Ömer Dinçer’in yeni kitabı Hüner ile Güher çıktı!
Ömer Dinçer’in yeni kitabı Hüner ile Güher geleneğin izinden giderek modern bir fabl olma iddiasında.
Önsöz
Geleneğimiz krallara “daha iyi bir insan”, “daha iyi bir yönetici” olması için, özlü sözlerle ve ibretlik hikâyelerle öğütler veren kitapları önemsemiş, edebiyatımızda siyasetnâme veya nasihatnâme adıyla başlı başına edebi bir tür oluşturmuştur.
Bu kitap, geleneğin izinden giderek, siyasetnâmelerin ve nasihatnâmelerin diliyle çağdaş kamu yönetimi düşüncesini ve uygulamalarını anlatmaya çabalıyor. Elinizdeki eser düzenlenirken hem kıssa geleneğinden yararlanılmış hem de eserin içerik ve konuya yaklaşımı farklı üsluba büründürülerek klasik nasihatname türüyle bağ kurulmuştur.
Her çağda olduğu gibi, günümüzde de yönetici olmanın zorlukları, sorumlulukları ve vebali düşünüldüğünde, bütün yöneticilere tavsiyeler vermek önemli bir rehberlik oluşturur. Ancak sözü edilen siyasetnâmelerle dil ve üslup olarak benzerlik taşısa da bu eserin içerik ve yaklaşım olarak onlardan önemli farklılıkları olduğu hatırlatılmalıdır:
Her şeyden önce, kitap içerik olarak farklıdır ve genelde çağdaş yönetim düşüncesi ve uygulamalarını, daha özelde ise çağdaş kamu yönetimini konu edinmektedir. İkinci olarak geçmişin hanedanlık yönetimlerini değil, çağımızın demokratik yönetimini ve iyi yönetişim uygulamalarını tavsiye etmektedir. Üçüncü olarak, liderlere daha iyi bir kral olmayı değil, kral olmamayı öğütlemektedir.
Bugün artık belirli sayıdaki ülke hariç ne krallar ne hükümdarlar ne de sultanlar kaldı, lakin devletler yaşamaya devam ediyor. Tarihin yönetici devleti, çağdaş dünyada yerini devlet yöneticisine bıraktı. Çağdaş dünyada, artık tüzel kişiliği olan ve yasalarla tanımlanmış devletler ile belli makamlarda geçici süreyle görev yapan yöneticiler bulunmaktadır. Bu vesileyle biz de eski krallara ve hükümdarlara uygun görülen tavsiyelerden ziyade günümüz devlet yapısı içinde görev yapan tüm kamu yöneticilerine yönelik öğüt ve önerileri fabl üslubuyla anlatmayı tercih ettik. Bunu yaparken modern yönetim biliminin öğretilerini
Önsöz 9
göz ardı etmedik. Aksine çağdaş yönetim yaklaşımı ve bilgilerini geleneksel bir üslup ve dille anlatmayı denedik.
Gerçekte çalışmamıza “Yönetim biliminin kendi dili var, dolayısıyla eski bir yöntemle anlatmak çelişki yaratır” diye bir eleştiri getirilebilir. İlk bakışta haklı gibi görünen bu eleştirinin, çağdaş yönetimin içeriği ve niteliği ile ilgili olmadığı açıktır. Kaldı ki tercih ettiğimiz üs- lup ve anlatım, özellikle konuya yabancı insanlara ve nasihat edebiyatı geleneğine sahip toplumumuza bilimin bulgularını daha kolay, eskilerin ifadesiyle muhtasar ve müfit bir şekilde ulaştırma fırsatı verecektir. Denediğimiz tarz, iki ayrı kaynağı; yönetim biliminin bulguları ile nasihat literatürü vasıtasıyla biriktirilen yüzlerce yılık siyasete ve yönetime dair hikmeti aynı nehirde buluşturuyor ve her ikisinden de yararlanma fırsatı sunuyor.
Diğer yandan eser edebi bir roman olma iddiasına da sahip değildir. Romansı bir anlatıma sahip olmakla birlikte edebi olmaya değil, mecaz yoluyla yönetim tavsiyeleri yapmaya, hikmeti öğütlemeye öncelik verir.
Kamu Yönetimi Âdâbı: Geleneğin İzinde Modern Bir Siyasetnâme adlı eserimizden haberdar olanların bu kitabı okurken rastladıkları çağdaş kamu yönetimiyle ilgili bilgilerin gelenek mihengine vurularak yeniden anlatıldığını görmeleri muhtemeldir. Bu tam da bizim istediğimiz şeydir ve Kelîle ve Dimne yahut La Fontaine Masalları türünden tarihe mal olmuş kitapların birer ilham kaynağı olarak bizim eserimizde ihyası anlamını taşır. Sonuçta bu eser, çağdaş kamu yöneticilerine yönetim bilimini, siyaseti ve kurumsal ahlakı dolaylı yollardan, intak (hayvanların konuşturulması) ve teşhis (hayvanlara insani özellikler verilmesi) usulüyle anlatmaktadır.
Hiç şüphesiz kitabın içinde geçen hikmetli sözler, bilgi ve hikâyeler bütünüyle yazara ait değildir. Bunların birçoğu Beydebâ, Celâleddîn-i Rûmî, Sa‘dî-i Şîrâzî, Ferîdüddin Attâr, Ahmed Yesevî, Yûsuf Has Hâcib, İbnü’l-Mukaffa‘ ve İmam Gazâlî gibi nasihatnâme veya siyasetnâme yazarlarının aktardığı kelâm-ı kibâr, vecize, darb-ı mesel ve hikâyelerden oluşmaktadır. Ayrıca La Fontaine ve Ezop masalları türünden eserler de hikâyelerimize kaynaklık etmiştir. Kitabın içindeki hikmetli söz, nükte ve tahkiye anlatımları özgün kaynaklarından bazen aynen aktarılmış, bazen ilham alınarak yeniden kurgulanmış, bazen de yeni yazılmıştır. Bu tür masal ve hikâyeler kendi bağlamı içinde alıntılanmış olsa bile okuyucunun kitaptan yararlanması için
10 Hüner ile Güher
anlatılanların sadece lafzına değil, arkasındaki manaya da dikkat etmeleri yararlı olacaktır.
Kitabın yazılışının basit bir öyküsü var. Birkaç zaman evvel, romancı bir dostumla sohbet ederken, konu fabllerden açılmış, çağdaş bir fabl yazma bahsi konuşulmuş ve özellikle siyaset, kamu yönetimi, işletme gibi alanların öğretiminde fabl türü bir kitaba ihtiyaç bulunduğu fikri oluşmuştu. Bu fikir hareket noktamız oldu. Bu tür bir kitap yazmam için beni teşvik ederek, cesaretlendiren İskender Pala’ya teşekkürü borç biliyorum...
Son olarak, kitaptaki olayların günümüz siyasetine benzerlikleri tamamıyla insan fıtratından ve yönetimin evrenselliğinden kaynaklandığı belirtilmelidir. Okuyucumuzun zihninde kişi veya kurumlara uyarlanması, benzetilmesi, adapte edilmesi hem kastımızın dışında hem de arzumuzun hilafınadır.
Kitabı okurken hem öğreneceğinizi hem de eğleneceğinizi umuyoruz. Siyaset ve kamu yönetimi yahut işletme ve uluslararası ilişkiler gibi ağır ve bilimsel konu başlıklarını başka türlü nasıl olur da kültürel birikime dönüştürebilirdik ki!..
Ömer Dinçer
İstanbul, Balaban, Ekim 2021
Önsöz 11
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.