Çidem Ayözger Ergüvenç
OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU
(Geçen yıl gazetemizde paylaşmış olduğum bu yazıyı güncelliğini hâlen koruduğu ve önemini asla yitirmediği için okurlarıma yeniden sunmak istedim. 2 Nisan, uluslar arası düzlemde “Dünya Otizm Günü” olarak tanımlanmıştır.)
Otizm spektrum bozukluğu yaygın gelişimsel bir bozukluk olup birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubudur. Erken dönemde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında köklü temel fonksiyonların gelişmesinde gecikmeleri de içeren bir spektrum bozukluğudur. Tanı alma yaşı giderek daha aşağılara çekilerek şimdilerde bebeklik aylarında, altı aydan sonra gerçekleşebilmektedir. Nedeni üzerinde halen yoğun çalışmalar yapılmakta olup henüz kesin bir sonuca ulaşılamamakla birlikte çeşitli etkenler üzerinde durulmaktadır. Anne karnında tanı alınamamaktadır. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Son yıllarda otizm sanki bir bulaşıcı hastalık gibi yayılmaktadır. Erken tanı ve eğitim tek çaresidir. Göz teması kurmama, kendisine seslenilince ilgilenmeme, konuşma geçliği, tekdüze hareketler, iletişimsizlik, parmak ucunda yürüme, kollarını kanat çırpar gibi çırpma otizm belirtilerindendir. Otizm beraberinde disleksi (öğrenme güçlüğü,) epilepsi (sara), hiper aktivite gibi başka sorunları da getirebilir. Sıradan insanlarda olduğu gibi zekâ yelpazesi otizmde de geniştir, çeşitli zekâ düzeylerinde otistikler vardır. Diğer isimli tanıları da barındıran geniş bir yelpazedir. Erken tanı ile bilinçli ve yoğun eğitim süreçlerinden sonra otizmin bazı niteliklerini taşıdıkları halde otizmi büyük ölçüde aşıp sıradan insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilen otizmlilere rastlamaktayız. Dediğim gibi otizmi büyük ölçüde aşmış olan ancak bugün de otizmin bazı çizgilerini taşıdığı halde bağımsız ve özgürce yaşamını sürdürmekte olan oğlumu bu konuda örnek olarak gösterebilirim.
Şu önemli gerçeği göz ardı etmemek gerekir ki, her otizmli birey otizmi aşamaz, aşmak zorunda da değildir; ama her sıradan insan bir otizmliyi en azından olduğu gibi kabul etmek zorundadır, bu toplumsal bir yükümlülüktür.
Bu duyarlı ve önemli sorunun olabildiğince bertaraf edilebilmesi için devlete ve bireylere önemli görevler düşmektedir. Küçük yaşta tanı almış otizmlilerin gereksinimleri karşılanırsa bu insanlar ileride çeşitli görevlerde çalışıp kendi gelirlerini bir ölçüde de olsa karşılayabilir, sosyal güvenlik olanaklarından bireysel olarak yararlanabilir. Aksi durumda ana babalarından sonra bu insanlara devlet bakmak zorundadır ve bu gerçek asla yadsınamaz. Devlet, bu hizmetini yaparken sıradan insanların vergilerinden topladığı parayı kullanır; bu koşullarda kendi refahınız için harcanmasını beklediğiniz bu meblâğı bakıma muhtaç otizmlilerle paylaşmak durumunda kalırsınız. Size verilen hizmetin kalitesi doğal olarak değer yitirir. Oysa bu çocuklar için yapacağınız bağış ve destek sayesinde onların hem sorunları hafifletilmiş hem de kendilerinin istihdam olanakları arttırılmış olur.
Bunlar benim bu konuda aktaracağım en basit bilgiler; ama aslında sözün özü bence otizm demirden leblebi!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.