Sadullah Özcan

Sadullah Özcan

Meclis’in yeniden yapılandırılması - 5

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde Güçlü Türkiye’nin inşası için Güçlü Başkanlık ile birlikte Güçlü Meclis’inde oluşması gerektiği üzerine yazılarımıza devam ediyoruz. Geçen yazımızda Anayasa gereği kanun teklifi vermede tek yetkili olan milletvekillerinin en önemli yardımsı olacak, Türkiye’nin ihtiyaç duyacağı kanun ve kararlar konusunda sürekli çalışacak yeni bir ihtisas komisyonundan söz etmiştik. 

Bugünkü yazımızda ise çıkarılacak yasaların, alınacak kararların etki analizlerini önceden yapacak ikinci bir ihtisas komisyonun kurulması üzerinde duracağız. 

Uzun yıllar Parlamento Muhabirliğinden biliriz ki alelacele Meclis’e bir kanun teklifi veya kanun tasarısı gelir. Çok acil çıkması istenir. Öylede bir algı oluşturulur ki o kanun hemen çıkmazsa adeta Türkiye batacak. Önemine binaen o kanun Meclis’ten jet hızı ile çıkar. Cumhurbaşkanlığından da aynı hızla onaylanır.  Resmi Gazete’de yayınlanır ve yürürlüğe girer.  

Ama üç gün sonra yürürlüğe giren kanunda değişiklik yapan yeni bir kanun teklifi veya tasarısı gelir Meclis’e. Ne olmuştur? Kanun hiç hesap edilmeyen hukuki hatalar ve uygulamalara meydan vermektedir. Veya uygulama ile görevli her bürokrat farklı farklı yorumlayarak uygulamaktadır.  Çıkış amacının çok ötesinde, yasalaşma ruhunun dışında bir yöne çekilmiştir.  Bu hataların düzeltilmesi için aynı kanun beklide defalarca Meclis’e gelir. Bunların çok örnekleri vardır.

Hatta öyle hatalar  var ki.  Öyle hukukçular tarafından farklı yorumlanan örnekler var ki, halen uygulamadı ki Anayasa’dan yürürlükteki maddelerden örnekler vermek bile mümkündür. Anayasa’nın “YEDİNCİ BÖLÜM”, ‘Son Hükümler’ başlığını taşıyan 175. Maddesini içinizden okuyanınız vardır. O maddeden örnek vereyim. Maddenin başlığı ‘I. Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma’ adını taşır. “MADDE 175- (Değişik: 17/5/1987-3361/3 md” şeklinde devam eder. Bu maddenin 1987 yılında değiştirildiğini gösterir. Değiştirilen fıkrası halen yürürlükte ve “Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır.” şeklindedir. Fakat değiştirilen bu Fıkra hiçbir zaman uygulanmadı. Halende uygulanmamaktadır. Bu fıkra ile ilgili hukukçular farklı farklı yorum getirmektedir. Hatta Hukuk Fakültelerinde bu fıkra ile ilgili halen yanlış okutulmaya devam edilmektedir. Oysa bu fıkranın 1987 yılında eklenmesinin ruhunda “Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa Değişikliği”nin Millet İradesinin tam olarak yansıması olduğu bu iradenin üzerinde başka irade olmayacağı gerçeğini yansıtıyor. Bu çoğunlukla geçen Anayasa değişiklikleri ve kanunların Cumhurbaşkanları tarafından veto edilemeyeceği hükmüdür. Fakat yanlış yorumlamalarla hiçbir zaman uygulanamadı. İşte “Kaosa kalkan eller” manşeti, işte Orman vasfını yitirmiş arazilerle ilgili Anayasa değişikliğinin Sezer tarafından veto edilişi.

Bu örnekler de olduğu gibi Meclis’ten geçen hiçbir kanun ve Anayasa değişikliğinin veya kararın yürürlüğe girmesinden sonra başta bürokratlar olmak üzere düşülecek anlaşmazlıklarda hâkim ve savcıların ve toplumun farklı yorumlamalarına meydan vermeyecek şekilde çıkması sağlanmalıdır.

Bunun için Meclis’te çıkarılacak kanunların, Anayasa değişikliklerinin ve kararların çıkarılma amcalarının dışında hatalı uygulamaları önleyecek, belli çıkar gruplarının menfaatine olacak şekilde olup olmadığını, dilinden kullanılan kavramlara kadar ne manaya geldiğini inceleyecek yeni bir İhtisas Komisyonu kurulması gerekmektedir. 

Bu Komisyon gerekiyorsa Kanunlar yürürlüğe girmeden pilot uygulamalar şeklinde izleme yapabilecektir. Bu komisyonun üyeleri de yine Milletvekillerinden oluşmalı, Alt Komisyonlar şeklinde ihtisaslaşarak çalışmalıdır. Gerekiyorsa Alt Komisyon çalışmalarında ilgili alanlarda ki uzman ve tecrübelerden yararlanmalıdır. Aynı zamanda kanun ve kararlar çıkarılmadan toplumun hazırlanmasını da bu komisyon sağlamalıdır. Bunun farklı bir örneği 1960’lardan sonra ABD Senatosu’nda ‘Yeminliler’ grubu olarak görev yapıyor.

Kısaca bu Komisyon Meclis’in alacağı her kararın çerçevesini, beklenmeyen etkilerini en önemlisi de uygulayıcı, yararlanıcıların nasıl anlayacağını tespit edecek ve yanlış uygulamalara meydan verilmemesi için öneriler sunacaktır.

Meclis’in yeniden yapılandırılmasına yönelik önerilerimizi yazmaya devam edeceğiz.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar