Nuray Başaran
NÜKLEER SAVAŞ MI , TEKNOLOJİK KIYAMET Mİ KAPIDA?
NATO’nun tanımıyla ‘Putin’in Savaşı’ nda 10. güne geldik.
Putin Kiev ‘e dayandı. Dünya , belki de son konvansiyonel savaşı canlı bir şekilde izliyor.
Hayretle, üzülerek, çoğu zaman da, nasıl olur da durdurulamaz isyanıyla..
Sözün bittiği yerdeyiz.
Geçenlerde gittiğim bir restorantta, yan masada oturan bir çocuk annesine, ‘Putin psikopat mı? ’ dediğinde, manzaranın ne kadar net görüldüğünü küçücük çocuğun gözüyle test ettim…
Bu kafamdaki soruları daha da arttırmışken ve dünya , ‘PUTİN çaresiz kaldığı anda nükleer silaha sarılır mı?’ endişesindeyken, bir haber kaynağım şu soruyu sordu:
Rus denizaltıları, denizaltındaki iletişim kablolarını keserse ne olur?
Aklım durdu.
Ki son dönemlerde Rus donanmasındaki hareketlilik oldukça fazlaydı. Bu konunun uzmanlarından NGazete Yazarı Alp Kırıkkanat, bu hareketliliği bir makalesinde şöyle anlatmıştı:
‘’ Rusların sağlı sollu donanma faaliyetleri sürerken asıl sürpriz bilgi, Norveç İstihbaratından (NIS-Norwegian Intelligence) geldi. Açık kaynaklara göre NIS, ekim ayı sonu itibarıyla 8 adedi nükleer takatli olmak üzere Rus Kuzey Filosuna bağlı tahminen 10 adet Rus denizaltısının seri şekilde harekete geçtiğini bildirdi.
Tahmini 10 adet denizaltı gemisinden 6’sıyla ilgili olarak:
2 adedinin Bear Adası batısında Grönland denizinde, diğer 2 adedinin ise Bear Adası doğusunda Barents Denizinde konuşlandıkları belirtilmektedir. Sierra II sınıfı olduğu belirlenen diğer son ikisinin, Pskov (K336) ve Nizhny Novgorod (K141) isimli denizaltılar olduğu ve Norveç açıklarında konuşlandıkları bildirilmektedir.
Diğer 4 adet denizaltıyla ilgili olarak durum net olmamakla birlikte:
Bir kısım İngiliz kaynakları, bu gemilerin Atlantik Okyanusu’na giriş yapmış olabileceklerini bildiriyorlar. Bu 4 adet denizaltının, GIUK Kanalı (GIUK Gap, Greenland-Iceland-United Kingdom/Grönland, İzlanda ve Birleşik Krallık) olarak tarif edilen ve kanalı oluşturan hatta bulunan ülkelerin adıyla anılan bölgeden geçerek Atlantik Okyanusu’na girmiş olabilecekleri yönünde tahminler yapılıyor. Tabi, tespiti yapılan diğer 6 adet unsurun bu kanaldan geçip daha aşağı bölgelere gitmeyeceğinin de bir garantisi yok.’’
Haber kaynağım sözlerini sürdürdü , daha vahimini aktardı:
Bu denizaltılar, okyanusun derinliklerindeki iletişim kablolarını kesebilecek makaslara sahip. Bu denizaltılar 8 bin metre derinlikteki kabloları keserse , ki bunun kimin tarafından kesildiği de bilinemez. Düzelmesi de aylar alabilir.
Yani?
Yani dünya, bir teknolojik kıyamet günü ile karşı karşıya kalabilir!
Peki nedir bu denizin altındaki kablolar?
Su altı kabloları okyanus ötesi bölgeler arasında veri haberleşmesini sağlayan fiber optik kablolardır. Günlük kullandığımız Facebook, Twitter, Youtube ve buna benzer diğer servisler bilgilerini Dünya’ya bu kablolar aracılığıyla iletir.
Modern su altı kablolarının temelleri , telgrafın kullanımına dayanır. İlk okyanus aşırı haberleşme kabloları 1858 yılının yazında tamamlanıp, İrlanda ile Kanada'yı Atlantik okyanusu üzerinden birbirine bağlamıştı.
Bu kablolar sadece telgraf haberleşmesinde kullanılabiliyordu. İlk resmi mesaj İngiliz Kraliçesi Victoria tarafından Amerika devlet başkanı James Buchanan'a gönderilmişti. Elbette ilk tebrik mesajının gönderilmesi günümüzdeki mesaj iletimi kadar hızlı olmamıştı. 509 harflik tebrik mesajının gönderilmesi 17 saat 40 dakika sürdü. Her ne kadar günümüz şartlarında çok yavaş görünse de o zamanlarda bu mesajın iletilmesi için mesajın 10 günlük bir gemi yolculuğuna çıkması gerekiyordu.
Bant genişliği ihtiyacının artması ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, telgraf kablolarına zamanla telefon kabloları ve fiber optik kablolar eklenmiştir. Aynı zamanda ağ genişliği zamanla büyümüş, günümüz global haberleşme ağı dünyanın her bölgesine yayılmıştır. Telekomünikasyon market araştırmalarına göre, 321 sualtı kablo sistemi günümüzde kullanılmaktadır.
Bu global ağın kurulmasının üzerinden çok uzun zaman geçmemiş olup, zamanla kablolarda daha gelişmiş teknolojiler kullanılmıştır. 150 yıl önce ilk su altı telgraf hattını kuranlar , aslında günümüz ileri teknolojili global su altı ağının temellerini atmışlardı.
Şu anda okumakta olduğunuz bu yazı da dahil olmak üzere, 2020 yılı başı itibariyle internetteki tüm uluslararası iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Tabi bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. O kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir.
Sonrasında neler mi olur?
Dünya ticareti durur. Bankacılık sisteminin durması bir yana, tüm itnernet sistemi durur. Bitcoin durur. Sosyal medya durur. Durur da durur…
Trafik, geri kalan trafik uydu hatlarına yoğunlaşır. O da uydu hat sistemlerinin çökmesine neden olur. Kesilmeyen hatlar da yoğunluktan erişilemez.
E postalarımız çöker. Telefon hatları kesilir. Wathsap ve sosyal medya biter. Youtube biter. Güvenlik açısından internet güvenliği biter.
Düzelmesinin birkaç ay sürmesi halinde, dünya trilyonlarca dolar zarar eder. Kredi kartları çalışmaz. İnsanlar en az 5-6 gün bankalardan para çekemez.
Türkiye’deki bankaların çoğu DNS alan adı yönlendirme ve ilgili alan adı hizmetlerini yurt dışında alıyor. Böyle bir durumda, yurt içinde servise devam etmek için bu tür güvenlik hizmetlerini devre dışı bırakmak zorunda kalır. Merkez Bankası devre dışı kalabilir. Bankalar merkez bankası ile iletişim kuramazsa bankacılık sistemi durur.
Yani?
Putin’i kaybedecek bir şeyi kalmamış insan psikolojisinden uzak tutmak lazım gibi görünüyor.
BM’nin çok acil, uluslararası kablolara yapılan saldırıyı , top yekün saldırı olarak kabul etmesi lazım…
Ne dersiniz ?
Bu durum, dünyanın Putin için düşündüğü ekonomik yaptırımlardan daha mı az ?
Yoksa Putin durdurulamaz bir noktada mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.