SALİH GAMSIZ YAZDI: İRAN VE ABD - KASIM SÜLEYMANİ

SALİH GAMSIZ YAZDI: İRAN VE ABD - KASIM SÜLEYMANİ

03 Ocak günü sabah 04.00 dolaylarında Suriye’den Bağdat’a uçakla giden İran Devrim Muhafızları, Kudüs Kuvvetlerinin komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani araçla hava alanından ayrılmakta olduğu sırada dronlardan atıldığı iddia edilen füzelerle öldürüldü.

Kasım Süleymani ile birlikte Irak’taki Haşdi Şabi paramiliter unsurların komutanı(lideri) Abu Mehdi El Mühendis ile Süleymani’nin damadının da ölenler arasında olduğu belirtilmektedir.

Tümgeneral Kasım Süleymani, İran Devletinin Ortadoğu coğrafyasında yaptığı örtülü tüm askeri ve sivil faaliyetleri koordine eden, İran Devleti adına Irak, Suriye ve Lübnan ile ilgili politikaları yürüten kişi idi ve bu görevi 1998 yılından beri yapmaktaydı. Süleymani, bir bakıma İran Devletinin kara kutusu idi ve doğrudan Dini Lider Ayetullah Hamaney’den emir alıyordu.  Süleymani, ABD’nin operasyon ile vurduğu Usame Bin Ladin, Zerkavi ve Bağdadi’nin aksine toplum içinde zaman zaman görülmekte idi.

 Kasım Süleymani’yi tanımak için Kudüs Kuvvetlerinin yapısını ve faaliyetlerini incelemekte fayda olacaktır. İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun(İDMO) gayrinizami harp yapabilme yeteneğine sahip unsuru olan Kudüs Kuvvetleri (KK), İran İslam Cumhuriyeti'ne bağlı ve İran sınırları dışında faaliyet gösteren tüm militan Şii örgütleri ve grupları üzerinde komuta ve kontrol uygulama geniş bir misyonuna sahiptir. KK, Ortadoğu Bölgesinde en ölümcül asimetrik kuvvettir.  İDMO komutanı, 2016 yılında “Orta Doğu'dan yaklaşık 200.000 Şii gencin KK bünyesinde örgütlendiğini ve silahlandırıldığını” ifade etti. Gerçek sayısının daha fazla olduğu değerlendirilmektedir.  Yemen, Irak, Lübnan ve Suriye’de görev yapan İranlı askeri personel KK bünyesinde olup Süleymani tarafından komuta edilmekteydi. KK, sıradan veya önemsiz milis kuvveti olmayıp, sıkı askeri ve ideolojik eğitimden geçirilir ve daha sonra lojistik ve destek, patlayıcılar ve gelişmiş silah becerileri üzerine ileri eğitim kurslarına katılırlar. Daha gelişmiş kurslar el yapımı patlayıcı (EYP) imali ve imhası, roketler ve keskin nişancı becerilerini kapsar.

Süleymani’nin Irak ve Suriye topraklarındaki diğer terör örgütleri ile ilişkilerinin olduğu ve onlara eğitim, maddi ve lojistik destek sağladığı, Kuzey Irak Yönetimi ve Suriye’de faaliyet gösteren YPG ile bağlantılı olduğu bilinmektedir.

Süleymani’nin öldürülmesinden hemen sonra İran Yönetimi yerine Tuğgeneral İsmail Gani’yi atamıştır. İran için zor olan diğer konu Süleymani ile birlikte hareket eden kişilerinde öldürülmüş olmasıdır. İran personel atamasını bu kadar çabuk yapmış olsa da örtülü faaliyetlerde kişisel ilişkiler ve hangi kararların alındığı, ne gibi vaatlerin verildiği yeni personel tarafından bilinemediğinden bir müddet belki de uzun bir süre İran’ın Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’de devam eden çatışmalarda etkisi azalacak ve/veya sona erecektir.

İran Devleti, Süleymani’nin intikamının alınacağını hemen her yetkili kişi ile ilan etti, ABD’nin ilk tepkisi bölgeye ilave askeri personel yollamak ve Irak topraklarındaki askerlerin dışında bulunan vatandaşlarını terk etmeleri konusunda uyardı. İran istihbaratı ve Kudüs kuvvetlerinin faaliyet alanları dikkate alındığında; sadece Ortadoğu bölgesinde değil, diğer kıtalarda da İsrail ve Amerikan hedeflerine saldırılar yapacağını dikkate almak gerekecektir.  İran tarafından desteklenen Lübnan Hizbullah,  Filistin’de HAMAS ve İslami Cihat militanlarının İsrail’e senkronize veya ayrı olarak saldırılar yapacaktır. İran, kontrolündeki paramiliter unsurlarla Irak ve Afganistan’daki ABD üslerine saldırı yapacaktır. İran Devleti’nin Suudi Arabistan’da bulunan petrol tesislerine yeni bir saldırısı için hazırlıkla olmak gerekecektir.

Eylemin Irak topraklarında olması tesadüf değildir. 2003 yılında ABD Saddam Hüseyin’i cezalandırmak için Irak topraklarını işgal ettiğinde bölgedeki dengeleri tamamen değiştirmiştir. Saddam Irak’ının İran ve Suriye ile ilişkilerinin iyi olmaması, İran’ın Lübnan ve Suriye topraklarına etkili nüfuz etmesine bir bakıma doğal engel durumunda idi. Irak’ta rejimin değişmesi ve yönetimin Şiilerin kontrolüne girmesi İran’ın işini kolaylaştırdı ve İran Lübnan ve Suriye ile karayolu bağlantısı tesis etmiş oldu. Dolayısıyla Lübnan topraklarındaki uzantısı olan Hizbullah’a daha fazla ve güçlü şekilde yardım etme imkânlarına kavuştu. Diğer taraftan İran, düşmanı İsrail ile sınır komşusu oluverdi. İran’ın yayılma stratejisini başlangıçta hesap etmeyen ve Irak’ı bölmeyi düşünen ABD, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma, İran’a müzahir olan Irak yönetimini görevden uzaklaştırma ve Irak halkını İran aleyhinde örgütleme ve İran’ı bloke etme gayretlerine girdi.

ABD’nin Irak politikası son derece tutarsız ve bölgede istikrarı sağlamaktan uzaktır. Bir taraftan Kürtlere bağımsızlık vermek ve onları açık denizle buluşturmak enerji kaynaklarını güvenilir şekilde pazarlara taşımak için gayret ederken ve terörist ilan ettiği gruplara silah yardımı yaparken diğer taraftan Orta ve Güney Irak topraklarında istikrar arayışı içindedir. Irak coğrafyasının bütünlüğü dağıldığı zaman Levant bölgesinde tüm dengeler değişecek Şii inancına mensup devletler,  grup ve kabileler kontrolü ele alacaklar, Sünni ve diğer inançlara mensup olanlarda de facto yönetimi kabul etmedikleri sürece çatışmalar devam edecek,  büyük güçler bölgede ayak izi bulundurmak için tarafları kullanmaya devam edecektir. Birleşik Krallığın terk ettiği tarihten beri savaşların eksik olmadığı Ortadoğu, sonu belirsiz yeni çatışmalara hazırlanacaktır.

İsrail ve ABD’nin yapılacak saldırılara misli ile karşılık vereceğini, İsrail’in İran topraklarına Suriye ve Irak hava sahasını kullanarak veya Suudi Arabistan hava sahasını kullanarak ekonomik ve stratejik hedefleri vurması ihtimal dâhilindedir. ABD’nin bölgede uçak gemileri ve konuşlanmış hava gücü İran derinliklerinde hedefleri vurma, İran’ın hava savunma sistemlerini karıştırma ve etkisiz kılma imkânları mevcuttur. Karşılıklı yapılacak her hamle bölgede gerginliği artıracak ve ülkeler bölgesel bir savaşa sürüklenecektir. İran’ın Basra Körfezi veya Hürmüz Boğazında Amerikan veya Müttefiklerine ait bir hedefi vurması, en tehlikeli senaryo olabilir. Bu durumda ABD, İran’ın bölgede bulunan askeri varlığını hedef alacaktır ki bu darbe bölgede savaşı başlatmış olacaktır.

Hürmüz Boğazının kapanması veya günlük yaklaşık olarak 18.5 milyon varil petrolün taşınması sekteye uğradığı zaman petrol fiyatlarının artışını tahmin etmek güç olacaktır. Ham petrolün fiyatının varil başına 200-300 dolar olabileceği değerlendirilmektedir. Hürmüz Boğazının mayın veya benzeri yöntemlerle kapatılması durumunda; açılması için gereken sürenin asgari 15 gün olacağı düşünülmektedir. Dünya ekonomisinin böyle bir engelleme karşısındaki tepkisinin nasıl olabileceği tahmin edilememektedir.

İran ile ABD’nin savaşa girmesi, sadece bu ülkeleri değil bölge ülkelerini etkileyecektir. Ülkemizin sınır komşusu olan İran’ın çatışmaya girmesi diğer ülkelerden daha fazla Türkiye’ye zarar getirecektir. Öncelikle sınırlarımıza gelecek olan mülteci akınına karşı tedbir almamız, onların iaşe ve barınmalarının sağlanması ayrı bir sorun olacaktır. İran ile ticaretimiz sekteye uğrayacak, Orta Asya Ülkeleri ile olan karayolu bağlantımız tehlikeye girecektir. İran’dan almakta olduğumuz doğalgaz akışı durduğu zaman enerji sorunumuz başlayacaktır.

Dileğimiz, aklıselimin galip gelerek İran ve ABD yönetimindekilerin ülkelerin halklarını düşünerek hareket etmeleridir. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler