PKK Kongresi'ni Topladı, Diyarbakır'ın Süreçten Beklentileri Neler?

PKK Kongresi'ni Topladı, Diyarbakır'ın Süreçten Beklentileri Neler?

Ulu Camii, Hasan Paşa Hanı, Meryem Ana Kilisesi gibi tarihi yapılarla çevrili Gazi Caddesi kalabalık.

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde geziyoruz.

Hava çok sıcak.

Ulu Camii, Hasan Paşa Hanı, Meryem Ana Kilisesi gibi tarihi yapılarla çevrili Gazi Caddesi kalabalık.

28 Kasım 2015'te, dönemin Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin "Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede silah, çatışma, operasyon istemiyoruz" sözlerinin ardından öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare de birkaç adım uzaklıkta.

Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK arasındaki 40 yıldan uzun bir süredir devam eden çatışmalı sürecin sonlanması bekleniyor..

Fakat Diyarbakır halkına ve kanaat önderlerine göre her şey daha yeni başlıyor.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun masasında oturuyor

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, Diyarbakırlıların başlangıçta yeni barış sürecine şüpheyle yaklaştığını anlatıyor.

"Süreç Bahçeli tarafından başlatılınca ilk önce herkes bir şaşırdı. Sadece Kürtler açısından değil, Türkiye kamuoyu açısından da bu oldukça şaşırtırıcı bir durumdu. Çünkü 1990'lı yıllardan bugüne, Kürt meselesini demokratik siyaset içinde çözmeye yönelik bütün hamlelere en büyük muhalefet Bahçeli ile MHP'den gelmişti" diyor.

Coşkun, "Kürt halkı tarafından zaman içerisinde duyuru öncesi bir hazırlık olduğunun anlaşıldığını, bunun da şüpheleri azalttığını" belirtiyor.

Diyarbakır'da yaşayan gazeteci Vecdi Erbay, 27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın mektubunu dinlemek üzere Dağkapı Meydanı'nda toplanan kimilerinin Türkiye'den hiçbir şey talep edilmeden PKK'nın kendini feshetmesi nedeniyle bir burukluk yaşadığını söylüyor.

Ancak bu burukluğun aşıldığının Nevruz kutlamalarına katılımdan anlaşılabileceğini düşünüyor:

"Nevruz Diyarbakır'da her zaman kitlesel kalabalıkla kutlanır. Yine binlerce insan Nevruz alanında toplandı. Öcalan lehine yine sloganlar atıldı. Yine posterleri açıldı.

"Öcalan'ın Türkiye devletiyle birlikte başlattığı süreci ve PKK'yı fesih kararı yoluyla Kürt meselesinin çözümü için mücadele önerisini Diyarbakır halkının - diğer illerdeki Nevruz kutlamalarında da aynı şeyler vardı - kabul ettiğini gösteren bir şey oldu. O günden bugüne sokakta biraz daha sürece yönelik iyimserliğin arttığını söyleyebilirim."

Fakat Sur ilçesinde konuştuğumuz Diyarbakırlıların pek çoğu, sürecin başarılı olmasını temenni etmelerine rağmen, buna dair kuşkularını dile getiriyor.

51 yaşındaki Nihat Yiğit, "Barış sürecinin olumlu geçmesini hepimiz isteriz ama inancım yok. Barış süreci mutlaka bir yerde baltalanıyor. Bir yerde yine bir patlama olacak ya da bir yere bir saldırı olacak. Ne olacak, yine 'Kürtler yaptı'. Tekrar film başa dönecek yani. Ama [başarılı olmasını] isteriz, çünkü niye istemeyelim?" diyor.

Nihat Yiğit masanın arkasında duruyor

Nihat Yiğit

Yeni barış sürecine şüpheyle yaklaşanların çoğu röportaj vermek istemiyor.

Aralarında yakınları PKK'ya katılan ya da siyasi faaliyetlerinden dolayı cezaevinde olan, yani kendi tabirleriyle "bedel ödeyenler" var.

Röportaj vermek istemeyenlerin bir kısmını ise süreç başarısızlığa uğrar da Kürtler üzerinde baskı yoğunlaşırsa, yani "devran dönerse", başlarına bir şey gelir diye endişe edenler oluşturuyor.

Diyarbakır halkının sürece temkinli yaklaşmasının birkaç nedeni var.

Bunlardan biri, 2013-2015'teki barış sürecinin başarısızlığa uğraması ve ardından gelen çatışmalı dönem.

Bu dönemin ardından Kürt siyasi hareketi üzerindeki baskıların artması, Selahattin Demirtaş ve hareket içerisindeki binlerce siyasetçinin tutuklanması, DEM Parti'nin elindeki bazı belediyelere kayyum atanması da hükümete güvensizlik doğurmuş.

Ancak "barış" talebini herkes dile getiriyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Vahap Coşkun da, "Türkiye'de Kürtler artık silahın herhangi bir şekilde bir alternatif, bir araç olduğunu düşünmüyorlar. Sorunların olduğunu ama bu sorunların siyaset yoluyla çözülmesi gerektiğini ifade ediyorlar" diyor.

Diyarbakır Hasan Paşa Hanı

Diyarbakır Hasan Paşa Hanı

Coşkun Türkiye'deki kamuoyu yoklamalarının bölgesel düzlemde değerlendirildiğinde bu sonucu doğruladığını söylüyor:

"Türkiye 2015-2024 arasında çok çatışmalı bir dönemden geçti. Fakat [Ekim 2024'ten beri devam eden] bu süreç başladığında yapılan ilk kamuoyu yoklamalarında bile insanlara 'Bir çözüm süreci başlasa siz bunu destekler misiniz?' diye sorulduğunda, toplumun % 50'si buna destek vereceğini ifade ediyordu.

"Aradan geçen yedi ay içerisinde en son yapılan bir kamuoyu araştırmasında bu oran % 68'e çıkmıştı. Yani toplumun üçte ikisinden fazlası bu süreci destekler bir hale gelmişti."

Coşkun, çatışma ortamının ortadan kalkmasının sürece olan toplumsal desteği daha da artıracağını düşünüyor.

Bundan sonra Kürt hareketi nereye evrilecek?

BBC Türkçe'ye konuşan akademisyen, gazeteci ve sivil toplum liderleri, silahların susmasıyla birlikte Kürtlerin "demokratikleşme" beklentilerini daha yüksek sesle dile getireceğini düşünüyor.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, "Artık Kürtlerin temel haklarını dile getiren siyasetçiler, aydınlar, hukukçular, gazeteciler şiddetle bağı kurularak kriminalize edilemeyecek, terörist damgası yemeyecekler. Bu ciddi bir avantaj" diyor.

Bunun Kürt siyasi hareketi dışındaki partilerin de bu yönde bir siyaset izlemeleri için ellerini güçlendireceğini söylüyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç de bundan sonra Kürt meselesinin hukuksal zeminde daha özgürce tartışılması imkanının oluşacağını söylüyor ve ekliyor:

"Sadece Kürt meselesinin değil, diğer bütün toplumsal meselelerin çözümünün kolaylaşacağı bir döneme giriyoruz."

Sokağa çıkma yasakları döneminde Diyarbakır'da Türk güvenlik güçleri ve PKK çatışıyor. Sur'dan duman çıkıyor (27 Ocak 2016)

Kaynak,Getty Images

Sokağa çıkma yasakları döneminde Sur ilçesinde Türk güvenlik güçleri ve PKK çatışıyor (27 Ocak 2016)

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Coşkun da, şimdiye kadar Kürtlerin "demokratikleşme ve hukuk devleti taleplerinin silah işaret edilip, 'şu anda vakti değil' denilerek sümen altı edildiğini, PKK'nın kendini feshetmesiyle bu mazeretin ortadan kalkacağını" söylüyor.

"Siyaset bundan sonra bu taleplerin ne kadar gerçekleştirileceği ile ilgili bir mücadele alanı olacak ve bana göre asıl mücadele bundan sonra başlıyor" diyor.

Bu beklentilerin bir kısmı yasal ve anayasal, bir kısmı ekonomik, bir kısmı da kültürel.

Kürt halkının beklentilerinin, birbirinden son derece farklı görüşteki Kürt siyasi gruplarının 2011'deki toplantısında somutlaştığını söyleyen Vahap Coşkun bunları şu şekilde sıralıyor:

"Dört talep ortaya çıkıyordu. Birincisi meselenin silahtan arındırılması, ikincisi Kürtlerin başta ana dilde eğitim hakkı olmak üzere kültürel haklarının tanınması, üçüncüsü yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve ademi merkeziyetçi bir idari yapının olması ve dördüncüsü de daha eşitlikçi, daha kapsayıcı bir vatandaşlık anlayışının geliştirilmesi."

Yasal ve anayasal beklentiler neler?

Diyarbakır Barosu Başkanı Güleç, 1999'dan beri İmralı Cezaevi'nde tek kişilik hücrede kalan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"ndan yararlandırılmasının bunlardan biri olduğunu söylüyor.

BBC Türkçe'ye haberde isminin yer almaması koşuluyla konuşan 33 yaşındaki bir kadın da, "Kürt halkının kendini daha önemli hissetmesine, sözlerinin dinlendiğini hissetmesine ihtiyacı var. Bunun için tabii ki bu [Öcalan'ın serbest bırakılması veya ev hapsine çıkarılması] büyük bir adım olacaktır" diyor.

Silopi'de bir kadın Abdullah Öcalan'ın posterini taşıyor (3 Kasım 2007)

Kaynak,Getty Images

Silopi'de bir kadın Abdullah Öcalan'ın posterini taşıyor (3 Kasım 2007)

Baro Başkanı Güleç, cezaevlerindeki Kürt siyasetçi ve hasta mahkumlar ile ilgili düzenlemelerin yapılması ve Terörle Mücadele Kanunu'nun değişmesi yönünde beklentiler olduğunu da aktarıyor.

Kanunlarda süreçle bağ kurularak yapılacak değişiklikler ile öncelikle hasta mahkumlar olmak üzere, "Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden kaynaklı" cezaevlerindeki bütün mahkumların şartlı salıverilmesi gerektiğini söylüyor.

Güleç, silâhlı örgüt kurma, yönetme ve örgüt üyeliği ile örgüt propagandasından hüküm giyenlerin diğer mahkumlara göre daha ağır cezalara çarptırıldığını, PKK'nın feshiyle Terörle Mücadele Kanunu'nun buna yol açan maddelerinin değiştirilmesi gerektiğini söylüyor.

"Bu düzenlemeler yapılırsa zaten cezaevlerine kısmen bir yansıması olacak. Sözünü ettiğimiz on binlerce mahpusun büyük kısmı zaten tahliye olacak" diyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesine yönelik kararının da bu süreçle birlikte uygulamaya konması gerektiğini söyleyen Güleç, uzun vadede toplumda genel bir af beklentisi olduğunu da ekliyor.

Vahap Coşkun'a göre ise, PKK'ya katılmış çocuğu olan ailelerin en önemli beklentilerinden biri çocuklarının dönebilmesi imkanlarının yaratılması.

Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç, uzun vadede Kürt meselesinin çözümünde, Kürtlerin "kimlik sorununu" gidermek için "toplumsal uzlaşıya dayalı yeni bir anayasa yapılmasının elzem olduğunu" söylüyor.

Sokakta konuştuğumuz Diyarbakırlıların başlıca beklentilerinden biri ana dilde eğitim.

BBC Türkçe'ye konuşan aynı vatandaş, "Eğitimde Kürt dilinin olması tabii ki gerekiyor. Nasıl ki Türkçe bir resmi dilse, Kürt dili de resmi bir dil olabilir tabii ki. Sonuçta anlaşılamadığın bir toplumda yaşamak ister misin?" diyor.

Baro Başkanı Güleç bir diğer beklentiyi anayasadaki vatandaşlık tanımının "hiçbir etnik atıf içermeden" düzenlenmesi olarak sıralıyor.

Türkiye'de Kürtlerin her yerde Kürt oldukları için dışlandıklarını savunan Nihat Yiğit, "Halbuki bu memlekette yaşıyoruz. Tamam bir bayrak ama anne, baba Kürt olduğu için aslımızı inkar da edemeyiz. Ama yaşadığımız ülke Türkiye. Onu da inkar etmiyoruz" diyor.

Ekonomik beklentiler neler?

Sur sokaklarındaki esnafın en büyük şikayeti kentin ekonomik geri kalmışlığı.

Genç işsizliği öncelikle dikkat çektikleri konulardan biri.

Yeni barış süreciyle bölgeye yatırım gelmesi ve fabrikaların kurulmasını umuyorlar.

Diyarbakır esnafı kente yatırımların gelmesini istiyor

Diyarbakır esnafı kente yatırımların gelmesini istiyor

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, bundan sonraki süreçte bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyor.

Bunun şimdiye kadar, "hem çatışmalar hem de halkın gelişimini engelleyen, günlük yaşamında karşı karşıya kaldığı, devletin güvenlik politikaları nedeniyle" mümkün olmadığını belirtiyor.

Hızla atılacak adımlar arasında "olağanüstü halle, sıkı yönetimle, kayyumlarla yönetilmiş kentlerin normalleştirilerek cazibe merkezi haline getirilmesini" sayıyor.

12.500 yıllık geçmişe sahip olmasına ve 33 medeniyete ev sahipliği yapmasına rağmen tur acentelerinin çatışmalı durum nedeniyle kente yabancı turist getirmekte zorlandığını belirtiyor.

Suriye ve Irak'la ticaretin geliştirilmesine büyük önem atfeden Kaya, Suriye'deki Kürtlerin elindeki Kamışlı kentine açılan Nusaybin Gümrük Kapısı'nın kapalı olmasını "güvenlik politikalarına" örnek olarak gösteriyor:

"Bölgenin ihracatının yaklaşık yüzde 55'i Irak Kürdistan Bölgesi'ne yapılıyor. Suriye kapısı açılırsa aynı oran orası için de geçerli olacak ama Nusaybin kapısı kapalı. Biz 550 kilometre öteye gidip Cilvegözü üzerinden Suriye ile ticaret yapamayız. Ancak sıfır kilometre diyebileceğimiz yerlerde kapı açılırsa ticaret yapabiliriz. Ama işte karşı tarafta Kürtler var. Aynı dili konuştuğumuz insanlar var. Ama o kapı açılmıyor."

Mehmet Akboğa dükkanda oturuyor

79 yaşındaki Mehmet Akboğa da "Türkler, Kürtler hepsi bizim evladımızdır" derken ağlamaya başlıyor

Mezopotamya'nın dünyanın sayılı tarım alanlarından olduğunu da hatırlatan Kaya, sulama yatırımlarının yeterince yapılmadığını ve bütün bunların bölge illerini sosyo-ekonomik sıralamalarda en alt sıralara yerleştirdiğini söylüyor.

Bölge illerine yatırım teşviklerinin Batı illerine göre çok düşük kaldığını, bunun da Kürt sermayedarların Batı'ya göç etmesine yol açtığını söyleyen Mehmet Kaya, bölgeler arası kalkınmışlık farklılığını giderecek adımların atılmasını beklediklerini ifade ediyor.

Sur'da konuştuğumuz 79 yaşındaki Mehmet Akboğa da "Türkler, Kürtler hepsi bizim evladımızdır" derken ağlamaya başlıyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan söz ederken, "Sen devlet adamısın. Hepsine analık babalık yapacaksın" diyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler