Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Proje Okulları/2

Hal böyleyken…
Bu tepkiler, eğitim sistemindeki karar alma süreçlerinin şeffaflıktan uzak olduğunu ve gençlerin sesinin duyulmadığını hissettirdiğini gösteriyor.
Nitekim…
Öğretmen atamalarındaki liyakat tartışmaları ve müfredat değişiklikleri, eğer gençlerde bu kadar güçlü bir tepkiye yol açıyorsa, iletişimde ciddi bir kopukluk var demektir.
Demem o ki:
Bakan Yusuf Tekin'in bu protestoları "manipülasyon" olarak nitelendirmesi, tansiyonu düşürmek yerine daha da artırabilir, çünkü bu söylem gençleri ciddiye almamak gibi algılanıyor.
Eğitim, bir toplumun geleceği için en hassas alan.
Eğer öğrenciler, öğretmenlerinin haksız yere görevden alındığını düşünüyor ve ders içeriklerinin kendi değerleriyle uyumsuz olduğunu hissediyorsa, bu, sistemin meşruiyetine gölge düşürür.
Ancak, tepkilerin bu kadar sert olması, aynı zamanda kutuplaşmanın da bir sonucu olabilir; herkes kendi "doğru"sunda ısrarcı.
Bu kapsamda cevap'ını arayan soru şu:
Nasıl düzeltilebilir?!
Elcevap:
1. Şeffaf ve Katılımcı Süreçler:
Öğretmen atamaları ve müfredat değişiklikleri gibi kararlar alınırken, öğrenciler, öğretmenler ve veliler sürece dahil edilmeli.
Örneğin, müfredat taslakları kamuoyuna açılarak geri bildirim toplanabilir.
Bu, güven inşa eder.
2. Liyakat Esaslı Atamalar:
Öğretmen görevden alımları veya atamaları, açık kriterlere dayanmalı ve gerekçeler kamuoyuyla paylaşılmalı.
"Muhalif" öğretmenlerin hedef alındığı algısı, eğer doğruysa, derhal düzeltilmeli; değilse, bu algıyı çürütecek somut adımlar atılmalı.
3. Diyalog Kanalları:
Bakanlık, öğrencilerle doğrudan iletişim kurmalı.
Yusuf Tekin'in meydanlarda gençleri dinlemesi, sadece bir sembolik jest bile olsa, gerginliği azaltabilir.
Öğrenci temsilcileriyle düzenli toplantılar yapılabilir.
4. Müfredatın Tarafsızlığı:
Ders kitaplarının içeriği, ideolojik tartışmalardan arındırılmalı.
Eğitim, belirli bir görüşü dayatmak yerine eleştirel düşünceyi teşvik etmeli.
Bağımsız bir denetim kurulu, müfredatın tarafsızlığını değerlendirebilir.
5. Gençlerin Sesine Kulak Vermek:
Öğrencilerin protestoları, sadece "siyasi manipülasyon" olarak etiketlenip geçiştirilmemeli.
Onların kaygıları ciddiye alınmalı, çünkü bu gençler yarının seçmenleri ve karar vericileri.
Hasılı:
Bu durum, eğitim sisteminin gençlerin güvenini yeniden kazanması için bir fırsat olabilir.
Ama bunun için samimi bir diyalog, şeffaflık ve liyakate dayalı adımlar şart.
Aksi halde, bu öfke sadece büyür ve kutuplaşma derinleşir.
Nüans?!
Atatürk'ün "Gençliğe Hitabe"si, bir "duvar süsü" değil, "Erken Uyarı Sistemi"dir!
Hükümet tarafında ise proje okulları, eğitimde "nitelikli" okulları ayrıştırarak elit bir tabaka oluşturma ve bu okulları belirli bir vizyona göre şekillendirme aracı olarak görülebilir.
2014’ten beri bu okulların sayısı artıyor (2 binden fazla okul, 79 bin öğretmen) ve atama yetkisi doğrudan Bakanlık’ta.
Bu, merkezi kontrolü güçlendiriyor ama aynı zamanda liyakat tartışmalarını da körüklüyor.
Bakanlığın "proje okullarını azaltmaya çalıştığı" yönündeki açıklaması ise sahada yaşanan gerilimle pek örtüşmüyor.
Soru:
Asıl mesele ne?!
Bence asıl mesele, eğitim sisteminde güven ve liyakat eksikliği.
Proje okulları, teoride yenilikçi ve nitelikli eğitimi hedeflese de, uygulama şekli bu hedefi gölgeliyor.
Atama süreçlerinde nesnel kriterlerin (kıdem, hizmet puanı, akademik yeterlilik) yerine öznel kararların öne çıktığı algısı, sistemi adaletsiz kılıyor.
Öğretmenler "sürgün" edildiğini hissediyor, öğrenciler sevdiği hocalarından kopuyor, veliler ise çocuklarının eğitim kalitesinden endişe ediyor.
Bu, sadece bir atama meselesi değil; eğitimde eşitlik, şeffaflık ve ortak değerler üzerine kurulu bir sistem talebi.
Bakanlığın yapmaya çalıştığı, belki de eğitimi daha merkezi bir şekilde yöneterek kendi önceliklerine göre yeniden yapılandırmak.
Ama bu süreçte iletişim kopukluğu, şüpheler ve tepkiler, iyi niyetli bile olsa bu politikaları sorgulanır hale getiriyor.
Çözüm, atama kriterlerini şeffaf bir şekilde ortaya koyup, öğretmenleri ve sendikaları sürece dahil etmekten geçiyor.
Aksi takdirde, bu protestolar sadece bir başlangıç olabilir.
Fikrim net: Proje okulları meselesi, eğitimde adalet ve güven sorununu çıplak bir şekilde ortaya koyuyor.
İyi niyetle bile başlasa, uygulama biçimi ciddi bir hayal kırıklığı yaratıyor.
Öğretmenlerin yerlerinden edilmesi, öğrencilerin sevdiği hocalardan kopması ve velilerin endişesi, sistemin ruhunu zedeliyor.
Eğitim, bu kadar şüphe ve gerilimle ilerleyemez.
Özellikle takıldığım nokta, "atama süreçlerindeki şeffaflık eksikliği".
Bakanlık, "süre doldu, takvim işliyor" diyor ama hangi öğretmenin neden norm fazlası olduğu, hangi kriterle kimin seçildiği belirsiz.
Liyakat, deneyim, hizmet puanı gibi objektif ölçütler yerine "keyfiyet" algısı hakim.
Bu, sadece öğretmenleri değil, öğrencileri ve eğitimi de cezalandırıyor.
Şeffaf bir sistem olsa, bu kadar tepki olmazdı.
Türkiye'deki proje okullarıyla ilgili açılan davalar ve bu sistemin yarattığı tartışmalar, eğitim camiasında uzun süredir gündemde.
Seslendirilen "garabet" ifadesi, proje okulları uygulamasının öğretmen atamaları, yönetici görevlendirmeleri ve eğitim kalitesine etkileri gibi konularda yarattığı sorunlara işaret.
Aşağıda, hem mahkemelerle ilgili durumu hem de bu sistemden "kurtulma" olasılığını, mevcut bilgiler ışığında ve tarafsız bir şekilde ele alıyorum:
1. Proje Okullarıyla İlgili Açılan Davalar ve Sonuçları
Proje okulları, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı özel program ve proje uygulayan eğitim kurumları olarak tanımlanıyor.
Ancak, özellikle öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmelerindeki şeffaflık eksikliği, liyakat tartışmaları ve keyfi uygulamalar nedeniyle pek çok dava açılmış durumda.
Mevcut bilgilerden bazı önemli noktalar:
- Dava Örnekleri ve Mahkeme Kararları:
- Türk Eğitim-Sen'in Davası (2024):
Sendika, bir üyesinin proje okuluna atanmamasını, hizmet puanı ve liyakat kriterlerinin göz ardı edildiği gerekçesiyle mahkemeye taşıdı.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi, 30 Temmuz 2024 tarihli kararında, atamalarda objektif kriterlerin belirsiz olduğunu ve hizmet puanı üstünlüğünün dikkate alınmadığını belirterek yerel mahkemenin kararını kaldırdı, yürütmeyi durdurma talebini değerlendirmeye aldı.
Bu karar, atama süreçlerinde şeffaflık ve liyakat eksikliğine işaret eden önemli bir emsal.
- Eğitim-Bir-Sen'in Davası (2019):
Proje okullarında yöneticilere başvuru hakkı verilmemesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle açılan bir dava, mahkeme tarafından kabul edildi.
Bu, geçmişte de proje okullarıyla ilgili hukuki itirazların sonuç alabileceğini gösteriyor.
Genel Durum:
Eğitim sendikaları (Eğitim-İş, Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Bir-Sen) ve öğretmenler, atama süreçlerinin şeffaf olmaması, mülakat sisteminin keyfi uygulanması ve tercih edilmeyen okullara atama yapılması gibi nedenlerle sık sık dava açıyor.
Ancak, bu davaların çoğu bireysel sonuçlar üretiyor ve sistemin geneline dair köklü bir değişiklik henüz sağlanmış değil.
- Anayasa Mahkemesi (AYM) Boyutu:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, 2025 Nisan’ında Kadıköy Anadolu Lisesi önünde yaptığı açıklamada, proje okullarıyla ilgili uygulamalara karşı AYM’ye başvurduklarını belirtti.
Bu başvuru, özellikle atama süreçlerinin hukuka aykırılığı ve öğrencilerin mağduriyeti üzerine odaklanıyor.
Ancak, AYM’nin bu konuda henüz bir karar verdiği yönünde bilgi bulunmuyor.
- Sonuç Alma İhtimali:
Mahkemeler, özellikle yürütmeyi durdurma kararları ile bireysel hak ihlallerini giderebiliyor.
Örneğin, yukarıdaki Türk Eğitim-Sen davasında olduğu gibi, mahkemeler atama süreçlerinde objektif kriterlerin kullanılmadığını tespit ederse, ilgili atamaları iptal edebiliyor.
Ancak, proje okulları sisteminin tamamına yönelik bir iptal veya reforma yol açacak geniş kapsamlı bir mahkeme kararı henüz alınmış değil.
Bunun nedeni, sistemin MEB yönetmeliklerine dayanıyor olması ve bu yönetmeliklerin kanunla değil, idari kararlarla şekillendirilmesi.
Mahkemeler genellikle idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetler, ancak sistemin tümünü kaldırmak siyasi ve yasal bir karar gerektirir.
2. Proje Okulları Sisteminin Sorunları:
Proje okulları, 2014’te pilot uygulama olarak başladı ve bugün Türkiye genelinde 2.153 okul bu statüde.
Sistem, eğitimde kaliteyi artırma iddiasıyla ortaya çıktı, ancak şu sorunlar sıkça eleştiriliyor:
- Atama ve Görevlendirme Süreçleri:
Öğretmen ve yönetici atamaları, merkezi sınav yerine mülakat ve bakan onayıyla yapılıyor.
Puanlama kriterleri kamuoyuna açıklanmıyor, bu da “yandaş kadrolaşma” suçlamalarına yol açıyor.
Atamalarda liyakat yerine siyasi veya idari takdirin etkili olduğu iddiaları, sendikalar ve eğitimciler tarafından dile getiriliyor.
Örneğin, deneyimli öğretmenlerin görevden alınması veya tercih etmedikleri okullara atanması, öğrenci ve veli tepkilerine neden oluyor.
Nisan 2025’te, Kadıköy Anadolu, İzmir Atatürk, Bursa Anadolu gibi köklü liselerde yüzlerce öğretmenin atama listelerinde yer almaması, öğrencilerin protestolarına yol açtı.
Öğrenciler, öğretmen kaybının eğitim kalitesini düşürdüğünü savunuyor.
Proje okullarına özgü yönetmelik, diğer devlet okullarından farklı bir atama sistemi öngörüyor.
Bu, hem okul idarelerine hem de MEB’e öznel karar alma yetkisi tanıyor, dolayısıyla hukuki itirazları zorlaştırıyor.
3. Türkiye bu sistemden nasıl kurtulur?!
"Garabet" olarak nitelendirilen bu sistemden kurtulmak, hem hukuki hem de siyasi bir süreç gerektiriyor.
Olası yollar şunlar olabilir:
- Hukuki Mücadele:
- Sendikalar ve eğitimciler, bireysel davalarla atama süreçlerini yargıya taşımaya devam edebilir.
Ancak, sistemin geneline yönelik bir iptal için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların (örneğin, CHP’nin başvurusu) sonuçlanması kritik.
AYM, eğer yönetmeliklerin anayasaya aykırı olduğuna karar verirse, bu, sistemi kökten değiştirebilir.
- Öte yandan, bireysel davaların çoğalması, MEB üzerinde baskı oluşturabilir ve yönetmelik değişikliğine zorlayabilir.
- Siyasi Çözüm:
- Proje okulları sistemi, MEB'in idari kararlarıyla şekillendiği için, siyasi irade değişmeden veya mevcut yönetim reform yapmadan sistemin kaldırılması zor.
Eğitim sendikaları ve muhalefet partileri, bu konuda kamuoyu oluşturarak siyasi baskıyı artırabilir.
- Örneğin, MEB Bakanı Yusuf Tekin’in 2024’te proje okulları listesini daraltma girişimi, itirazlar üzerine kısmen geri çekildi.
Bu, kamuoyu baskısının etkili olabileceğini gösteriyor.
https://yesimkirman.com/2025/01/08/proje-okulu-listesinden-cikarilan-liseler/
- Yeni bir hükümet veya eğitim politikası değişikliği, proje okulları uygulamasını tamamen kaldırabilir veya atama süreçlerini sınav temelli, şeffaf bir sisteme dönüştürebilir.
- Toplumsal Baskı:
- Nisan 2025’te İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerde öğrencilerin ve mezunların düzenlediği protestolar, sistemin yarattığı mağduriyetlere dikkat çekti.
Bu tür eylemler, özellikle sosyal medya aracılığıyla büyürse, MEB’in politika değişikliğine gitmesini hızlandırabilir.
https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/cumhuriyet-perde-arkasini-yazdi-proje-okullarinda-buyuk-tasfiye-2319021
- Veli, öğrenci ve öğretmen dayanışması, yerel düzeyde okul bazlı itirazları güçlendirebilir.
- Reform Önerileri:
- Proje okulları kaldırılsa bile, yerine nasıl bir sistem getirileceği önemli.
Eğitimciler, atamaların merkezi sınavla yapılmasını, mülakatların kaldırılmasını ve liyakat esaslı bir sistem kurulmasını savunuyor.
- Alternatif olarak, proje okulları statüsü korunabilir, ancak atama ve görevlendirme süreçleri şeffaf hale getirilip yargı denetimine açık olabilir.
4. Değerlendirme ve Öngörü
Proje okullarıyla ilgili mahkemeler, bireysel hak ihlallerini düzeltebiliyor, ancak sistemin tümden kaldırılması için daha geniş bir hukuki veya siyasi mücadele gerekiyor.
Şu anki tablo, sistemin devam edeceğini, ancak öğrenci ve öğretmen tepkilerinin artmasıyla MEB'in bazı düzenlemelere gidebileceğini gösteriyor.
Örneğin, 2024’te 66 okulun proje okulu statüsünden çıkarılması, sistemin kapsamının daraltılabileceğini düşündürüyor.
Türkiye'nin bu "garabet"ten kurtulması için:
- Kısa vadede:
Sendikaların ve bireylerin dava süreçlerini sürdürmesi, AYM kararlarının takip edilmesi ve öğrenci-veli eylemlerinin artması etkili olabilir.
- Uzun vadede:
Eğitim politikalarında köklü bir reform, şeffaf ve liyakat esaslı bir atama sistemi, ve proje okulları gibi ayrıcalıklı statülerin kaldırılması veya yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Ezcümle:
Bu süreçte, eğitim camiasının birlik olması ve kamuoyu baskısının süreklilik kazanması, değişim için kritik önemde.
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.