MADE IN TÜRKİYE İSLÂMCI
Kerime Yıldız Yazdı : MADE IN TÜRKİYE İSLÂMCI
Suat’ı erkek adı zanneden lise son sınıf öğrencisi oğlum, Eylül romanını okumadan evvel romandan alıntı bir paragrafla karşılaşınca devreleri yanmıştı. Memleketin İslâmcı yazarlarını, hocalarını tanıdıkça ondan beter oldum.
Allah aşkına nâmuslu ilâhiyatçılar, fâizin ne kadarının haram olduğunu söylesinler ki biz de yolumuzu bulalım!
Viyana’ya gidince kar yağarken kalinka dinleyecek ve tavsiye edecek kadar sanat dâhisi(!) İslâmcı bir yazarımız var. Aynı dâhiyâne yaklaşımla bugün fâiz konusunu ele almış. Buyurun okuyun:
“İmâm-ı Âzam, güneşin altında beklerken yanındaki arkadaşı, ‘Şu evin gölgesinde duralım. Hava çok sıcak, güneşin alnında durmayalım.’ der. İmâm-ı Âzam, bu teklifi reddeder. ‘O evin sâhibinin bana borcu var. Eğer ben onun evinin gölgesinde durursam fâiz olur.”
Yazarımıza göre İsmet Özel, bu kıssadan şu hisseyi almış:
"Mâlî olarak gücü elinde bulunduran insanın lehine ne yaparsan o, fâiz olur."
Özel’in sözlerinin yer aldığı konuşmayı internette bulup dinledim. Doğru, aynen böyle söylüyor. Alacaklı olduğum kişiden borcu hâricinde menfaat elde edersem fâiz almış oluyorum. Tersinden düşünürsek, borcum olan kişiye menfaat sağlarsam fâiz vermiş oluyorum. Özel, şöyle devam ediyor:
“Bir Müslümanın ağzından şu cümle zuhur etmez: Bugün dünyâyı, Amerika yönetiyor.”
Yâni Amerika lehine ettiğimiz her laf, bizi fâizci yapıyor. Battık o zaman!
Peki ya iktidarın yanlışına yaptığımız övgüler? O da aynı mı? Borcumuz varsa aynı; borcumuz yoksa yalakalık.
İktidar ise kendisine borçlu olanların methiyesinden istifâde ediyorsa fâiz almış oluyor. O zaman mezkûr İslâmcı yazara göre, kendisi de iktidar da bir hayli fâizci!
Niye mi?
Çünkü iktidara, çok borcu var. Hocaefendisi ne zaman ağlasa ağladığı geçmişi silindi. Azıcık hatâ yapsa veya kıpırdamaya kalksa bu borcun başına belâ olacağını çok iyi biliyor. Serâpâ fâize batmış, utanmadan sıkılmadan fâiz aleyhinde yazıyor.
…
İlâhiyatçı İhsan Şenocak, üç gün evvel şöyle bir tvit attı:
“Meşhur bir hoca ‘Ev zarûrettir, krediyle alınabilir.’ dedi. Devleti yönetenler, fâizin dünya gerçeği olduğunu ilân etti. Fâize karşı direnci kırılan millet; enflasyon, fâiz, kur anaforunda şimdi acı çekiyor. Yapılanlar, gayret-i ilâhîye dokundu. Günah toplu olunca tövbe de toplu olmalı!”
Bunun üzerine fetösever ve PKK yandaşı geçmişi sebebiyle iktidara yalakalıkta fâizin mücessem hâline gelmek zorunda kalan bir İslâmcı yazar, Şenocak’ı, fâizle mücâdelede yük almaya çağırdı.
Şenocak’ın (bana göre) cevâbî mesajı şöyle:
“Son 1 asırdır Ümmet-i İslâmın sürekli kaybetmesinin esas sebeplerinden biri, kâfirler, bin ihtilafı bir ittifak için feda ederken Müslümanlar, bin ittifakı bir ihtilâfa fedâ edip kardeşlerinin düşmanlarına DOST oluyor. Kardeşine kızman, düşmanı olan dinsize dost olmana gerekçe OLAMAZ!”
İsmet Özel’in bakışıyla yorumlarsak bir Müslüman, ABD’ye “dost” demez. Derse fâizci olur.
Peki hem ABD’ye “dost”, hem de “fâiz haram” derse ne olur?
Made in Türkiye İslâmcı olur.
Bilmeyenler için açıklayayım. Bugün Resmî Gazete’de yayınlandı. Artık, “made in Turkey” yerine, “made in Türkiye” denilecek. Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nda büyük devrim doğrusu!
…
Fâize karşı çıkan Cübbeli Ahmet Hoca’nın İmâm-ı Âzam kıssasını anlattığı videonun altında bir yorum var. Yorumcu, “O zaman Fâdıl Akgündüz’e niye destek oldun?” diye soruyor. Cevap, çok ama çok hazin:
“Enâyilik ettim. Kandırıldım. Müslüman kandırılır, münâfık kandırır.”
Sâlih, İsmet, Cübbeli…
Devrelerimi, cayır cayır yaktınız!
……
Yukarıda bahsettiğim İmâm-ı Âzam kıssasını şöyle anlatan da var. Güneş tepedeyken herkes, bir evin gölgesine sığınır. İmâm-ı Âzam, güneşte bekler. Gölgeye çağıranlara, “Olmaz! O evin sâhibi, fâizcilik yapıyor.” der.
Bu anlatım, bana daha mantıklı geldi. Çünkü İmâm-ı Âzam gibi hassas bir Müslüman, borç verdiği kişiyi, diğer kıssadaki gibi ifşâ etmez.
İmâm-ı Âzam, güneş dönünce ortadan kalkan gölgeye kanmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.