Mülteci Akını ve Stratejik Sessizlik?!
Ulusal Bütünlüğün Korunması ve/veya Mülteci Akını ve Stratejik Sessizlik?!
Ulusal Bütünlüğün Korunması ve/veya Mülteci Akını ve Stratejik Sessizlik?!
...
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Cumhuriyet'in erken yıllarında tuttuğu kişisel notlarında, ulusal bütünlük ve yabancı unsurların entegrasyonu üzerine şu doyurucu sözleri yer alıyor; ki bu notlar bugüne dek hiçbir yerde yayınlanmamıştı:
"Yabancı dallar köklerden beslense de, rüzgâr estiğinde kopar gider; asıl mesele, dalı budayıp yerini dolduracak fidanı zamanında dikmektir.
Sınırlar yalnızca çizgi değil, milletin kökleridir; delik deşik olursa, fidanlar kurur, yabancı rüzgârlar eser."
...
Bu sözler, bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu mülteci akınına ışık tutuyor.
Erdoğan hükümetinin yıllardır bu akını durdurmak için radikal adımlar atmaması, siyasi hesaplar, ekonomik dengeler ve dış politika manevralarıyla iç içe geçmiş bir stratejiyi işaret ediyor.
Ancak 2024 sonunda Beşar Esad rejiminin çöküşüyle birlikte, mülteci dinamikleri değişti:
Milyonlarca Suriyeli artık gönüllü dönüş yolunda, sınır kapıları kuyruklarla dolup taşıyor.
Yine de soru aynı: Neden daha önce harekete geçilmedi?!
Bu makale, konuyu stratejik bir mercekten inceliyor, güncel verilerle güncelliyor ve sürdürülebilir çözümler öneriyor.
...
Siyasi Dinamikler: Koz Olarak Mülteciler
Erdoğan hükümetinin mülteci politikası, iç siyasi dengeyi koruma ve dış politika kaldıraçları üzerine kurulu.
Sanal platformlardaki son tartışmalarda da görüldüğü üzere, sınırdan geçenlerin profili - çoğunlukla genç erkekler - bu akının sadece bir "kaçış" değil, belki de kontrollü bir hareket olduğu şüphelerini artırıyor.
Hükümet, bu durumu iç muhalefeti baskılamak veya dış aktörlerle pazarlık için kullanmış görünüyor.
Misal, 2016'dan beri Suriye'deki sınır ötesi operasyonlarla yaklaşık 500 bin Suriyelinin "güvenli bölgelere" döndüğü iddia edilse de, Esad'ın düşüşü sonrası bu rakamlar hızlandı:
2025'te 500 binden fazla Suriyeli Türkiye'den döndü, toplamda 1,2 milyona yaklaştı.
Yine de, mülteci sayısı hâlâ 2,4-2,6 milyon civarında; dünyanın en büyük mülteci nüfusu.
AB-Türkiye göç anlaşması, bu stratejinin kilit parçası.
Anlaşma kağıt üstünde kalmadı; AB, 2011'den beri Türkiye'ye yaklaşık 10 milyar euro destek verdi, https://enlargement.ec. europa.eu/enlargement-policy/ turkiye/eu-support-refugees- turkiye_en Erdoğan ise bunu AB üzerinde baskı aracı olarak kullandı.
Ancak 2025 güncellemeleriyle anlaşma evrildi: AB, "dönüş merkezleri" ve ek fonlar önerirken, https://www. euractiv.com/news/eu- ministers-seal-migration-mega- deal-but-human-rights-groups- warn-of-police-state-turn/ Tür kiye mültecileri "misafir" imajıyla tutarak iç siyasetini güçlendirdi.
Sanal platformlarda dolaşan eleştiriler, mültecilerin "sessiz seçmen" veya "oy deposu" olarak görüldüğünü vurguluyor; ki bu, AKP'nin tabanını genişletme çabasıyla örtüşüyor.
Esad sonrası dönüşler artsa da, hükümetin sessizliği hâlâ sorgulanıyor: Neden sınırlar daha erken kapatılmadı?!
...
Ekonomik Faktörler: Yük mü, Fırsat mı?!
Türkiye, 2018'de Suriyeli mültecilerin %63'ünü barındırıyordu; bugün bu oran düşse de ekonomik etkisi sürüyor.
X paylaşımlarında bahsedilen 14 bin Suriye kökenli işletme ve 4 milyar TL sermaye, katkılarını gösteriyor, https://www. jointdatacenter.org/ literature_review/the- economic-impact-of-syrian- refugees-on-host-countries- quasi-experimental-evidence- from-turkey/ ancak düşük ücretli işlerde rekabet yerel istihdamı vurdu:
Yerli işçiler, özellikle informal sektörde iş kayıpları yaşadı.
2025'te dönüşlerle birlikte ekonomi etkilendi; misal, Suriyelilerin ayrılışı bazı sektörlerde işgücü açığı yarattı, ama genel olarak yerli ücretleri yükseltti.
Hükümet, mültecilere teşvikler verdi - çocuk başına maaş gibi - ki bu, oy tabanını pekiştirdi.
Ancak toplam harcama 200 milyar doları aştı; bu para, asgari ücretlilere aylık 71 bin TL ek destek sağlayabilirdi.
Dönüşler hızlanınca, hükümet Suriye'ye elektrik ve doğalgaz satarak ekonomiyi desteklemeye başladı; bu, mültecilerin azalmasını teşvik eden bir hamle.
Yine de, neden radikal sınır politikası uygulanmadı?!
Cevap, ekonomik dengenin korunmasında yatıyor.
...
Güvenlik ve Dış Politika: Delikli Sınırlar ve Tehditler
Sınır güvenliği, Türkiye'nin ulusal önceliği olmalıydı, ama X'te "mayınların temizlenmesi" ve "yol geçen hanı" ifadeleri yetersizliği gösteriyor.
Esad sonrası, Türkiye güney sınırlarını güçlendirme vaadi verdi:
2025'ten itibaren terör tehditlerini bertaraf etmek için adımlar atılıyor.
Ancak mülteci akını, iç savaşta "sırtınızdan vurulma" riskini artırdı.
Hükümet, Suriye'de güvenli bölgeler kurarak milliyetçi tabanı tatmin etti, ama bu, mültecileri koz olarak tutmayı gerektirdi.
Dış politika açısından, mülteciler AB'ye karşı kaldıraçtı:
"Avrupa'nın huzurunu sağlıyoruz" diyen Erdoğan, göçü önleyerek Batı'yla ilişkileri yönetti.
Esad'ın düşüşüyle dönüşler artsa da, https://www.turkiyetoday. com/region/turkiye-plans- gradual-removal-of-temporary- protection-status-for-syrians- report-3211315 sınırlar hâlâ kaçak geçişlere açık; 2025'te kışın bile akınlar arttı.
Bu, emperyalist planların parçası mı?!
Hükümetin sessizliği, stratejik çıkarları riske atmamakla açıklanıyor.
Toplumsal ve Kültürel Etkiler: Dönüşüm ve Tepkiler
1,7 milyon Suriyeli çocuğun eğitim sistemine entegrasyonu, demografiyi değiştirdi.
X'te "namus gitti" gibi ifadeler yerel tepkileri yansıtıyor, https://x.com/ onralpyilmaz/status/ 1877699316128555156 ama hükümet kontrollü yönetim tercih etti.
Esad sonrası, dönüşler toplumsal huzuru artırdı: Okullar kapanınca hızlanan göç, entegrasyon baskısını azalttı.
Yine de, uzun vadeli kültürel dönüşüm riski var; hükümet, "insani lider" imajını sürdürerek bunu yönetiyor.
...
Stratejik Öneriler: Dönüşü Hızlandırmak
Erdoğan hükümetinin mülteci akınını erken durdurmaması, yukarıdaki faktörlerin bileşiminden kaynaklandı, ama Esad'ın düşüşüyle sürdürülemez hale geldi.
İşte güncel öneriler:
1. Sınır Güvenliği Artırımı:
Mayın tarlalarını yeniden düzenleyin, fiziksel engelleri güçlendirin.
Suriye'yle diplomatik anlaşmalarla kaçak geçişleri önleyin; 2025'te zaten adımlar atılıyor.
2. Ekonomik Teşvikler:
Dönüşleri teşvik için Suriye'de yatırım paketleri sunun.
Güvenli bölgelerde altyapı desteği, hem mültecileri çeker hem Türkiye'nin çıkarlarını korur.
3. Uluslararası İşbirliği:
AB anlaşmasını yeniden müzakere edin; ek fonlarla dönüşleri yönetin.
Vize serbestisi gibi taleplerle dengeleyin.
4. İç Siyasi Dengeler:
Muhalefeti susturmak için mültecileri araç yapmayı bırakın.
Şeffaf iletişimle yerel tepkileri yönetin, dönüşler zaten halkı rahatlatıyor.
...
Netice: Fidanı Zamanında Dikmek
Atatürk'ün sözleri gibi, yabancı unsurlar kök salmadan fidan dikmek şart.
Erdoğan hükümetinin mülteci akınını durdurmama stratejisi, siyasi ve ekonomik çıkarlarla şekillendi, ama Esad sonrası dönüşlerle yeni bir evreye girdi:
2025'te milyonlarca Suriyeli dönüyor, mülteci sayısı azalıyor.
Ancak bu, ulusal güvenliği ve toplumsal yapıyı riske attı.
Ezcümle:
Stratejik çözüm, kısa vadeli güvenlik önlemleriyle uzun vadeli diplomatik ve ekonomik işbirliklerini birleştirmek.
Aksi halde, delikli sınırlar rüzgârı davet eder ve fidanlar kurur.
Türkiye, kendi köklerini güçlendirmeli; mülteciler koz değil, geçici bir gerçeklik olarak yönetilmeli.
Cüneyt Şaşmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.