Mustafa Hakan ÜNSER Yazdı: Gazze Anlaşması
Trump sık sık dile getirdiği Nobel ödülünü gerçekten istiyor mu? Yoksa bu uyguladığı emperyalist politikalarını gizlemenin bir yolu mu?
Trump sık sık dile getirdiği Nobel ödülünü gerçekten istiyor mu? Yoksa bu uyguladığı emperyalist politikalarını gizlemenin bir yolu mu?
Trump Gazze Şeridi’ni turizm merkezi yapma planını geçen şubat ayında Beyaz Saray'daki basın toplantısında söylemişti. Bu, başkanlık koltuğuna oturduktan sonra açıkladığı ve dünya kamuoyunu şaşırtan projelerinden biriydi. Bu proje için geçen hafta önce Arap dünyasını ikna etti. İsrail'le 20 maddelik bir plan üzerinde anlaşmaya vardı ve bunu son olarak HAMAS'ın önüne koydu. Bu süreçte soluğu kesilmiş olan HAMAS teklifi onayladı ve İsrail ateşkes planının ilk aşaması üzerine uzlaştılar.
Haritayı gözünüzün önüne getirirseniz güzel kumsallara ve sıcak iklime sahip olan Gazze'nin bir de bunlara ilave olarak Doğu Akdeniz'in en stratejik konumunda olduğunu görürsünüz. Dini ve kültürel anlamlarını bir tarafa bıraksak bile sadece jeopolitik konumunun değeri, Trump'ın bahsettiği emlak değerinin çok üstündedir.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülke, Trump’ın Gazze planına olumlu adımlarını memnuniyetle karşıladıklarına dair ortak bir açıklama yaptı. Şimdi sıra HAMAS’ı iknaya geldi.
HAMAS'ı anmışken hatırlayalım: 25 Ocak 2006 tarihinde HAMAS Filistin yasama seçimlerini kazanarak aldığı %44,45 oy ile 132 sandalyeden 74'ünü alıp iktidara geldi. Rakibi El Fetih partisi ise %41,43 oy ile 45 sandalye kazandı. Seçimden sonra siyasi ve silahlı çatışmalar 10-15 Haziran 2007 Gazze Savaşı olarak anılan döneme kadar sürdü. Sonrasında HAMAS Gazze Şeridi’nde kontrolü ele aldı ve El Fetih güçlerini kovdu. Bunun sonucunda 14 Haziran 2007'de Filistin'de HAMAS-Gazze, El Fetih-Batı Şeria şeklinde ikili yönetime geçildi. İsrail’in Doğu Kudüs'de seçimlere izin vermemesi ve HAMAS'ın boykotu nedeniyle 2006'dan beri seçim yapılamıyor. İsrail’in son iki yılda gerçekleştirdiği saldırıları sonucunda HAMAS'ın üst düzey yönetiminin çoğunu kaybettiğini de belirtmek lazım.
Diğer tarafta kendisini Nobel barış ödülüne layık gören ve Gazze planının bunun için bir basamak olduğunu düşünen Trump, başkan olduktan sonra Savunma Bakanlığının adını Savaş Bakanlığı olarak değiştirdi. 1 trilyon dolar bütçe ayırdığı bu bakanlığın başına Pete Hegseth'i getirdi.
Bu atamanın arkasında yatan Trumpizmi anlamak için Trump’ın atadığı bu bakanı biraz tanımak lazım: Donanma askerleriyle beraber şınav çekerek Guinness Rekorları Kitabı’na giren Pete Hegseth, Norveç kökenli, Harvard mezunu, kamu yönetiminde yüksek lisans sahibi, eski bir binbaşı ve televizyon sunucusu… Savaş Bakanı siyasetçi Pete Hegseth 45 yaşında ve 7 çocuk babası. Bir önceki Savunma bakanından ise 27 yaş genç…
Hegseth göreve gelince ilk olarak “woke” kültürüyle mücadele başlattı. Generallerle yaptığı ve televizyonlardan yayınlanan toplantıda “Trumpvari” şekilde orduda şişko generalin işi yok artık diyerek, "en yüksek erkek standartları"nın uygulanacağını söyledi ve orduda kadın erkek ayırımını ortadan kaldırdı. Artık ABD ordusunda kadın ve askerler aynı standartlara göre askere alınıyorlar.
Her ne kadar Tayyip Erdoğan'ın Amerika'da takındığı tutum gereği sürekli destek olduğu HAMAS’ı hiç ağzına almaması "reel politik" gereği yapılmıştır diyerek izah edilebilse de Türkiye'ye döner dönmez Filistin Davası’nı gündeme getirmesi oldukça manidardır. Büyük Çamlıca camindeki söylemiyle tabanını ikna etmesi ve TBMM yasama yılı açılışında muhalefet liderleriyle birlikte görüntü verme çabasını bu bağlamda okumak gerekir. Bu masada HAMAS'ın rehineler dışında ciddi bir kozu yok. HAMAS'ın ikinci kozu ise uluslararası destektir. Müslüman ve Arap dünyasının sessizce izlediği süreçte yeterli olur mu bilmem ama eşzamanlı olarak birçok Batılı ülkede ve Türkiye'de Filistin’e destek gösterileri organize ediliyor.
Mısır'da kurulan masada sadece İsrail ve HAMAS'ın karşı karşıya olduğunu düşünmek saflık olur. Trump görüşmelerin ilk günü yaptığı açıklamada, "Türkiye Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan ile görüştüm. O harika ve çok güçlü biri. (Gazze'de) Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için çok büyük çaba sarf ediyor. Hamas da ona büyük saygı duyuyor." ifadesini kullanarak Türkiye’yi sorumluluk almaya zorladı. Salı günü itibariyle MİT Başkanı İbrahim Kalın, görüşmelere katılmak üzere Mısır'a gitti. Çarşamba gününe geldiğimizde anlaşmanın ilk aşamasının onaylanmasının ardından Trump "Katar, Mısır ve Türkiye'den arabuluculara teşekkür ediyoruz." dedi.
Tüm bu resimden sonra asıl söylemek istediklerimize gelelim: Trump'ın Savunma Bakanlığını Savaş Bakanlığı yapması, bakan tercihi ve Gazze hakkındaki açıkladığı düşüncelere bakılınca bu anlaşmanın Gazze ve Gazzeliler için hayırlı olacağını söylemek pek mümkün görünmüyor.
Filistinlilere yaşamak dışında bir imkân bırakmayan bu anlaşmayı Sevr Antlaşması’na benzetenler haksız değil. Öte taraftan Gazze Anlaşması, siyasal İslamcıların güç karşısındaki tutumlarıyla anılacaktır. Eğer siyasal İslamcılar alışıldık biçimde bu meselede de çıkarları doğrultusunda hareket ederlerse tarih bu tutumu kaydedecek ve yargılayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.