Nuray Başaran yazdı: ATATÜRK OLSAYDI 'O MEKTUBU' NE YAPARDI?

Nuray Başaran yazdı: ATATÜRK OLSAYDI 'O MEKTUBU' NE YAPARDI?

Nuray Başaran yazdı: ATATÜRK OLSAYDI 'O MEKTUBU' NE YAPARDI?

O'nu kaybedişimizin üzerinden 81 yıl geçti. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal  Atatürk'ü sevgi ve minnetle anarken haykırmak istediğim  bir cümle var yüreğimde:

SENİ ÇOK ÖZLÜYORUZ....

Zira bugün kurduğun Cumhuriyet sayesinde yazdığım bu satırlarda ve yazacaklarımda,  daha ne kadar çok sana ihtiyacımız olduğunu görüyor, biliyor ve buradan bir daha söz veriyorum:

EMANETİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ. TÜRK GENÇLİĞİ DE AYNI RUHTA ATAM!

Ve bugün, o günlerde olduğu kadar ülkemiz zor şartlardan geçiyor ve senin o gün görüp Türk Gençliği'ne seslenirken söylediklerin bir bir oluyor.

En basitinden emperyalist güçler bölgemizde 100 yıllık projeleri için yeni haritalar ve hayaller peşinde.

Ve şimdi bize 'hakaret', 'şantaj' ve 'tehdit' dolu mektuplar gönderebiliyor ve bizi 'hiza'ya çekmek istiyorlar.

Her ne kadar şimdilik siyaset bunu bir iç politika malzemesi olarak kullansa da,  bugün sizi kaybedişimizin 81. yılında sormadan edemiyorum:

'Acaba siz olsaydınız bu mektuba ne cevap verirdiniz?' diye.

Tam da bu noktada Anılarla Atatürk'ün İzmir'i kitabından bir bölüm karşımıza çıkıyor. ARAŞTIRMA: Hanri BENAZUSâ ait.  YAYINA HAZIRLAYAN: Şevket ÖZÇELİK. Özçelik aynı zamanda benim ilk gazetecilik yıllarımda Yeni Asır Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmenim.

Kitaptan aynen aktarıyorum:

YAVERİ SALİH BOZOK'TAN:

Kurtuluş sonrası İngiliz Donanması'nın İzmir Limanı'nda kalmaya devam etmesi Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı çok tedirgin etmektedir.

İngiliz Donanma Komutanı ziyaretine gelir. Gazi misafirperverlik gösterir. Amiral, kendi vatandaşları ile azınlıkların durumlarını sorar. Gazi; suç işlemeyenlerin İzmir'de kendisi kadar güvende olacaklarını, suç işleyenlerin adaletin huzuruna çıkacaklarını söyleyince sohbet gergin bir havaya girer.

Sonrası Salih Bozok'tan dinliyoruz:

"Donanma komutanı der ki:

- Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan Ordusu'ndan cesaret alan bazı Rum ve Ermeniler şımarıklık yapmış olabilir. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır. Hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kimseler, halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır!

EFENDİ DEĞİLSİNİZ

Son cümleye kadar gülümsemekte olan Mustafa Kemal Paşa, amiral tehdide kalkışınca sözünü bıçak gibi kesmiş:

- Şu "Efendi Devlet" rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz!

İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem!

Amiralin benzi kül gibi olmuş:

- İngiltere Hükümeti'nin tebaasını her yerde koruma hakkı, devletler hukukunun teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz...

İşte o zaman Mustafa Kemal Paşanın tepesi iyice atmış:

LİMANI TERK EDİN

- Arkaladığınız Yunan Ordusu'nun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk Ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı boşaltacak güçtedir de... Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!

Mustafa Kemal Paşa'nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi yüzünde şakladıkça, Amiral ne yapacağını şaşırmış ve;

- İngiltere'ye savaş mı açıyorsunuz? demiş.

Paşa burada son sözünü söylemiş:

- Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması'nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık... Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Bizim gözümüzde "Barış antlaşması yapmamış" iki devletiz. Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum!

BALMUMU HEYKEL

Amiral bu sözlerle bir balmumu heykeline dönmüş...

Şişe, gerine girdiği Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçülmüş ve sonunda kekeleyerek;

- Affedersiniz!

demiş ve yerlere kadar eğilerek geri geri kapıya gidip dışarı çıkmış."

* * *

Görüşmeden sonra İngiliz Hükümeti Türk Hükümeti'ne ultimatom verir. Komutana söylenenlerin yazı ile teyidi istenir... İstenen yapılır.

Olay şehirde de duyulur ve Falih Rıfkı Atay'ın anılarına göre "Başımızı yeniden savaş belasına sokacağız" tedirginliği başlar.

Fakat birkaç saat sonra İngiliz ve Fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere bindirip sessizce çekip giderler.

Salih Bozok o anı şöyle anlatıyor:

"Verilen zaman bittiğinde, büyük İngiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik.

"O" ise, bakmıyordu bile...

Bugün ise arşivlerimize giren 'Trump Mektubu' ile karşı karşıyayız. Ve 13 Kasım'ı bekliyoruz. Peki neler olabilir? Yarın yazacağım.

Kaynak: ATATÜRK OLSAYDI 'O MEKTUBU' NE YAPARDI? - Nuray Başaran

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler