Onur Akbaş Yazdı: New York Times’tan 50 Hatıra Seçkisi
İnsanoğlunun en önemli özelliğidir anlatmak. Ruh dünyası anlatarak oluşan başka bir canlı yoktur.
Gördüğü, duyduğu, yaşadığı, ilginç şeyleri değil sadece sıradan zamanlarda kendi sıra dışı duygularını beklentilerini özlemlerini paylaşmaktır anı denilen yaşantı… siz bunu sadece geçmişteki şekli itibariyle değil geleceğe evirilen yanı itibariyle de değiştirme arzusunu fiktif bir anlatı bağlamında anlatmaya başladığınızda bunun adı roman olur, hikaye olur, senaryo olur, tiyatro olur.
Zira işin “şöyle olsaydı” kısmı yaşantının/anı anlatmanın birkaç tık üstüdür. Ama olayı sadece edebi yetiye indirgeyerek anıyı böylece sığ bir değerlendirmeye mahkum etmek doğru olmaz.
Evet neticede gerçek bir yaşantının neticesi olsa da sonuçta bir zihnin eseri olarak ortaya çıktığı için fiktif/itibari dünyaya ait olması itibariyle estetik yanı ağır basan bir türdür diye düşünüyorum.
Kim kendisiyle baş başa kaldığında iyi bir anı yad ederek hülyalar dalmaz ya da baş başa kaldıklarıyla bu anı paylaşarak tüketme makamında üretmez?
Ya da kim aklından atamadığı zor bir anı yeniden üretme anında terler içinde kaldığının ve şimdi o anın hayaletiyle cebelleştiğinin titreyip farkına varmaz kimi zaman?
New York Times yukarıda ifade ettiğimiz, hem psikolojik hem de edebi nedenlerin değeri ve önemini belki bir kere daha son elli yılın her yıla bir kitap gelecek surette bir elli kitaplık bir seçkisini oluşturmuş.
İlgimi çekenlerden birisi Maxine Hong Kingston’un anlatılar dünyası, gerçek dünya ya da söylencelerden oluşan dünyaların birbirine girdiği bir bağlamda bir genç kız olarak savaşçı, eş ya da köle olarak yaşamak gibi seçeneklere mahkûm edilmiş bir hayatı anlattığı orijinal ismi “The Woman Warrior” olan ve 1976 yılında çıkan romandı.
Adeta fantastik ya da gotik atmosferde gelişen bir hayatın bir kadın gözüyle kaleme veya kayıt altına alındığı bir hatıra kitabı.
Kim bilir belki de içinde yaşadığı atmosferi yeniden yaşatırken o tazecik bir fidan gibi kendisine biçilen roller karşısında birey olmanın, kadın olabilmenin mücadelesini verirken de satır arasına anılarda yaşananın sıkıntıların terini miraas bırakıyordu.
Her insana göre bir lezzet, müzik, sanat anlayışı olabileceği gibi bence her insana göre bir yaşanmışlık kalıbı vardır.
İşte size kabaca tam elli kitap okuyup şimdilerde yaygın bir ergen mottosu olan “olayını bulmak” için bir fırsat. Belki sadece hayata dair değişen duygularınız değil stiliniz, algınız ya da rolleriniz olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.