'Obezite, hareketsizlik kanseri artırır, işlenmiş etlerden uzak durulmalı'
Dünya Kanser Günü'nde onkolog Prof. Dr. Faruk Aykan ile kanseri, genetik faktörlerin etkilerini, doğru beslenmeyi ve yeni nesil tedavi yöntemlerini anlattı.
Kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü urlara deniyor.
Kimine göre her geçen gün daha fazla insanı etkisi altına alan kanser modern çağın vebası.
Kimine göre her geçen yıl gelişen teknoloji ve tıp alanındaki ilermeler sayesinde bu hastalıkla artık geçmiş yıllara kıyasla daha rahat mücadele ediliyor.
2019'da Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, Türkiye'de her yıl ortalama 163 bin kanser vakası görülüyor.
Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) ise 2018'de dünya genelinde 2 milyon 93 bin kişiye sadece akciğer kanseri teşhisi konduğunu söylüyor.
TÜİK’in verileri, Türkiye'de kanserin tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturduğuna işaret ediyor.
Tüm bu istatistiki verilere rağmen uzmanların hem fikir olduğu bir konu var.
O da doğru tedavi yöntemi ve sağlıklı yaşam stiliyle kanserin yenilebileceği gerçeği.
Uluslararası Kanser Savaş Örgütü tarafından her yıl 4 Şubat'ta gündeme getirilen Dünya Kanser Günü küresel hastalığa karşı küresel bilinçlenme günü.
Bilinçlenme önemli zira önleme, erken teşhis ve tedavi için kaynağa uygun stratejiler uygulanırsa her yıl 3,7 milyon hayatın kurtarılması mümkün.
Peki kanserden korunmak için izlenecek bir yöntem var mı?
Tedavi süreçleri nasıl yönetilmeli?
Hangi kanser türleri, niye artışta?
Kanser teşhisi ve tedavisinde izlenmesi gereken yollar ne?
20. Ulusal Kanser Kongresi'nde Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu'nda birincilik ödülü alan Aykan uzun yıllar İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nde de görev yaptı.
"Fiziksel aktivite azalınca bazı kanser türlerinde artış oluyor"
Türkiye’de en çok hangi kanser türleri görülüyor? Kanser hastalığı neden yaygınlaşıyor?
Türkiye’de en çok görülen kanser türleri erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseri. Bunun dışında kolerektal kanserler, mide kanserleri ve kadınlarda tirot kanserleri 2. ve 3. sırada yer alıyor.
Kanser hastalığının yaygınlaşması konusunu şöyle detaylandırmamız gerekir. Öncelikle tanı olarak imkanlar çok arttı. Bugün birçok görüntüleme yöntemi, klinik muayeneler, kan tetkikleri ve yapılan biyopsiler sonucunda kanser tanısı çok rahat olarak koyulabiliyor. Bunun yanı sıra bazı kanser türlerinde artış olduğu da bir gerçek. Akciğer kanserindeki artışlarındaki esas; tütün ürünlerinin (sigara, nargile) tüketimi ile ilgidir. Bunun yanı sıra yanlış beslenmeye bağlı olarak obezitenin artması ve fiziksel aktivitenin azalması sonucunda bazı kanser türlerinde artış gözlemleniyor.
"Erken evre hastalarda şifa şansı oldukça yüksek"
Tedavinin başarısındaki faktörler neler?
Öncelikle hastanın doğru adrese yani onkoloji servisine gitmesi gerekmekte. Hastaya tanı koyulduktan sonra doğru ve güncel tedavilerin yapılması lazım. Bu tedavi türleri cerrahi, kemoterapi, radyasyon onkolojisidir. Birçok solid (organ) tümöründe erken evrede ilk tedavi cerrahidir. Ancak cerrahinin onkoloji ilkeleri doğrultusunda yapılması gerekmektedir. Cerrah ne kadar deneyimliyse hastaların sonuçları da aynı oranda yüz güldürücü olmaktadır. İlk cerrahinin zamanında ve doğru yapılması başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. En güzel örneği kalın bağırsak ve rektum kanserleridir. Rektum kanserinde hastanın sonucunu belirleyen en önemli faktörün başında ilk yapılan cerrahi gelmektedir.
Ardından dünya standartlarının kılavuz ışığında yapılması gereken ek tedaviler vardır. Kemoterapi veya radyoteraopi vakaya ve organa göre gündeme gelmelidir. Kanser dediğimizde tek tip bir hastalıktan değil, 100’den fazla çeşidi olan bir hastalıktan bahsediyoruz. Bir hastaya kanser tanısı konulduğunda o hastaya evreleme yapılır yani evre belirlemesi yapılır. Erken evre hastalarda şifa şansı oldukça yüksektir.
Kanserden korunmak için neler yapılmalı?
Kanserden korunmak için öncelikle ailede vaka varsa (birinci derece akrabalar anne baba) erkenden tarama testlerine girilmesi gerekiyor. Kadınlarda ve erkeklerde 50 yaş itibarıyla yılda 1 kez kolonoskopi, 50 yaşından itibaren yılda bir dışkıda gizli kan testi, kadınlarda rahim kanseri için jinekolojik muayene ve smear testleri koruyucudur. Bunlar erken tanı açısından önemli testler. Kanserden korunma da ise birincisi; fiziksel olarak aktif olmalıyız günlük yarım saat yüzme, yürüyüş, spor yapmamız gerekiyor. Vücut kitle indeksimizi normal sınırlar içerisinde ne kadar korursak kanserden de o kadar korunuruz. İkincisi; sigaradan ve nargileden uzak durmalıyız. Üçüncüsü; dengeli beslenmemiz gerekiyor. Tüm besinlerden yeterli ve dengeli bir şekilde almalıyız. Bunların içerisinde proteinler, karbonhidratlar yağlar, vitamin ve mineraller hepsinden dengeli ölçüde almalıyız. Yeterli derken de kişinin sarfettiği enerjiye göre beslenmesi çok önemli. Örneğin ağır çalışan bir işçinin günlük alması gereken kalorisi yüksektir. Masa başı çalışan kişinin ise alması gereken günlük kalorisi daha düşüktür. Günlük kalori ihtiyacına göre beslenmemiz ve aşırı kalorili gıdalardan uzak durmak gerekiyor. Aşırı kalorili besinlerin başında fast food beslenme gelmektedir. Bunlar hem yağdan zengin hem karbonhidrattan zengin gıdalardır ve bu beslenme türünün obezite, metabolik sendrom ve kanser ile olan ilişkisi çok net bir şekilde biliniyor. Dolayısıyla bu beslenme tipinden uzak daha çok Akdeniz beslenme tipine göre beslenmeliyiz. Yeşil sebze, meyve ve yağ olarak da zeytinyağı gibi doğal yağlarla beslenmeliyiz. İşlenmiş etlerinde sakıncasına değinmek istiyorum. İşlenmiş kırmızı et birkaç sene önce Dünya Sağlık Örgütü’nün birinci derece kanserojen listesine girdi dolayısıyla işlenmiş etlerden (salam, sosis, sucuk ) uzak durmalıyız. Burada tabi süreklilik çok önemli, her gün bu gıdaları tüketmemeliyiz. Kutu içeceklerin içerisindeki şekerin doğal şeker olmadığını biliyoruz burada kullanılan şeker früktoz şurubu ancak bu sentetik olarak üretilen bir şurup, bunların karaciğer yağlanmasına yol açtığı ve obezite riskini arttırdığı dolaylı olarak da kanser riski oluşturduğu bilinmekte.
"İmmünoterapi ile vücudun bağışıklık sitemini güçlendirilebilinir"
Kemoterapinin yerini alabilecek tedaviler var mı?
Öncelikle şunu belirtelim kemoterapi kanser tedavisinde çok önemli bir tedavi disiplinidir. Bir çok hastalıkta örneğin testis tümörlerinde veya lenfomalarda primer tedavidir ve özellikle lenfomalarda kemoterapi ile şifa söz konusudur. Ancak son yıllarda kanser oluşum mekanizmaları çok daha iyi anlaşılmaya başlandı ve hücre içerisinde hücrenin çoğalmasına etki eden hedefler birer birer belirlenmeye başlandı. Yani kanserde rol oynayan öncü hedefler belirlenmeye başlandı ve bunlara yönelik akıllı ilaçlar geliştirildi. Bugün bunların birçoğunu kullanıyoruz. Ama daha çok kemoterapi ile birlikte kullanıyoruz. Bu ek olarak birkaç senelik çok daha yeni bir gelişmede immünoterapi alanında oldu tümörlerin vücudun bağışıklık sistemine yani ümmün sistemini nasıl baskıladıkları gösterildi ve bu baskıyı ortadan kaldıran ilaçlar geliştirildi. Dolayısıyla immünoterapi ile vücudun bağışıklık sitemini güçlendirilerek tümör hücresini elimine etmeye yönelik çok güzel tedaviler elimizde mevcut.
Kanser tedavisinde Türkiye’nin yeri nedir?
Kanser tedavi branşları medikal onkoloji, radyasyon onkoloji, cerrahi onkoloji ve jinekolojik onkoloji dünya ile paralel bir seyir göstermektedir. Gerek eğitim açısında gerek yurtdışı tedavilerini uygulama açısından hiçbir sıkıntı ve geride kalmışlık söz konusu değil.
Kansere bağlı ölüm oranları azaltılabilir mi?
Kansere bağlı ölüm oranları erken teşhis ve doğru tedavi ile eski yıllara göre azaltıldı.
Çocuklarda, gençlerde ve spor yapan kişilerde kanser görülmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Burada özellikle aile öyküsü ve genetik geçmişi dikkate almak lazım. Aslında kanserlerin yüzde 10-15’i kalıtsaldır. Genç yaşta görülen kanser vakalarında genetik yapının incelenmesi önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.