Prof. Dr. Seyithan Deliduman
SAĞLIKÇILARA YÖNELİK ŞİDDET YASASI ÜZERİNE!
(BEKLENEN-ÖZLENEN)
Bu yazımızda, son günlerde çiçeği (3. kez) burnunda Adalet Bakanımız Sn. Bekir Bozdağ’ın konuya dair açıklamaları üzerine yeniden gündeme gelen sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin sonlandırılmasına ilişkin yasa tasarısını ele alıp değerlendireceğiz.
Öncelikle konuyu sadeleştirilelim;
- Sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesi yasası yeniden gündemde,
- Gündemdeki bu konuyu sağlık çalışanları bakımından artık kanıksanan ve umursanmayan bir umutsuzluk haline dönüşmeye doğru gitmekte,
- Hal böyle olunca, konunun bir an önce çözüme kavuşturulması artık zaruret halini almış bulunmaktadır.
Evet bu sorunun behemehal ve ivedi bir şekilde çözülmesi gerekmektedir. Çünkü mevcut durum sadece sağlık çalışanlarının değil sağlık hizmeti alan tüm insanların haklarıyla da doğrudan bağlantılıdır.
Bana kalırsa sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin sonlandırılması sadece bir söylem ve temenni olup bu tür eylemlerin sonlandırılması hiçbir zaman mümkün olamayacaktır.
Çünkü insan faktörünün olduğu yerde eylemsizlik hali hiçbir zaman olmamıştır.
En iyi önlemler alınsa ve en ağır cezalar getirilse bile muhakkak bunu ihlal edenler olacaktır.
O yüzden, sona erdirmek olarak ifade edilse bile asıl amaç da bunun en aza indirilmesidir.
Bu vesile ile bazı hususların altının önemle çizilmesi gerekir. Şöyle ki;
Bir: Getirilecek düzenleme sadece hekimleri değil, hemşiresinden tutun temizlik hizmetlerini yerine getirenlere varıncaya kadar, sağlık alanında hizmet veren tüm çalışanları kapsamalıdır.
İki: Yapılacak düzenlemenin öncelikle ve evleviyetle şiddetin gerçekleşmesini ve sonuçlarını meydana getirmesini önlemeye ya da en aza indirmeye yönelik olması gerekir.
Üç: İstenmese de bir şekilde gerçekleşen şiddetin öncelikle meydana getirdiği psikolojik ve sosyolojik zarar ve tahribatının artmasının önlenmesi ya da en kısa sürede rehabilitesi amaçlanmalıdır.
Dört: Zarara uğrayan sağlık çalışanlarının tüm maddi ve manevi zararlarının giderilmesinin sağlanması şarttır.
Beş: Şiddete uğrayan sağlık çalışanından başka, başta zarar gören sağlık hizmeti alanlar olmak üzere tüm üçüncü kişilerin zararlarının da giderilmesi hedeflenmelidir.
Altı: Maddi zarar konusunda Devletin ikinci derecede de olsa sorumluluğunun kabul edilmesi getirilecek düzenlemenin etkinliği konusunda olmazsa olmaz bir özellik arz etmektedir.
Yedi: Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemini gerçekleştiren kişiler için Türk Ceza Kanunu bağlamında yeni ve caydırıcı bir suç tipi ihdas edilmelidir.
Sekiz: Kasten veya ihmal suretiyle sağlık çalışanlarına yönelik bir eylem sebebiyle sağlık kurumu ve üçüncü kişilere ödenmiş olan tazminatlar için zarar ika eden şahsa rücu koşullarının açıkça düzenlenmesi gerekir.
Dokuz: Şiddet failinin ya da mağdurunun kadın ya da erkek diye ayrımlandırılmaması gerekir. Sadece hamilelik, yaşlılık, sakatlık gibi özel durumlar cezai yaptırımın artırıcı sebebi sayılabilir.
On: Rücu konusunda karar mercii olarak, HSK’nın değil genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli ve yetkili olması gerekir.
Çünkü HSK’nın bu yükün altından kalkması mümkün ve olası değildir.
Bu konuda meydana gelecek zararların giderilmesi hususunda tüm külfetin Devlete yüklenmesi doğru olmayacaktır.
Mümkün olduğunda buna yönelik özel ve genel sigorta kurumlarına işlev ve işlerlik kazandırılmalıdır.
Son olarak, sağlık çalışanları bakımından HAYIRLI OLSUN temennisi ile bitirmek isterim.
Kalın sağlıcakla,
Prof.Dr.Seyithan Deliduman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.