Rusya'dan çarpıcı seçim analizi: Artık imkansız
Rus düşünce kuruluşu Uluslararası İlişkiler Konseyi’nden çarpıcı analiz: “Türkiye’de iktidar değişse bile Türk – Rus ilişkileri ilerlemeye devam edecektir. Dünyanın geldiği objektif konum bunu gerektirir.”
Dünyanın gözü kulağı 14 Mayıs seçimlerinde.
Başta Economist ve Foreign Policy olmak üzere çeşitli Batılı dergiler, Türkiye’deki seçimlerin sonucunun, diplomasiye büyük etkisi olacağını dile getirdi.
ABD Kongresi’ne sunulan Türkiye raporunda da seçimlerin sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde, Batı ile ilişkilerin gelişeceği çıkarımında bulunuldu.
Öte yandan Rus düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi analisti Fedor Lukyanov, Türkiye’de iktidar değişimi olmasının, Türk – Rus ilişkilerini geriletmeyeceğini ifade etti.
“Erdoğan’ın amacı Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki statüsünü niteliksel olarak yükseltmek, ancak araçlar değişebilir” başlıklı, 9 Mart tarihli makalede Fedor Lukyanov, şunları söyledi: “Bundan sonra Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin, dünya sahnesindeki objektif koşullar değişmeyecektir. Bilindiği üzere Moskova ve Ankara hemen hemen her jeopolitik konuda barikatların zıt taraflarında yer alıyor. Bu durum her alanda istikrarlı bir şekilde iş birliği geliştirmemizi engellemez.”
İşte o makalenin tamamı:
ERDOĞAN’IN AMACI TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDEKİ STATÜSÜNÜ NİTELİKSEL OLARAK YÜKSELTMEK, ANCAK ARAÇLAR DEĞİŞEBİLİR
Kısa süre önce korkunç bir doğal afet yaşayan Türkiye’de, 14 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılacak. Geçen gün, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisine (Erdoğan’ın partisi) muhalif güçlerden oluşan bir ittifak, bir cumhurbaşkanı adayı açıkladı: Cumhuriyetçilerin (Kemalist) lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Bazı yorumculara göre bu seçenek, Recep Tayyip Erdoğan için kabul edilebilir, ancak şöyle bir senaryo da var: Erdoğan cumhurbaşkanlığını koruyor, ancak AKP parlamentoda çoğunluğa sahip değil.
Özellikle de herkesin tarihi bir olayla kutlamak istediği Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümü gibi özel bir yılda ortam iyice karışmış durumda.
Türkiye’nin Rusya’yı doğrudan etkileyen konularda kazandığı önem olmasaydı, başka bir ülkedeki seçimler bizim için tamamen bilişsel bir ilgiye sahip olacaktı.
Türkiye’nin dünya sahnesindeki yeri ve davranışları, Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı döneminde farklı bir şekilde değişti.
AVRUPA’YLA YOLA ÇIKTI
Başlangıçtaki yörünge ile gelecekteki yönü birbirinden çok uzak. Türk ordusunun (20. yüzyıl boyunca toplumdaki en etkili güç) İslamcılık nedeniyle korktuğu Erdoğan, Avrupa ve demokrasi bayrakları altında iktidara geldi. İlk yıllarda bir an önce AB üyeliğine doğru ilerlemeye çalıştı. Avrupa tarafındaki isteksizlik, Avrupa yanlısı reformlar uygulandıkça daha da belirginleşti ve farklı hedefler belirlemeye yol açtı.
Türkiye, Avrasya alanı ile Akdeniz’in birleştiği Batı Asya’da kilit bir güçtür. Son on yılın başında yaşanan ve Türkiye’yi de etkileyen çalkantılı sosyopolitik kriz, kapsayıcılığı, manevra kabiliyeti ve risk alma istekliliği sayesinde Ankara’nın bölgesel meselelerdeki konumunu güçlendirdi. Artık herkesin Türkiye’ye ihtiyacı var, onu atlatmak imkânsız ve bu, sadece bölgesel meseleler için değil aynı zamanda küresel öneme sahip bir dizi mesele için de geçerli.
Diğer taraftan ekonomik ve sosyal alanda artan iç sorunlar da var.
AMAÇ TÜRKİYE’NİN STATÜSÜNÜ YÜKSELTMEK
Erdoğan’ın amacı, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki statüsünü niteliksel olarak yükseltmektir, ancak araçlar farklı olabilir.
Seçimin gündemde olmasının başlıca nedeni, Erdoğan’ın iktidarda kalıp kalmayacağı sorusudur. Yukarıda anlatılan Türk siyaseti ayrılmaz bir şekilde onun kişiliğine bağlı. Kaptan koltuğunda farklı bir adam oturursa, bu durum önemli ölçüde değişecek mi?
Erdoğan’a çeşitli ideolojik hedefler atfediliyor, ancak bunların hepsi onun için pek bir anlam ifade etmiyor gibi görünüyor.
TÜRK ULUSAL GURURU
Erdoğan’ın amacı, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki statüsünü niteliksel olarak yükseltmektir ve bunun araçları değişebilir. Birleşik bir Avrupa’ya katılmaktan (eğer başarılı olursa 80 milyonluk Türkiye orada belirleyici oyunculardan biri hâline gelecektir), etkisini ulusal sınırların etrafındaki geniş alanlara yaymaya kadar, yeni Osmanlı konturları gibi bir şey şimdilik noktalarla işaretlenmiş ama net. Ambalaj yine çok yönlü; şu anda işe yarayan her şey, demokrasinin güçlendirilmesi, dindaşların korunması, Türk ulusal gururu.
Erdoğan’ın karakteri tahmin edilmesi zor bir faktör. Dünya figürleriyle kurduğu kişisel ilişkilerin rolü büyüktür. Rusya-Türkiye örneği bunu doğrulamaktadır. Ve görevdeki cumhurbaşkanının olası ayrılışı, kaçınılmaz olarak Ankara’nın politika tarzını etkileyecek, nüansları düzeltecektir.
ERDOĞAN DİPLOMASİYİ KAVRADI
Erdoğan en başından beri ana uluslararası eğilimi kavradı: Siyasi ve ekonomik manzaranın parçalanması ve onun yeni veya canlanan merkezler etrafında başka zeminlerde yeniden yapılandırılması.
ASLINDA ERDOĞAN’DAN ÖNCE BAŞLADI
Kültürel ve tarihsel faktör de bu süreçte belirleyici bir rol oynayacaktır. Türkiye’ye düşen görev de bu merkezlerden biri olmaktı. Türkiye’nin bağımsız uluslararası kimliğinin pekiştirilmesi Erdoğan’dan önce başladı ve onun döneminde bu süreç maksatlı bir karakter kazandı. Şu anda Türkiye’nin kendini algılayışında ve küresel bağlamda meydana gelen değişiklikler o kadar çarpıcı ki eski role geri dönüş mümkün değil.
KİM YÖNETİRSE YÖNETSİN İLİŞKİLER DEVAM EDECEK
Bundan sonra Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin, dünya sahnesindeki objektif koşullar değişmeyecektir. Bilindiği üzere Moskova ve Ankara hemen hemen her jeopolitik konuda barikatların zıt taraflarında yer alıyor. Bu durum her alanda istikrarlı bir şekilde iş birliği geliştirmemizi engellemez. “Bizimle/bize karşı” ilkesine göre net bir blok ayrımı, ortaya çıkan uluslararası bağlama hiçbir şekilde uymamaktadır. Bu da
a) ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesinde esneklik,
b) bölgesel faktörün daha büyük, ideolojik faktörün ise daha az rol oynaması anlamına gelmektedir.
Türkiye’yi kim daha ileriye götürürse götürsün, dünya sahnesindeki objektif koşullar değişmeyecektir. ABD ve Avrupa ile çelişkilerin azaltılması mümkündür, Erdoğan’ın diğer liderlerle ilişkilerinde çok fazla kişisellik birikti. Ancak Türkiye’nin Moskova ile ekonomik ve lojistik ilişkileri geliştirmeye olan ilgisi devam edecek ve bu baskın faktör olacaktır. Önemli olan bizim sakin olmamız ve açıklamaların başka, çıkarların başka olduğunu anlamamızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.