Ngazete özel röportaj - Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Nuray Başaran’a konuştu: Hatay’ın güvenilir bir şoföre ihtiyacı var

Ngazete özel röportaj - Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Nuray Başaran’a konuştu: Hatay’ın güvenilir bir şoföre ihtiyacı var

Ngazete imtiyaz sahibi Nuray Başaran'ın Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü SAVAŞ ile yaptığı özel röportaj sizlerle.

NGAZETE ÖZEL RÖPORTAJ:

HATAY BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI LÜTFÜ SAVAŞ:

- ESKİDEN AKP BELEDİYECİLİĞİ KONUŞULUYORDU AMA ŞU ANDA AKP BELEDİYECİLİĞİNİN KÖTÜ GİDİŞATI KONUŞULUYOR

NGAZETE,  ORTADOĞU’DA SINIRLAR YENİDEN ÇİZİLİRKEN VE ABD BÖLGEDEN ÇEKİLİRKEN, BÖLGENİN EN ÖNEMLİ VE KRİTİK İLİ HATAY’DA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI LÜTFÜ SAVAŞ’LA SON DURUMU KONUŞTU.

LÜTFÜ SAVAŞ SON DURUMU VE HATAY’I, BÖLGEYİ ANLATTI VE ÇOK ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU.

İŞTE O BAŞLIKLAR:

-SURİYELİLER BİZİM GENÇLERİMİZİ İŞSİZ,  AŞSIZ BIRAKTI

-DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN BİRAZ DA HATAY’DAKİ GERÇEKLERİ GÖRMESİ LAZIM

- TÜRKİYE ŞU ANDA  SINIRLARI GÜVENSİZ OLAN BİR ÜLKE HALİNE GELDi

- ŞU ANDA AKDENİZ’DE, EGE’DE BÜYÜK TEHLİKELERLE KARŞI KARŞIYAYIZ

-BÖLGEDE EN ZARARLI ÇIKAN ÜLKE TÜRKİYE CUMHURİYETİ OLDU. SURİYE SINIRLARINDAKİ ŞEHİRLERİ ÇOK ZARAR GÖRDÜ VE EN ÇOK ZARAR GÖREN DE HATAY OLDU.

- BİZ ON YIL SONRA BURADA AZINLIK OLACAĞIZ

- OLASI BİR YENİ PLEBİSİT’TE,  TERCİH TÜRKİYE OLMAYACAKTIR

- HATAY’IN GEÇMİŞİNDE HİÇBİR EMEĞİ OLMAYAN İNSANLARIN, HATAY’IN GELECEĞİNDE SÖZÜNÜN OLMASINA KARŞIYIZ.

- BİZ ÜÇ TANE OY ALACAĞIZ DİYE ÇOCUKLARIMIZIN, TORUNLARIMIZIN GELECEĞİNİ İPOTEK ALTINA KOYAMAYIZ.

- KENDİ ÜLKESİNE SAHİP ÇIKAMAMIŞ İNSANLARIN,  BENİM GELECEĞİMİ TAYİN ETMESİNİ DE İSTEMİYORUM

-BÖLGEDE BİR TAHTEREVALLİNİN TAM ORTASINDA GİBİ DURUYORDUK. ABD ÇEKİLİNCE TAHTEREVALLİNİN BİR TARAFI KÜT DİYE BOŞALDI.

-BÖLGENİN EN KARLI ÜLKESİ İSRAİL

-İRAN,  HEM IRAK HEM SURİYE KONUSUNDA SON YILLARDA MÜTHİŞ KAZANÇ ELDE ETTİ.

- HATAY'IN GÜVENİLİR BİR ŞOFÖRE İHTİYACI VAR

 "Hacca giderken, umreye giderken, bir hastanede tedaviye giderken, askere giderken, gurbette çalışmaya giderken eşinizi, çocuklarınızı, ananızı, babanızı ... kime emanet etmeye güveniyorsanız,  belediyede hizmeti yapacak adam da odur. Oyunuzu ona verin."

-İKTİDAR BU SEÇİMLERDE KAN KAYBEDECEK

- SON 7 YILDA İKTİDAR,  KENDİNİ TEKRAR EDER DURUMA GELDİ

- ESKİDEN AKP BELEDİYECİLİĞİ KONUŞULUYORDU AMA ŞU ANDA AKP BELEDİYECİLİĞİNİN KÖTÜ GİDİŞATI KONUŞULUYOR

 

NURAY BAŞARAN’IN RÖPORTAJI:

SORU: Amerika bölgeden çekileceğini açıkladı. Sizinle yaklaşık 6 ay önce de  bölgeyi ve tehditleri konuşmuştuk. Bugün gelinen noktada Hatay’ın durumu nedir? Bölgesel gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD’nin çekilmesi tehdit mi avantaj mı? Siz buradan  ne görüyorsunuz?

LÜTFÜ SAVAŞ: Irak ve Suriye’nin sınırı yıllardır oyun tahtasına döndü. Her devlet kendine göre Ortadoğu’da bir plan ve program yürütmekte.  En baştaki aktör de ABD. ABD ile birlikte muhtemelen reaksiyoner olarak,  kendi düşünceleri ve projeleri olan ve bu projeleri de hayata geçirmeye çalışan Rusya ve İran bu işin içine girdi. İndirekt olarak İsrail girdi. Biraz da büyük Avrupa ülkeleri bu işin içine girdi. Yani çok oyunculu bir satranç seyrediyoruz 7-8 yıldır. Bundan önce de Irak’ta seyretmiştik bu satranç oyununu. Şu an da Suriye’de seyrediyoruz.

Tabi Suriye’de herkesin kendince bir amacı var. Ortadoğu’yu da şekillendirme planları vardı. Baş aktör de yıllardır baş aktörlük yapıyordu. Herkesi şaşırtan Trump’ın aldığı karar sonrasında ise  herkesi bir düşünce aldı.

İRAN,  HEM IRAK HEM SURİYE KONUSUNDA SON YILLARDA MÜTHİŞ KAZANÇ ELDE ETTİ.

 

Ben kendi ülkem ve şehrim açısından olaya bakıyorum. Şu anda orada Suriye içinden ve dışından radikal unsurlar bulunuyor. Ve bu radikal unsurların kendince amaçları var. Bunların hemen hemen hepsi,  pimi çekilmiş bomba gibi dolaşıyorlar. Burada kim karlı kim zararlı diye baktığımız zaman , ABD kendince son derece karlı. Suriye’nin dörtte bir gibi bir alanını PYD ile beraber kontrol altına almış, %70-75 enerji ve su haklarını kontrol etmek konusunda çok büyük bir avantaja sahip.

Rusya sıcak denizlere hiç olmadığı kadar yakın. Tartus bölgesinde üsler kurdu ve hiç elde etmediği kadar nüfuz elde etti, gerek devlet başkanı nezdinde,  gerek Suriye halkı nezdinde. İran,  hem Irak hem Suriye konusunda son yıllarda müthiş kazanç elde etti. Rusya ile müttefik oldu.  Zaman zaman bizimle müttefik oldu ama İran’da  Suriye ve Irak konusunda müthiş bir egemenlik kurdu. İndirekt olarak İsrail -işe bulaşmasa da- en kazançlı ülkelerden biri oldu. Şu anda Ortadoğu’da indirekt de olsa Ortadoğu’nun şekillenmesinde büyük rol oynuyor. Burada en karlı olmayan ve zararlı çıkan herhalde Türkiye Cumhuriyeti oldu. Suriye sınırlarındaki şehirleri çok zarar gördü ve en çok zarar gören de Hatay oldu.

BÖLGEDE BİR TAHTEREVALLİNİN TAM ORTASINDA GİBİ DURUYORDUK. ŞİMDİ İSE  TAHTEREVALLİNİN BİR TARAFI KÜT DİYE BOŞALDI.

Bu güne kadar Ortadoğu’da,  özellikle Suriye konusunda dengeye oturan bir politika vardı. Bir tarafta İran ve Rusya,  diğer tarafta ABD, Avrupa Birliği ve İsrail. Türkiye’de her iki tarafla da kendi stratejik geleceğini hazırlama çalışması yapıyordu. Bir tahterevallinin tam ortasında gibi duruyorduk. Şimdi ise  tahterevallinin bir tarafı küt diye boşaldı. Bu boşalan yeri Avrupa Birliği’mi dolduracak, biz mi dolduracağız yoksa birlikte mi dolduracağız? Biz bundan sonraki süreç içerisinde hangi konumda olacağız? Bunu kestirmek gerçekten zor.  Muhtemelen bizim devlet başkanımızla Trump bu konuları görüşmüşlerdir. Ümit edelim ki bundan sonraki süreç içerisinde Türkiye’nin ve güneydeki şehirlerinin rahat edeceği bir pozisyonda anlaşma yapmış olsunlar.

 

SORU: Suriye çok önemli, özellikle Hatay için daha da önemli.

TÜRKİYE ŞU ANDA  SINIRLARI GÜVENSİZ OLAN BİR ÜLKE HALİNE GELDİ

LÜTFÜ SAVAŞ -Ben de o açıdan kaygılıyım. Türkiye de şu anda,  sınırları müthiş güvensiz olan bir ülke haline geldi. Bu bizim eksikliğimizden değil tabi. Sınırdaki radikal unsurların tehdit unsuru olarak bizim karşımızda olmalarıdır. Bazıları Türkiye, Irak ve Suriye üzerinde de kısa ve uzun vadede amaçlar taşıyan ve sınıra yuvalanmış aşırı uçlar var. Bunların ne yapmak istedikleri de çok önemli. Bunları bir devlet tek başına kontrol edebilir mi,  bundan kaygım var. Türkiye Cumhuriyeti yani biz,  bunu tek başımıza kontrol edebilir miyiz? Bu hakikaten zor çünkü.  Bu radikal unsurlar, ‘ vur kaç ‘taktiğiyle ve düzensiz ordular şeklinde bize gerçekten zarar verebilecek unsurlar. Bunları düzenli ordularla zapt-ı rapt altına almanız çok zor. Yani ABD’nin burada bizi bırakıp gitmesi ve bizim bunlarla tek başımıza mücadele etmemiz, Türkiye’nin gelecek adına başka sorunları olmasaydı ve sadece buraya odaklansaydı avantajlı gibi görünebilirdi ama Türkiye şu anda Akdeniz’de, Ege’de büyük tehlikelerle karşı karşıyayız. 

TÜRKİYE ŞU ANDA AKDENİZ’DE, EGE’DE BÜYÜK TEHLİKELERLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Ekonomik olarak bir dar boğazın içindeyiz ve yerel seçimler de yaklaşıyor. Hükümetin bu durum içinde manevra yapabilecek alanı bulabilmesi pek mümkün değil. Bunlar bizi kaygılandırıyor, düşündürüyor ve gelecek adına da ; hem ülke adına,  hem bölge adına hazırlıklı olmamız gerektiğini öğütlüyor.

Suriye konusuna gelirsek, biz yedi yıldır Suriye’yle baş başa kalmış durumdayız. Şu anda beş yüz bin civarında Suriyeli burada, onları Hatay’da misafir ediyoruz ve kendi ekonomik değerlerimizle biz onlara da bakıyoruz. 1.600.000 kişinin istikakıyla 2.100.000 kişiye bakıyoruz. Altyapıdan tutun parkına kadar,  birçok alanda hizmetlerin yapılması lazım. 7 yıldır üç kişiye bakılması lazımken,  4 kişiye bakıyoruz. Bunu kendi imkanlarımızla sağlıyoruz. Tabi bizim kendi inancımıza göre misafire saygı vardır. Bunlar her ne kadar da bizim din kardeşimiz de olsa,  farklı dinden de olsa biz insanlık gereği dara  düşen, yurdunda zor durumda kalan insana destek çıkarız. Bu bizim inancımızda, genetiğimizde var.

Ama işin şekil değiştirmeye başladı. Son zamanlarda burada Suriyelilere çok kimlik verilmeye başlandı. Biz zaten şuanda 1.600.000 kişiyiz.  Suriyeliler 500.000 kişi. Bunlar yarın oy kullanacaklar ve bizim geçmişimizle hiç alakası olmayan insanlar bunlar. Özellikle bizim Kurtuluş Savaşı’mızda 1918-1938 yılları arasında Fransızlara karşı mücadele vermişiz ve Gazi Mustafa Kemal’in de katkılarıyla biz bağımsızlığımıza kavuşmuşuz. Bağımsızlık mücadelesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve biz burada 16-17 yıl bağımsızlık mücadelesi vermişiz. Atalarımızın vermiş olduğu bu bağımsızlık mücadelesi de bize miras kalmış. Bağımsızlığın ardından da Hatay Cumhuriyeti olarak karar alıp Türkiye Cumhuriyetine dahil olmuşuz. O zaman burada bir plebisit yapılmış; ‘ Türkiye’yi mi istiyorsunuz yoksa Suriye’yi mi?’  diye, büyüklerimiz, ‘ Türkiye ‘ demişler.

Şimdi biz burada Suriyelilere baktık, devletimiz de baktı, hayır kuruluşlarımız da baktı. Biz bu insanlara baktık ama geldiğimiz noktada,  bu insanlar sürekli doğuruyorlar. İlk geldiklerinde Hatay’da doğan çocukların, Hataylı ve Suriyeli olma oranı eşitti. Şimdi bakıyorsunuz ve 60 Suriyeli doğarken 40 Hataylı doğuyor ve bu süreç giderek bizim aleyhimize işleyecek ve 3-5 yıl sonra 75 Suriyeli doğarken,  25 Hataylı doğacak.

OLASI BİR YENİ PLEBİSİT’TE TERCİH TÜRKİYE OLMAYACAKTIR

SORU: Yeni bir plebisit gündeme gelirse,  bu yeni durum tehlike arz eder mi? Geldiği gibi , Hatay’ı  kaybederebilir miyiz?

BİZ ON YIL SONRA BURADA AZINLIK OLACAĞIZ

LÜTFÜ SAVAŞ: Tabi aleyhimize gidecek. Şu anda Yayla Dağı’na, Altınözü’ne, Reyhanlı’ya bakıyorsunuz bir Suriyeli belediye seçimlerine girse seçim kazanır. On yıl sonra büyük şehiri kazanacak duruma gelirler. Geçen gün bir çadıra girdim, çok küçük bir çadır. Çadırın içinde 26 yaşında bir delikanlı var,  eşi daha küçük ve çadırın içinde altı çocuk var. Kaç yıldır burada olduklarını sorduğumda, ‘ altı yıldır buradayız’ dediler. Altı yılda altı çocuk yapmışlar. Doğum hastahanelerine gidiyorsunuz,  gerçekten de çok çok fazla Suriyeli kadın muayeneye, doğum yapmaya gelmiş. Bundan üç yıl sonra %75’e %25’lik bir toplum olacaklar burada ve biz on yıl sonra azınlık durumuna düşeceğiz. Atalarımızın  bize miras bıraktıkları bu şehirde on yıl sonra çocuklarımız azınlık durumuna düşecek.  19 yıl sonra bir plebisit olacağına dair şeyler konuşuluyor yani Hatay’ın bir daha referandumla Suriye’nin mi,  Türkiye’nin mi olacağı ve oylanacağı söyleniyor.  Küçüklüğünden beri Hatay’ın Suriye’ye dahil olması sevdasıyla yetişmiş olan Suriyeliler,  2038’de yapılacak referandumda muhtemelen Türkiye’yi tercih etmeyeceklerdir. Böyle bir durum gerçekleşirse de Türkiye’nin bizi koruması mümkün olmayacaktır. Suriye şuanda 3-4 parçaya bölünmüş durumda ve bir çok radikal unsur ile mücadele ediyor ve Suriye’de bütün bir devlet yapısı nasıl Irak’ta olmadıysa orada da olmayacaktır. Fiilen olmasa bile ruhen olmayacaktır ve bölünmüş bir şekilde olacaktır.

 

SORU: Bu çerçevede şunu sormak istiyorum: Çizdiğiniz bu resimden anladığım kadarıyla, bir kere olan olmuş ve Suriyeliler alınmış. Buraya Suriyelilerin alınması hata mıydı? İkincisi siz nasıl bir siyaset uygulamayı düşünüyorsunuz gelinen noktayla ilgili olarak?

LÜTFÜ SAVAŞ: Ben söyleyeceklerimi tamamlayayım buna da cevap vereyim. Olası bir plebisitte,  Suriye denildiği zaman biz kimsesiz kalacağız ve kimsesiz kalındığında da durum ortada. Büyük Ortadoğu Projesi’nde başka haritalar içerisinde gösteriyorlar. Biz her an tehlike altında olabilecek bir şehir olacağız ve bizim çocuklarımız da bize beddua edecek. Biz Hatay halkı olarak şöyle istiyoruz ve bende Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bunu dile getiriyorum:

DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN BİRAZ DA HATAY’DAKİ GERÇEKLERİ GÖRMESİ LAZIM

 Gelen misafirlere biz misafirperverlik yaptık ve yapmaya da devam edelim.  Sağlıklarına, barınmalarına, yeme içmelerine vs. ama Suriye içinde ya da  Suriye sınırına yakın alanlarda,  kamplar kurup orada bunları gidermemiz gerekirdi. İlk günden itibaren savunduğum budur. Çok geç kalmış değiliz ve biz bunu yapmak zorundayız.

Aksi bir durumda,  2039 yılında mağdur duruma düşeriz. Bunun dışında bir durum daha var, bizim pastamız ve pastamızın limitleri belli ve o pasta da gittikçe küçülüyor. Bu Suriye ve Ortadoğu’ya bizim insanlarımız ihracat, turizm gibi faaliyetlerini gerçekleştiremediğinden böyle. Bugün Hatay’da turizm, ticaret, sanayi dar boğaza girmiş durumda. Bu dar boğaza giren kısırlaşmış ekonomiyi de,  gittikçe artan bir şekilde Suriye’den gelen insanlar ortak olmakta. Yani pasta diliminin hem küçülmesi,  hem de yavaş yavaş büyük kısmının elimizden gitmesi gündemde.

Çünkü Suriyeliler, iş yapmakta, ticaret yapmakta ve bunlar vergi de vermiyorlar. Çok büyük bir kısmı vergi vermiyor. Bunun yanında,  hemen her sektörde bunlar çalışıyorlar. Sebep ,  ucuz işçilik. Hal böyle olunca da,  bizim işçi çocuklarımız işsiz kalıyorlar. Çocuklarımızın oturdukları evler de gün geçtikçe pahalılaşıyor, çünkü 3-4 Suriye ailesi birleşip bir daireyi tutabiliyorlar. Hal böyle olunca da,  boşanmalar artıyor ve bizim aile yapımız da dejenere oluyor, huzursuzluk artıyor. Devlet büyüklerimizin biraz da Hatay’daki gerçekleri görmesi lazım. Gördükleri zaman da bundan sonraki süreç içerisinde,  zaten burada doğan çocuklara kimlik veriyoruz.  Biz şuna karşıyız:

HATAY’IN GEÇMİŞİNDE HİÇBİR EMEĞİ OLMAYAN İNSANLARIN, HATAY’IN GELECEĞİNDE SÖZÜNÜN OLMASINA KARŞIYIZ.

 Hatay’ın geçmişinde hiçbir emeği olmayan insanların Hatay’ın geleceğinde sözünün olmasına karşıyız. Ben de Hatay halkının Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, bu beyanatları her yerde veriyorum. Yani biz üç tane oy alacağız diye çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini ipotek altına koyamayız. Devlet ve hükümet olarak bir şeyler yapılması lazım. ‘ Ya sev, ya terk et ‘ demiyoruz ama şu var ki oradaki savaş bittiğinde,  güvenli bölgelere bu insanların gidebileceği bir zeminin oluşması ve bu insanların kendi ülkelerine zamanı geldiğinde gönderilmesinden yanayız.

KENDİ ÜLKESİNE SAHİP ÇIKAMAMIŞ İNSANLARIN,  BENİM GELECEĞİMİ TAYİN ETMESİNİ DE İSTEMİYORUM

Burada kendi ülkesine sahip çıkamamış insanların,  benim geleceğimi tayin etmesini de istemiyorum. Durumları ve pozisyonları tabi buradakilerin çok büyük bir kısmının sorunu değildir. Biz gene bu insanlara bakalım ama sosyal hayat düzeldikten sonra, güvenlikleri sağlandıktan sonra, burada kalmaları taraftarı da değilim.

SORU: Bölgedeki riskler noktasında şu anda durum ne? Bir de Avrupa’da başlayan Sarı Yelek dalgası var biliyorsunuz.  Daha önce Arap Baharı vardı. Şimdi Avrupa’da sarı yelek rüzgarı esiyor. Türkiye’de daha önce denenmiş bir Gezi Olayı var ama en tehlikeli bölge başta sizin yönettiğiniz Hatay başta olmak üzere ; Adana, Mersin belki biraz Antalya . Seçim öncesinde bir risk görüyor musunuz,? Alınan ya da alınması gereken tedbirler neler?

LÜTFÜ SAVAŞ: En büyük tedbir huzur, demokrasi ve ekonomik eşitliktir.

SORU: Risk var mı şuanda?

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HEPİMİZİNDİR

LÜTFÜ SAVAŞ: Her devlette olduğu gibi bizde de risk olabilir ama bu risk Hatay’da minimumdur. Biz burada 7 yıldır sosyolojik, psikolojik, ekonomik olarak çok sıkıntı çekmemize rağmen,  biz birbirimizi kucaklamayı bildik ve birbirimizi kucaklamaya da devam ederiz. Gerçekten olgunlaşmış bir topluma sahibiz. Dün biz Hristiyan kardeşlerimizin Noel bayramını kutladık, ondan önce Musevi kardeşlerimizin Işıklar Bayramı’nı kutladık ve protokol olarak orada bulunduk. Tabi herkesin dini kendinedir ama Türkiye Cumhuriyeti hepimizindir.

SORU:Tabanda sorun yok o zaman?

LÜTFÜ SAVAŞ: Evet tabanda sorun yok. Biz iyi günlerimizi de , kötü günlerimizi de paylaşmayı biliriz. Biz bunu refleks haline getirmiş bir şehiriz. Tabi bu şehir tüm bunları yapıyor ama aynı zamanda çok nazik de bir şehiriz. Bu nüfus olayı dahildir buna ve bu dengelerle oynamak son derece tehlikelidir.

SORU: Sizinle bir süre önce de röportaj yapmıştık ama o zaman adaylığınız henüz ilan edilmemişti. Şu an ikinci kere adaysınız. Hatay halkına ne demek istiyorsunuz?

LÜTFÜ SAVAŞ: Hatay halkı gerçekten engin tecrübeye sahip bir halktır ve Hatay halkı  belediyecilikte,  siyasi partiden çok belediyeyi yönetecek insana önem verir. Belediyeyi yönetecek insana da şehrin emanetini beş yıl boyunca teslim ettiği insan olarak bakar. Onu bir şehr-i emin olarak görmek ister ve ayrıştırıcı, birbirinden uzaklaştırıcı, küçültücü bir şahsiyetten uzak birisini ister. Yani tecrübeli, bilgi dağarcığı geniş olan, herkese adaletli ve eşit davranan bir tarzı benimser. Bizim bu konuda on yıllık bir geçmişimiz var. Hemşehrilerimiz de bizim bu geçmişimize güveniyor. Benim genelde söylediğim bir şey vardır:

HATAY'IN GÜVENİLİR BİR ŞOFÖRE İHTİYACI VAR

 "Hacca giderken, umreye giderken, bir hastanede tedaviye giderken, askere giderken, gurbette çalışmaya giderken eşinizi, çocuklarınızı, ananızı, babanızı ... kime emanet etmeye güveniyorsanız,  belediyede hizmeti yapacak adam da odur. Oyunuzu ona verin."

Çünkü oy namustur, siz şehrin namusunu bir kişiye teslim edeceksiniz, bu kişinin adaletli, geçmişi temiz, dağarcığı geniş bir insan olması lazım. Ben de 10 yıldır belediye başkanıyım.  Aynı zamanda doktorum, çok eğitim almışım, dünyayı az çok biliyorum, Hatay halkını biliyorum, imza attığım güzel projeler var. İnşallah onlara yakın zamanda yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı hemşehrilerimizle paylaşacağız. Bizim artılarımız fazlaysa bize oy versinler, rakibimizin artıları fazlaysa ona oy versinler. Bu din değil, mezhep değil, etnik köken değil.  Hatay'ın güvenilir bir şoföre ihtiyacı var. 10 yıllık tecrübemize güveniyorlarsa,  hemşehrilerimizin tevecühünü bizden yana göstermelerini isteriz.

İKTİDAR BU SEÇİMLERDE KAN KAYBEDECEK

SORU: CHP'nin Türkiye genelindeki durumunu nasıl görüyorsunuz?

LÜTFÜ SAVAŞ: Mevcut atanan adayların çok büyük bir kısmı,  toplumdan kabul görecek insanlar. Ama Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda, CHP'nin anketlerde daha yüksek çıkmasını bekleriz. Ben CHP'nin geçen seçimlere göre daha başarılı olacağını düşünüyorum. İktidarın da bu seçimlerde kan kaybedeceğini düşünüyorum. Tabi 16-17 yıllık bir geçmişi var. İlk yıllarda güzel işler yapıldı ama son 7 yılda iktidar kendini tekrar eder duruma geldi. Bazı yerel yönetimlerde eski hizmet aşkı yok.  Genel siyasette de özellikle metal yorgunluğu devam etmekte. Şimdi herkes sayın cumhurbaşkanını örnek göstererek konuşuyor. Tabi ki sayın cumhurbaşkanı o partinin lideridir ve şu anda lokomotifi durumundadır ama lokomotifin arkasındaki vagonlar el freni çekerse o lokomotifi zorlar.

CUMHURBAŞKANININ ARKASINDAKİLER EL FRENİ ÇEKİYORLAR

SORU: El freni mi çekti arkasındakiler?

LÜTFÜ SAVAŞ: El freni çekiyorlar, zaman zaman frene basıyorlar.  Öyle olunca da,  lokomotif onların hepsini çekemez duruma gelir.

SORU:Bu bilinçli bir şey mi yoksa bilinçsiz bir şey mi?

LÜTFÜ SAVAŞ: Hayır.  Her şeylerini sayın cumhurbaşkanına bağladıkları için bu oluyor. Kendileri bir şey düşünmeden, üretmeden,  sayın cumhurbaşkanımızın yapmış olduklarıyla bu güne kadar geldiler. Onun da şu an yükü ağır.  Devletin bütün yükü onun omuzlarında. Türkiye'deki ekonomik tablo belli. Dünyada yanlış pozisyona düşmüşüz.  Hukuğun, eğitimin geldiği durum ortada. Yani bütün bunlarla uğraşan,  tek başına bir cumhur başkanı var. Belediye başkanları da, siyaset üretmesi gereken milletvekilleri de,  hem kendini tekrarlamamalı,  hem de bütün yükü sayın cumhurbaşkanına bırakmamaları lazım.  Ama böyle bir keyfiyet seziliyor. CHP'de de yıllardır iktidara gelememenin bir açlığı var. Bu seçimde bunun giderilmesi lazım.  Hepimize çok iş düşüyor. Sayın genel başkanımızdan itibaren özellikle büyükşehir adaylarımıza çok iş düşüyor. Bizim tek sermayemiz;  zekamız, birikimimiz ve çalışma azmimiz.

SORU: CHP için değişik başarı kriterleri konuluyor. Şöyle ki;  "üç büyük şehirden en az ikisi" gibi. Siz bu kriteri nasıl değerlendiriyorsunuz?

LÜTFÜ SAVAŞ: Üç büyük şehrin ikisini alma ihtimali yüksek, üçüncüyü de zorlar gibi geliyor bana. İki tane başarı kriteri var. Kritik illerin alınması ve partinin oylarını en az 5 puan yukarı çekmesi.

SORU: Kritik illeri biraz açabilir miyiz?

LÜTFÜ SAVAŞ: Kritik illerden birisi Hatay'dır, birisi Antalya'dır, Mersin'dir, Adana'dır.  İstanbul ve Ankara tabi önemlidir, İzmir'i zaten alması gerekir. CHP Bursa'yı alırsa,  çok çok başarılı demektir. Çünkü Bursa'da da belli bir doygunluğa ulaşmıştır AKP. Şu anda adayımız,  Nilüfer Belediyesi eski başkanı. Artık büyükşehirde şansını denemesi lazım. Bursa'yı da iyi tanıyor.

ESKİDEN AKP BELEDİYECİLİĞİ KONUŞULUYORDU AMA ŞU ANDA AKP BELEDİYECİLİĞİNİN KÖTÜ GİDİŞATI KONUŞULUYOR.

SORU: Ama CHP'li belediyelerle ilgili bir başarısızlık hikayesi var. Siz buna ne kadar katılıyorsunuz?

LÜTFÜ SAVAŞ :Şu anda başarı konusunda negatife giden iktidarın belediyeleridir. Ben aslında bir Türk olarak bütün belediyelerin başarılı olmasını isterim. Halkımızın daha güzel yaşamasını isterim. O yüzden benim partim dışındaki parti belediyeleri başarısız olsun deme lüksüne sahip değilim. Hepimiz başarılı olalım, insanlar daha başarılı olanı seçsin.

SORU: Mesela en başarılı başkanlardan bir tanesi Eskişehir'di. Ama AK Parti  bu sefer Eskişehir'i alacağını iddia ediyor.

LÜTFÜ SAVAŞ: Burada da AKP'li arkadaşlar, ‘Hatay'ı alacağız’ diyorlar. Söylemekle olmuyor, çalışıp kazanmakla oluyor. Biraz cumhurbaşkanının arkasında el freni yapmaktansa,  biraz daha çalışırlarsa olur. Söz üretmekte üzerlerine yok ama iş üretme konusunda başarısızlar. Eskiden AKP belediyeciliği konuşuluyordu ama şu anda AKP belediyeciliğinin kötü gidişatı konuşuluyor.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler