Çidem Ayözger Ergüvenç
Moda
Tuhaftır ki moda olan bir şey insanlara ilk başta çok abes gelse de göz çabuk alışıyor ve güzel gözüküyor; ne var ki modanın her zaman insanları güzel gösterme amacı güttüğünden kuşku duyuyorum. Ya da herkes modaya uyarken kendine yakışanı bilmeli. Bir zamanlar Cemil İpekçi Pazar günleri Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazıları yazardı. Bir yazısında modayı çıkaran erkeklerin kadınları kıskandığını ve o yüzden onları çirkin gösterecek şeyleri moda haline getirildiğini yazmış, örnek olarak da kadınların zarif ayaklarına moda diye kaba saba pabuçlar, sandaletler giydirilmekte olduğundan yakınmıştı. Bir ölçüde haklı sanırım.
1980li yıllarda kadın giysilerinde vatka modası çıkmıştı. O kadar abartılı olarak rağbet görmüştü ki biz hanımlar en babayiğit adamların yanında bile geniş omuzlu kalırdık. Bu moda hakkında kim ne düşünürdü bilmem ama eşim, “ilk kez kemikler batmadan Çidem’in omzuna başımı koyabiliyorum” diye söylerdi. Moda değişince Cengiz’in saltanatı da bitti.
Hanımlarda bedene yapışık pantolonlar moda olunca çok tuhaf şeyler görmeğe başladık. Vücudu uygun olan olmayan bu modaya uymakta ısrar ediyordu. Çevrede Dartanyan kılıklı kadınlar türemişti.
Eskiden hanım giysilerinde zarafet ve uyuma özen gösterilirdi. Bir de giyimin yaşı vardı. Genç kızlar ve yetişkin hanımlar farklı giyinirlerdi; öyle ki genç kızlar arasında “hanım gibi giyiniyor” diye bir tabir bile kullanılırdı. Örneğin annemi ya da akranlarımın annelerini sırt çantası, şort ve lastik pabuçla düşünemiyorum. Oysa ben bugün tüm bu saydıklarımı rahatlıkla giyiyorum ve kimse de yadırgamıyor.
Şimdilerde hanımlarda uzun saç moda oldu. Televizyon dizilerinde salkım saçak, kimi kaliteli ve gür kimi cılız ve seyrek, yakışan, yakışmayan herkes uzun saç kullanıyor. Bazen ekrandan elimi uzatıversem de bazılarının saçlarını kesiversem gibi bir duyguya kapılıyor, bu hanımlar yemek yaparken umarım bone takıyorlardır diye düşünüyorum. Yalnız dizilerde de değil. Sokağa çıkın pek çok hanım uzun saçlı. Oysa kısa saç büyük olasılıkla birçoklarına çok daha fazla yakışıyor.
Kabul etmem gerekir ki şimdilerin modası hanımları daha çok rahat etmeye yönelikken eskiden rahat ya da rahatsız, şık olmak birinci plandaydı. Bugün rahat bir lâstik pabuçla bir hanım bakımlı ve şık olabilirken o günlerde illâki ayaklarını cendereye sokan pabuçlar tercih edilirdi. Bu nedenle de belirli yaş grubunun üstündeki pek çok hanım ayaklarındaki deformasyondan, oradan buradan çıkan kemiklerden yakınır durumda. Yürekli olanlar ameliyatla bu kemiklerden kurtuluyor. Diğerleri ise ya çektikleri azabı nispeten hafifletecek ayakkabılar seçiyor ya da güzellik uğruna, yüz kasap yüz güzellik hesabıyla ıstıraplar içinde şıklıklarından ödün vermiyor.
Erkek modasının da onlara her zaman yaraştığını düşünmüyorum. 1970’li yıllarda erkeklerin favorilerinin uzun olması modaydı; sonra buna, omuzlarına kadar uzayanlar olmasa bile uzunca saçlar da eklendi. Kısa favorili erkekler çağ dışı olarak addedilirlerdi. Sonra İspanyol paça hem kadınlarda hem erkeklerde moda oldu. Öylesine abartıldı ki herkes neredeyse kloş paçalı pantolonlar giyer oldu. Derken pilili pantolonlar çıktı, hani şu herkesi göbekli gösterenler. Üstlerine bol ceketler, kruvaze ya da düz kesim, oldu beyler dikdörtgen prizma.
Kadınlarda da erkeklerde de mayo biçimleri yıllara göre büyük değişikliklere uğradı. Eski filmlerdeki kadın mayolarını düşünün, bir de şimdikileri. Kabul etmem gerekir ki yeni kesim bütün mayolar kadın vücudunu daha güzel gösteriyor. En azından her kiloya göre mayolar bulunuyor. Çok eskilerde erkekler de üstlü mayo giyerlermiş. Büyük Atatürk’ün de böyle bir resmi vardır. Babamın da üstlü mayosu evin bir köşesinde dururdu, sanırım geçmişi anmak için.
Evliliklerde de bizim zamanımızda olmayan bir moda çıktı, kına gecesi. Şimdilerde evlenen gelinler için kına gecesi yapıyorlar. Bizim zamanımızda, kentlerde böylesi bir gelenek yoktu. Bizim kuşak ve öncelerinde kimsenin bu etkinliğe yeltendiğini sanmıyorum.
Kötü bir moda, önceleri kayınvalidelerden yakınmak hem erkekler hem de kadınlar arasında pek yaygındı. Bizim kuşakta bu alışkanlık değişti. Örneğin ben, her zaman kayınvalideme çok değer verdim ve ona bir kız evlât gibi yaklaştım. O kadar ki sağlık ya da diğer her hangi bir konuda ne sorunu olursa olsun bana ulaşır ben de elimden geldiğince kendisine destek olurdum. Aramızda sevgi ve güven bağları çok güçlüydü. Eşim ve annemin ilişkileri de her zaman iki akran, espri yarışında iki arkadaş gibi olmuştu. Her zaman birbirlerine sevgi ve saygı duymuşlardı.
Şimdilerde bir tuhaf moda da anne, babaların çocuklarını hiçbir konuda uyarmaya kalkışmamaları. Çevreyi ne kadar rahatsız ederse etsin yavrularını uyarmaya kalkışmıyorlar. Zavallı yavrucaklar da verdikleri huzursuzluğun bilincinde olmadan saygı kurallarını çiğneyip verdikleri rahatsızlığı sürdürüyor.
Ev eşyalarının da modası var. Eskiden berjer koltuklar, maun ya da ceviz şatafatlı büfeler, aynı espride yemek masaları ve iskemleleri, değerli büyük halılar moda iken şimdilerde herhangi bir gencin evinde bunlara ancak antika bir parça niteliğinde yer veriliyor.
Bu gün özellikle politikacılarda gelişen bir moda var; kötü şeyler söylemek. Eskiden biz bunların onda birini bile söyleyecek olursak büyüklerimizin “sokak çocukları gibi konuşma” diye uyardıkları üslûp, özellikle belirli bir kesim politikacıların ağızlarına pelesenk oldu. Galiba eskiden moda daha güzeldi.
Bu konuda kim bilir neler atladım. Okurlarım kendi görüşlerine göre boşlukları doldursunlar lütfen.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.