NE GEZİ NE BOĞAZİÇİ! / LEMAN DERGİSİ ÖZÜR DİLESİN!
Ngazete yazarı Kerime Yıldız'ın yeni yazısı...
NE GEZİ NE BOĞAZİÇİ! / LEMAN DERGİSİ ÖZÜR DİLESİN!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun atanmasını protesto edenlere ''Boğaziçi Üniversitesi'nden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek, başı ezilmesi gereken bir komplodur.'' diyerek tepki gösterdi.
Bahçeli’nin, gâyet doğal bir protestoyu Gezi kalkışmasına benzetmesini algılayamadım. Gezi kalkışması, seçilmişe isyandı.
2013’deki Gezi olaylarına, yüzde yüz karşı çıktım. Allahaşkına ortada demokrasi şenliği vardı da biz niye görmedik? Kızılay’dan geçmeye ödümüz patlıyordu. İlk günlerde eyleme katılan CHP’liler bile parkı terk ederek, polise destek olmaya başladılar.
Dolmabahçe’deki hâdiselerin neresi normaldi? Bir genç kızın, ortalığı ateşe verenlere, “Yapmayın!” diye bağırması, hâlâ kulaklarımda. “Zulüm 1453’de başladı” cümlesini unutmadım. “Meclis’e yürüyoruz. Taş üstünde taş kalmayacak!” çağrısını unutmadım. Emine Erdoğan’a edilen küfürleri unutmadım. Evim Çankaya’daydı. Otobüse her binişimde yapılan terbiyesizlikleri unutmadım. Can Dündar’ın 15 Haziran gecesi, “Üzerimize kurşun yağıyor!” kışkırtmasını; “Oğlum tomanın altında” yalanını unutmadım. Bahçeli’nin açıklamalarını, koşa koşa parka giden MHP’lileri de unutmadım.
Ben, seçime, demokrasiye inanırım. Sandık nâmustur. Seçimle gelen, seçimle gider. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanmasına karşı çıkanlara da karşı oldum. 800.000 oy farkı, en güzel cevaptı. Akl-ı evvel bir köşe yazarının “oylar çalındı” tvitiyle başlayan süreç, sonunda Binali Yıldırım’ı ağlattı. Yıldırım, seçimi kaybettiği akşam yaptığı müsbet konuşmasıyla büyük bir kaosa engel oldu. Aynen Trump fanatikleri gibi İBB binâsını basmaya hazır, gözü dönmüşler vardı. Siyâseten farklı olsak da Canan Kaftancıoğlu’nun sandıkları beklemesini, heyecanla izledim. Yaptığı, 1947’de seçim sandığında nöbet tutan Arslanköy kadınlarıyla aynıydı.
Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması, yanlış oldu. Oldu olmasına da deve misâli, dönüp geriye baktığımızda neremiz doğru ki? Her dönemde siyâsî atamalar oldu. Sanki daha evvel böyle şeyler yokmuş gibi bir hâfıza kaybımız var. Asıl mesleği doktorluk olan Reşid Gâlib’in Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı bir geçmişimiz var, maalesef. CHP, geçmişle yüzleşmeden bir arpa boyu yol gidemez.
Nevzat Tandoğan’ın, “git deyince askere giden öküz Anadolulu” ayrımcılığı, AK Parti zamanında da tam gaz devam ederken, “Boğaziçi, elitistlerin değil, milletindir!” sloganının ne anlamı var?
Sözü, Leman dergisinin konuyla ilgili karikatürüne getireceğim.
Melih Bulu, at üzerinde Boğaziçi’ne giriyor. Sağ tarafında, “Boğaziçi, elitistlerin değil, milletindir. Allah, muvaffak etsin!” diyen Hilâl Kaplan var. Önce Enver Paşa’nın beyaz atına binip Bâb-ı Âli’ye yürümesini kastettiklerini sandım. Kaplan da darbenin sözcüsü Ömer Seyfettin olsa gerek, diye düşündüm. “Boğaziçi’nin fethi” ifâdesini okuyunca Fâtih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’a girişi olduğunu fark ettim. Bu durumda mezkûr yazar da Fâtih’in hocası Mollâ Gürânî.
Robert Kolej’in 1863’de ABD’li misyoner ve eğitimci Cyrus Hamlin tarafından ne amaçla, nasıl kurulduğu; Rumeli Hisarı’na çıkıp, “Fâtih’in İstanbul’u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğim!” dediği, târihî bir gerçek. Melih Bulu atamasıyla bu gerçek üzerinden dalga geçilmesi, ne tür bir mizah anlayışı? Fetih taraftarlarının Boğaziçi’ni fethederek Hamlincilere hamle yapmasını karikatürize ederken Fâtih’in İstanbul’a girişini kullanmak, ayıptır! Çirkindir!
Ayrıca bunu yaparken Robert Kolej mezunu Amerikancı Hâlide’nin günümüzdeki temsilcisi Amerikancı yazarı kullanmak, nasıl bir paradokstur?
Fâtih’i ve hocası Mollâ Gürâni’yi bu şekilde karikatürize eden Leman dergisini kınıyorum! Karikatürü kim çizdiyse Türk milletinden özür dilesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.