterapi okudum. Şimdi Psikoterapi üzerine yüksek lisans yapıyorum. Sanat alanında da Londra’da Figurative Art / Figurative Sculpture eğitimi aldım. Çok yönlü bir kadınım. Meşgul olduğumda daha üretken ve kendimi daha verimli hissediyorum. O nedenle aynı anda birçok şeyle ilgilenmek yorucu olsa da bana kendimi çok iyi hissettiriyor ve inanıyorum her insan istedikten sonra çalışarak birçok başarıya ulaşabilir. Londra’yı çok seviyorum. Neredeyse tüm dünyayı dolaştım diyebilirim ve gerçekten bu kadar ülke ve şehir arasında Londra’yı seçtim. Bu şehre aşığım. Bunda insan faktörü çok önemli bir etken. İnsanlar birbirlerine saygılı, kimse kimseyi yargılamıyor. Londra bir nevi dünyanın başkenti diyebiliriz, her milletten insani kucaklamış bir şehirdir. Herkes özgürce kendi kültürünü, dinini, yaşam tarzını yaşayabiliyor. Bu büyük bir zenginliktir. Bu nedenle gri ve yağmurlu havasına rağmen Londra, yaşamak istediğim tek şehirdir.
Çocukları çok seviyorum. Türkiye’deyken TEV’de gönüllü olarak İngilizce ve fen bilgisi
öğretmenliği yaptım. Çocuklar dünyanın en güzel, en masum varlıkları ve bizlerin geleceğidir. İngiltere’de de çocuklarla ilgili vakıflara ve aktivitelere daha aktif bir şekilde katılmak istiyorum. İngiliz vatandaşlığını aldığımda çocuk edinmek istiyorum. Her çocuk şanslı doğmuyor, bu çocukların hayatlarına dokunabilmeliyiz, dolaylı yada direkt olarak onların hayatlarına katkıda bulunabilmeliyiz. Bunun yarattığı mutluluk ve tatmin paha biçilmezdir.
Sanat tarzınızdan bahseder misiniz?
Modern-çağdaş sanat yapıyorum. Resimlerim nu sanatı da ( nüde art) içeriyor. Resimlerim İngiltere’de ilgi görüyor ve pozitif geri bildirimler alıyorum. Bu tarz, başta Türkiye’den eleştiriler almama neden oldu, eleştirildim. Fakat tarzımı değiştirmedim. Aynı şekilde devam ettim. İnsanların her dediğine kulak veririm, dikkate alırım, fakat hepsini kendi süzgecimden geçiririm ve sonuçta kendi bildiğimi, inandığımı yaparım. Çünkü herkesi memnun edemezsiniz. O nedenle ben inandığım şekilde yaşarım, iyi sonuçlar elde ettiğinizde insanlar da başarınızı takdir etmeyi biliyorlar. Başta beni eleştiren kişilerin çoğu, artık beni takdir ediyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. Bazı şeyler belli bir süreç belli bir zaman gerektiriyor. İnsanlara alışık olduğu tarzın dışında birşeyler sunmak, baştan bir tepkiye neden olur, insanlara bunun için zaman tanımak gerekir, değişim
zamanla olan bir süreçtir. Farklılık, zenginliktir. O nedenle farklı olanı dışlamaktansa kucaklamayı öğrenmeliyiz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz.
Resimlerimde özgürlük ve kadın kavramını ön plana çıkarıyorum. Sonuçta erkek egemen bir ülkede yetiştim ve özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu yaşayarak öğrendim ve resimlerimde kadınlara yönelik bir pozitif ayrımcılık var diyebilirim. Üzüldüğüm bir konu da şudur ki İngiltere’de bir kadın olarak sahip olduğum hak ve
özgürlükleri maalesef kendi memleketim olan Türkiye’de hissedemedim. Yazılı kanunlarla bu haklarımız varolsa da, pratikte hangimiz bunu yaşayabiliyoruz. Hergün haberlerde kadına, çocuğa şiddet, tecavüz haberlerini üzülerek görüyoruz. Bunlar büyük suçlar ve cezaları da büyük ve caydırıcı olmalı.
Başarılı bir sanatçı olarak kadın ve çocuğa şiddete hayır temalı bir koleksiyon hazırladığınızdan bahsettiniz.
Koleksiyon detayını bizimle paylaşabilir misiniz?
Koleksiyonum 5 resimden oluşuyor.
RESİM 1: STOCKHOLM
Bu resimde kadına şiddeti ve Stockholm Sendromunu konu aldım. Şiddete maruz kalan insanlar, bir noktadan sonra yaşadıkları çaresizlikten dolayı kendilerine şiddet uygulayan kişinin güçünü kabullenirler. Bu durumu kabul etmeleri, benimsemeleri, ezilmesine rağmen direnmemesi ve kendisine şiddet uygulayan kişiyi kabullenmesi durumudur. Maalesef ülkemizde her gün birçok kadın hem psikolojik hem fiziksel şiddete maruz kalıyor ve birçoğu Stockholm sendromuna kapılıp durumu kabulleniyor ve bu duruma karşı direnç gösteremiyorlar. Ben de geçmişte şiddete maruz kalmış bir kadın olarak bu konuyu resmimde işlemek istedim. Resimde kadının üzerinde ve etrafında kan görüyorsunuz, şiddete uğramış ve çaresizlik içinde bu durumu kabullenmiş bir kadının resmidir.
RESİM 2:THE SILENCE
Bu resimde çocukların maruz kaldığı şiddeti konu aldım. Çocuklar tacize uğradığında korktukları için bunu genelde gizliyorlar. Çoğu zaman büyükler de konuyu görmezden geliyor yada konu kapansın diye çocukların hakkını aramıyor. Bu çok yanlış ve adaletsiz bir durumdur. Çocuk öncelikle şiddete ve tacize maruz kaldığı için büyük bir vurgun yaşamıştır. Çocuğun hakkının savunulmaması ve susulması çocuğa ikinci bir travma yaşatır ve kendini değersiz hisseder. Bu nedenle “çocuk susar, sen susma” konulu bir resimdir.
RESİM 3- BLACK LIVES MATTER
Bu resimde özellikle son zamanlardaki siyahi halka karşı yapılan ikiciliği konu aldım. Bir bedene , biri beyaz biri siyahi olmak üzere iki insan çizdim ve ikisinin birbirinden bir üstünlüğü olmadığını ve eşit haklara sahip olduklarını anlatmaya ve bu konuya dikkat çekmeye caliptim.
RESİM 4: REALITY
Bu resimde bir kolu protez ayakta duran bir kadın ile uyuyan bir kadın görmektesiniz. Lezbiyen bir çiftin aşkını, ilişkisini konu alan bir resimdir. Aşkın, sevginin engel ve farklılık tanımadığını vurguladım. Ayrıca, lezbiyen bir çift olarak toplumda farklı algılansalar da, kimsenin seçimlerinden dolayı dışlanmaması gerektiğini, herkesin seçimlerinin kendi gerçeği ve kendi özeli olmasından dolayı saygı duyulması gerektiğini göstermeye çalıştım.
RESİM 5: THE FAMILY PORTRAIT
Bu resimde aile kavramını isledim. Mutluluk, huzur, birliktelik duygusunu bir aile tablosunda ön plana çıkarmaya çalıştım. Para ile satın alamayacağımız bazı şeyler vardır, aile bunlardan biridir.
Bu resimde ayrıca çizdiğim aileyi, nakış olarak (etamin olarak) resme işledim.
Resimlerimde malzeme olarak genelde yağlı boya, akrilik boya ve kanvas kullanıyorum. Birçok çalışmamda resmin, nakış ile kombinasyonunu görebilirsiniz.
Tüm Dünya'yı etkisi altına alan pandemi sürecinde neler yaptınız?
21-25 Ekim’de Saatchi Gallery’de Start Art Fair 2020 sergisi var. Bu sergiye başvurdum. Resimlerim jüriden geçti ve sergiye kabul edildim. Fakat covid-19 nedeniyle sergiye bu yıl değil, seneye katılacağımı belirttim. Saatchi Gallery, İngiltere’deki önemli galerilerinden biridir. Bu galeride resimlerimin sergilenmesi benim için büyük bir başarı ve gurur kaynağı olur. Açıkçası profesyonel anlamda sanat yapmamda, Saatchi Gallery büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur. Karantina sürecinde Saatchi takeover adında resim yarışmaları düzenlediler. Bu yarışmada benim resmim de galerinin favori resimlerinden seçildi, bu beni çok cesaretlendirdi ve sanatımı profesyonel bir aşamaya taşımaya karar verdim. Resimlerim online olarak Saatchi Art web sayfasında satışa sunulmuştur.
Covid-19 pandemi süreci kontrol altına alınıp, hayat yeni normaline kavuştuğunda, resimlerimle birçok sergiye katılmak istiyorum. 2021’de hem kendi solo sergimi gerçekleştirmeyi hem de galerilerin düzenlediği sergilerde yer almayı düşünüyorum. Bunun için şimdiden hazırlıklarıma başladım.
Bir yandan da psikoterapiye de aynı şekilde zaman ve enerjimi ayırıyorum. Sanat ve psikoterapinin birbiriyle uyumlu olduğunu ve bütünleştiğini düşünüyorum. 1900’lu yıllarda Freud’un rüya analizleri yaparak bilinçaltının gün yüzüne çıkarılması ile ilgili çalışmalarından birçok modern çağdaş sanatçı özellikle de sürrealist sanatçılar etkilenmiş ve bunu sanatlarına yansıtmışlardır. Bir nevi modern sanat çağının başlamasında Sigmund Freud’un fikirlerinin de etkisi olduğunu düşünürsek, sanat ve psikoterapinin bir bütün olduğu ile ilgili düşüncemde çok da haksız sayılmam doğrusu. Psikoterapi ile ilgili de katılmak istediğim birçok workshop, pandemi sureci nedeniyle iptal oldu. Kasımayında dünyaca ünlü hipnoterapist Paul McKenna’nin workshop’una katılmayı dört gözle bekliyordum, fakat bu workshop da iptal edildi ve Haziran 2021’e ertelendi. Daha önceden kendisinin hipnoterapi Workshopına katılmıştım. Gerçekten alanında çok başarılı bir isim. 2021’de hem sanat hem psikoterapi içeren Art Therapy Workshop’lari düzenlemek İstiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.