Berat Onur
McKinsey’i “Kayyum” sanmak
Sayın Bakan’ın açıklaması sonrası gündeme oturan tartışma konusu oldu. McKinsey’nin Kamu Maliyesi ve Dönüşüm Ofisi için danışmanlığa başlayacak olmasını, çoğu köşe yazarı politik açıdan ele almaktalar. Yerli ve milli söylemler içindeyken, Amerikalı bir şirketten danışmanlık alınmasını abes bulanlar var.
Yerli ve milli olmayı içimize kapanmak diye düşünmek, bugünkü ekonomik ve politik sorunları daha da derinleştirecektir. Gelişmiş ülkelerin teknoloji yaratma gücü ve rekabetçiliği iyice ivme kazanırken, milli ve yerli olmayı yanlış anlarsak bu yarışta çok geride kalırız.
Dünyanın birçok devleti bu konudaki büyük resmi görebilmek için zaten profesyonel danışmanlık hizmeti almaktalar. Kendi kamu kurumlarının daha verimli olması, daha rekabetçi hale gelebilmesi için dünyanın diğer ülkelerinde neler yapıldığını öğrenmek ve uygulamak adına McKinsey ve benzeri küresel danışmanlık şirketleri ile çalışırlar. Kendi kendimize biz çok iyiyiz, harikayız ve biz bize yeteriz demekle olmuyor maalesef. Ülke olarak rekabetçiliğimizi arttırmakla, yerli ve milli ekonomik mucizeyi gerçekleştirebiliriz.
Bürokrasinin günlük rutin işleyişinin uzun vadede ortaya çıkaracağı atalet ve körlük riskini azaltmak bir ihtiyaçtır. Dışardan izleyen uzman gözlerin getireceği önerileri dinlemek ve akla yatkın olanları hayata geçirmek çağdaş ve rekabetçi kamu veya özel sektör her kurum tarafından yapılmaktadır. ABD ordusu mesela, ciddi bir danışmanlık bütçesine sahiptir.
Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik sıkıntıları aşmak için IMF’ye gitmiyor olmasını parasal ihtiyacı gidermekten öte başka bir alanda eleştirenler bulunuyor. Kurumsal ekonomi yönetiminin, tasarruf ve maliyet odaklı eylem planlarının hayata geçirilmesi konusunda IMF’nin bütçe disiplini getirmesini bir kredibilite unsuru olarak görenler var. Şayet IMF ile çalışılmayacak ise uluslararası kabul görmüş bir danışmanlık şirketinin tarafsız değerlendirmeleri bu endişeleri azaltmaya yardımcı olabilir.
Bu tür şirketlerde Türk çalışanların da olduğunu belirtmek lazım. Dünyanın en yetenekli, en zeki, konusunda en uzman ve en çalışkan insanlarını işe alma iddiasındaki bu tür firmalarda Türkiye’den çok parlak beyinler de yer alıyor.
Akıl almaktan korkmamalıyız. Danışmanlık meselesi Türkiye iş kültüründe, gelişmiş ülkeler kadar değer verilen bir konu değil maalesef.
Danışmana verilen parayı “israf” sayan patronların olduğu bir ülkeden büyük global markalar da çıkmıyor zaten.
Danışmanlığı “kayyumluk” sanan bir siyasi partinin “ekonomi uzmanı” dünyadan haberdar değilse, zaten o parti alarm veriyor demektir. Merkez yönetim ve değişmeyen delege oligarşisi siyasi partilerde de atalet ve körlük riski taşır. Bunu atlatmak için birilerinin danışmanlığını alsalar hiç fena olmaz.
Yazarın Notu: Burada yazmış olduklarım kendi fikirlerim olup, çalıştığım kurum veya kuruluşları bağlamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.