Av. Hüseyin Özbek
Moskova Antlaşması mı, Hünkâr İskelesi çaresizliği mi
Av.Hüseyin Özbek
Türkiye’nin ciddi devlet geleneğine dayanan diplomasi birikiminin ve deneyimli kadrolarının devre dışı bırakılmasının ağır faturası önümüzdedir.
• Devletini tanımayan vali: 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldıran, yeni ordusunu henüz kuramayan Osmanlı’nın felaketleri birbirini izleyecektir.1827’de Navarin’de donanması yakılan 1828-1829’da Tuna ve Kafkas bozgunlarının ardından Rusya ile ağır koşullar içeren Edirne Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalan Osmanlı zor günler geçirmektedir. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Mora İsyanı’nın bastırılması karşılığında istediği Girit ve Mora valilikleri verilmeyince 1831’de Suriye’yi işgal eder. İbrahim Paşa (Mehmet Ali Paşa’nın oğlu) üzerine gönderilen Osmanlı ordusunu Antakya Belen ve Konya’da yenerek Kütahya’ya girecektir. Sultan II. Mahmud, asi valisine karşı İstanbul’u savunacak durumda değildir! Doğu Akdeniz ve Mısır’da nüfuzunu artırmak isteyen Fransa II. Mahmud’un yardım isteğini reddeder. İngiltere ise şimdilik sorunun dışında kalmayı düşünmektedir. Ne yapacağını şaşırmış Osmanlı’ya yardım teklifi, hiç beklemediği taraftan, Rusya’dan gelecektir!
• Payitahtta Rus vesayeti: Sıcak denizlere inme stratejisi açısından, Osmanlı’nın erken çöküşünü istemeyen I. Nikola, Karadeniz donanmasının İstanbul’a gelmeye hazır olduğunu bildirir. Çar’ın özel temsilcisi Muravyef, Eflak ve Boğdan’da bulunan 30 bin Rus askerinin de emir beklediğini söyler. Fransa ve İngiltere’nin oyalayıcı tutumu sürerken, Bursa üzerinden İstanbul’u tehdide başlayan İbrahim Paşa’nın karşısında payitaht savunmasız, II. Mahmud çaresizdir. Bu koşullarda Rus önerisini kabul etmekten başka seçenek yoktur. Amiral Lazanev’in ardından Amiral Komani komutasında diğer bir Rus filosu Boğaz’ı geçip Büyükdere önünde demirleyecek, 15 bin kişilik Rus birliği, 5 Nisan 1833’te Hünkâr İskelesi civarına yerleşecektir. Osmanlı üzerinde artan Rus nüfuzu, Fransa ve İngiltere’yi telaşlandırır. Osmanlı’ya ilişkin gelecek hesaplarını bozacak bu durum karşısında seyirci tavrından vazgeçip hemen arabuluculuk rolüne soyunurlar. Osmanlı ile Mehmet Ali Paşa’yı uzlaştırarak müdahalesine gerek kalmayan Rusya’yı bir an önce İstanbul’dan çıkarmanın peşindedirler.
• Emperyal arabulucular: Fransız Büyükelçisi Roussin, İngiliz Büyükelçisi Ponsonby, Babıali ile Mısır arasında mekik diplomasisi yürütürken, diplomasinin sopası güç gösterisini de ihmal etmezler. İngiltere, Mehmet Ali Paşa’nın ikna için İskenderiye’ye, Rusları tehdit içinse Çanakkale önlerine savaş gemileri gönderir! İngiltere ile birlikte davranan Fransa da aynısını yapacaktır.
Ruslar İstanbul’da, Fransız ve İngiliz donanması Çanakkale önlerindedir. İngiliz ve Fransızlar, Rusların bir an önce İstanbul’u terk etmesi için bastırırken, Ruslar Boğazları İngiliz ve Fransızlara kapatacak bir antlaşma için sultanı sıkıştırmaktadır. II.Mahmud zor durumdadır. Fransız ve İngiliz baskısı, Rus tehdidi karşısında bir orta yol bulunacak, Adana dahil ciddi kazanımlar sonucu, Mısır ordusu Anadolu’yu tahliyeye razı olacaktır. Boğaza yerleşmiş kara ve deniz gücünün sağladığı avantajı diplomatik başarıya dönüştürmek isteyen Rusya, 8 Temmuz 1833’te imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması ile amacına ulaşacaktır.
• Hünkar İskelesi kelepçesi: Yedi maddelik antlaşmaya göre Rusya’nın göndereceği deniz ve kara gücünün masraflarını Osmanlı üstlenecektir. Gizli olan 7. maddeye göre Osmanlı Devleti, bir savaş durumunda Rusya lehine Çanakkale Boğazı’nı kapatarak yabancı savaş gemilerinin girişini engelleyecektir. Osmanlı’yı Hünkâr İskelesi Antlaşması’na mecbur eden, hiç kuşkusuz içinde bulunduğu durum ve dönemin reel politiğidir. Zayıflık ile itibarsızlığın nelere yol açabileceğinin kanıtı olması açısından çok önemlidir. Uluslararası ilişkilerde ahlaki ölçütlerin değil, çıkarların geçerli olduğunun, aradan geçen bunca zamana karşın hiçbir şeyin değişmediğinin çarpıcı örneğidir.
• Karşılıklı çıkarların diplomatik belgesi: Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusyası I.Dünya Savaşı’nın iki hasım devletidir. 1917 Devrimi’yle Çarlık tarihe karışacak, Rusya savaştan çekilecektir. Rusya, Bolşevik rejimi sonrası eski müttefikleri için artık tehlikeli bir düşmandır. Emperyalist kampta yeni rejimin yıkılmasına yönelik girişimlerin başını İngiltere çekmektedir. Dış müdahaleler ve iç savaş koşullarında ayakta kalmak isteyen Rusya ile emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı veren Türkiye’nin dayanışması, tarihin dayattığı bir mecburiyetti. Bu dayanışma iki tarafın da arkasını sağlama alma anlamına geliyordu. Öyle de oldu. 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ile Bolşevikler Misakı Milli’yi tanıyor, Sevr’i reddediyordu. Ankara’ya diplomatik desteğin yanında parasal ve askeri yardım karşılığı Bolşevik rejime güneyden yönelecek tehditleri engelleme güvencesi veriliyordu. Moskova Antlaşması, karşılıklı çıkarlar temelinde düzenlenmiştir. Kurtuluşun ve bağımsız bir devletin kurulabilmesinde bu antlaşmanın olağanüstü katkısı yadsınamaz.
• Büyük güçlerin vesayeti mi bağımsız tavır mı? : Türkiye’nin ciddi devlet geleneğine dayanan diplomasi birikiminin ve deneyimli kadrolarının devre dışı bırakılmasının ağır faturası önümüzdedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin BOP kapsamında parçalanmasının uygulamaya konulduğu bir dönemde Atatürk’ün çizdiği geleneksel Türk dış politikasına her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Türkiye için en uygun tavır, nüfuz kavgasına tutuşmuş büyük güçlerden birinin vesayetini kabullenmek yerine, milli çıkarlar doğrultusunda devlet aklıyla davranmak olacaktır. Devletin hafızasında kayıtlı belge, bilgi ve birikimin çizdiği yol haritası yerine, Cumhuriyet karşıtlığı temelinde şekillenen kıraathane tevatürlerinin devlet politikasına dönüştürülmesinin Türkiye’yi sürüklediği nokta hazindir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.