Rusya’nın Ukrayna Müdahalesi

Rusya’nın Ukrayna Müdahalesi

Alp Kırıkkanat'ın yeni yazısı...

Ukrayna’daki durum Rus saldırısı sonrası karışık bir hal aldı. Rusların siyasi ve askeri yığınak baskısıyla meseleyi kendi lehlerinde bir yere vardıracaklarını tahmin ediyordum. Fakat öyle olmadı. Ruslar birçok yönden riskli bir seçeneği tercih ettiler. Ukrayna’ya silahlı müdahalede bulunarak saldırdılar. Sosyal medyaya ihtiyatlı yaklaşmakla birlikte açık kaynakları dikkatle incelediğinizde; ilk 3-4 gün Rusların içeride zorlandığına dair görüntüler var. 27 Şubat’ta Rus resmi haber ajansı TASS, kendi zayiatları konusunda üstü kapalı da olsa ilk bilgilendirmeleri yapmaya başladı. Bu anlamda Rusların beklenilen hızda ilerlemedikleri, Ukrayna’nın kuzeyinde ve güneyinde tuttukları yerlerin birbirleriyle birleşmesinin ve Kiev’in düşmesinin zaman alacağı yönünde yorumlar yapıldı.

Ancak ilk günlerdeki düşük askeri temponun hızlanacağını gösteren emareler de ortaya çıkmaya başladı. Peki görünür hızdaki tempoyla, Rusların siyasi hedeflerini karşılayabilmesi mümkün olabilir mi? Bu, siyasi hedefinin ne olduğuna bağlı bir konu. Bu hedef, Kiev hükümetinin devrilerek yerine Rus yanlısı bir yönetimin getirilmesi olarak açık kaynaklarda yer aldı. Ancak daha Kiev düşmeden taraflar ön şartsız olarak görüşme masasına oturdular. Hâlbuki çatışmanın ilk başlarında Ruslar Ukrayna ordusunun silah bırakmasını talep ediyordu. Karşılıklı görüşmeler olsa da bunlardan bir sonuç çıkması zor görünüyor.

Diğer yandan belli ki Ruslar açısından istihbarat, harekât ve lojistik konularında ters giden bir şeyler var. Açık kaynaklarda, yollarda terk edilmiş ya da hasar almış askeri araçlar ile dağınık birlik görüntüleri her gün servis ediliyor. Belirgin bir hava desteği yok. Bir kısım roket saldırıları devam etse de karada Ruslar kayıplar vermeye başladı. Bu açık bilgi kaynakları şimdilik tek yanlı. Ruslar ise olabildiğince sıkı bir sansür uygulamaya çalışıyorlar.

Ruslar açısından bu harekâtın, Kiev’i de içine alan Dinyeper nehir hattının doğusunda yoğunlaşacağını ve öncelikle nehrin Karadeniz’le buluşma noktası olan Kherson ile batısındaki Odesa’ya ve kuzeydoğu hattı boyunca da Azak Denizi’ne açılan Maripol limanı kontrol altına alınıncaya kadar devam edeceğini düşünüyorum. Ukrayna’nın Karadeniz çıkışını kapatmak isteyeceklerdir. İlk haftada görülebilen ilerlemeleriyle bu askeri hedeflerin elde edilebilmesi şimdilik zor gibi gözükse de ne kadarlık bir Rus kara gücünün içeri sokulduğuna dair kesin bir bilgi de yok. O nedenle yanıltıcı da olmamak, açık kaynakları iyi süzmek gerekiyor.

Şimdilik görülen zafiyetlerin ve karşı direncin yanı sıra sivil can kayıpları ihtimali karşısındaki olası temkinlilik, harekât temposunu etkileyen diğer bir faktör de olabilir. Buna rağmen sivil kayıpların önüne yine de geçilemedi.

Diğer yandan Ukrayna tarafının direnci ise beklenenin üzerinde seyrediyor. Kırım işgali sonrası süreçten itibaren bir kısım Batılı ülkelerin Ukrayna askeri personeline eğitim desteği verdiği biliniyor. Bu nedenle, dışarıdan gelebilecek diğer başka yardımlarla birlikte bu direnişin süresi uzayabilir. Bu durum Rus tarafının işini zorlaştırmakla birlikte Rusların agresifleşmesine ve orantısız güç kullanımına da neden olabilir. Esas tehlike de burada zaten.

Aslında bu olan bitenler, ABD ve Rusya arasındaki mücadelenin bir tezahürü. Ancak olan masum Ukrayna halkına oluyor. Ukraynalı yöneticiler de kendi coğrafyalarında Batı ve Doğu arasındaki siyasi dengeyi tam olarak tesis edemediler. Kati şekilde Batıya meyyal olan bu dengesizliğin yaratacağı riskli sonuçlar; sadece Ukrayna’yı değil Karadeniz ve kıta Avrupa’sını da doğrudan etkileyecek potansiyele sahip gözüküyor. Hatta bu riskler, bu alanların daha da ötesine taşınabilir.

Diğer yandan Ukrayna’daki durumu, Batı tarafından Rusların tuzağa çekilmesi olarak yorumlayanlar da var. Aynı görüşte değilim. Elbette ABD ve İngiltere’nin kontrollü gerginlik boyutunda tarafları kışkırtma faaliyetlerinin katkı payları yok değil. Ancak yine de tuzak ihtimali siyasi ve askeri manada makulün üzerinde fazlasıyla risk taşıyor. Çünkü nükleer güce sahip bir ülkeye karşı, güvenlik anlamında, onu güç ve tehlikeli bir duruma düşürmek için kurulan bir komplonun sonuçları tuzak kuranları da kurban edebilir. Üstelik Rusların, tuzağa düşecek kadar, mevcut harekât alanını bütün veçheleriyle bilmediğini varsaymak hata olur.

Sonuç olarak burnumuzun dibinde şiddeti artan silahlı bir Rus müdahalesi söz konusu. Rusların Kiev’e beklenen girişlerinin ardından başlayacak meskûn mahal çatışmaları, işin gidişatı konusunda bir fikir verecektir. Arada kalan Ukrayna halkının daha fazla zarar görmemesi ve Rusya’nın kendine özgü güvenlik endişelerinin, provoke etmesine ancak edilmesine de meydan vermeden, giderilme yollarının bulunması gerekiyor. Durumun bir şekilde sona erdirilmesi ve çok taraflı bir savaşa dönüşmemesi herkesin dileği. Aksi takdirde, sadece Rusya ve Ukrayna değil, herkes zarar görecek.

Bu şartlarda sakin ve tarafsız kalabilmek, siyasi ve ekonomik kapsamda ise hasar almamak zor bir iş. Mesele uzarsa bize de zararı dokunabilir. Önemli kozlarımızdan biri ve haliyle gündemde olan Montreux Boğazlar Sözleşmesinin hükümlerinde yer alan disiplinlerin takibinde ve icrasında tereddüt edilmemesi gerekir. Diğer yandan tehdit karşısında ABD’nin Avrupa’yı yeniden kazandığı gibi bir sonuç çıkarılıyorsa da çatışmanın uzaması durumunda; yaptırımlar nedeniyle, ülkelerin yüzleşecekleri olası ekonomik zararlar siyasi tavırlarda farklılaşmalara da neden olabilir. Bu farklılıklar, değişik siyasi tutumları ve tartışmaları da beraberinde getirebilir. Barış ve sükûneti acilen tesis etmek gerekiyor.

Kaynak:

‘‘Russian defense ministry reports losses among Russian troops during special operation’’, TASS Russian News Agency, 27 Şubat 2022, https://tass.com/defense/1412693 (02 Mart 2022)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler