'Silikon Vadisi Ve Çin'i Reddeden Üçüncü Bir Model Bulmalıyız'
Yale Üniversitesi Konuk Araştırmacısı Michael Kwet "Silikon Vadisi ve Çin'in oluşturduğu dijital toplumu reddeden üçüncü bir model bulmalıyız. Bu alternatif teknolojiler, yeni kanunlar, düzenlemeler ve eğitim gerektiriyor." dedi
İSTANBUL (AA) - Kullanıcılara ait verilerin, şirketler tarafından ticari ve siyasi amaçlı kullanımı hızla yaygınlaşırken, son zamanlarda meydana gelen suistimaller kullanıcı verilerinin kullanımına dair kaygıları artırıyor.
İnternet üzerinde gerçekleştirilen tüm aktiviteler veriye dönüşüyor ve bu veriler sunucularda depolanıyor. Kullanıcıların ürettiği veri boyutundaki artış, büyük veri kavramının ortaya çıkmasına neden oldu. Teknoloji şirketleri yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojilerle büyük veriden faydalanmak için yatırımlar yapıyor.
Veri analiz kuruluşu Statista’nın verilerine göre, dünyadaki tüm kullanıcıların ürettiği senelik veri miktarı 2010 yılında 2 zettabyte (2,000,000,000,000 GB) iken, geçen yıl 33 zettabyte veri üretildi. Nesnelerin interneti gibi teknolojilerin etkisiyle, yakın gelecekte hayatımızdaki çoğu cihazın internete bağlı olacağı ve buna bağlı olarak üretilen veri miktarının 2025 yılında 175 zettabyte'a ulaşması tahmin ediliyor. Daha çarpıcı bir ifadeyle son 2 senede üretilen veri miktarı, insanlığın başlangıcından itibaren toplanmış veriden daha fazla.
Bunun yanısıra geçen yıl 42 milyar dolar seviyesinde olan büyük veri marketinin büyüklüğünün, 2025 yılında 90 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Kullanıcıların gözetimiyle elde edilen büyük veri, şirketlerin ürün stratejilerini oluşturma süreçlerinden, siyasi partilerin politik kampanyalarına kadar geniş bir yelpazede kullanılıyor.
"Büyük veri gözetimiyle insanlar biçimlendiriliyor"
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yale Üniversitesi'nde konuk araştırmacı olarak görev yapan Michael Kwet, büyük veri gözetiminin büyük şirketler lehine sömürüldüğünü ve bu durumun "gözetim kapitalizmi" olarak kavramsallaştırıldığını söyledi.
İstihbarat ajanlarının da Google ve Facebook gibi şirketlerin uygulamalar aracılığıyla elde ettikleri bu verilerden faydalanabildiğine dikkati çeken Kwet, şunları kaydetti:
"Bu insanlar için çok kötü bir durum. Örneğin Facebook gibi bir şirket, 2 milyarın üzerinde insan hakkında neden hoşlanıyorlar, arkadaşları kim, hangi siteleri ziyaret ediyorlar, fare imleci ekranda nerede ve ne kadar duruyor gibi her şeyi izleyebiliyor. Bu çok aşırı bir örnek. Teknoloji devleri ayrıca milyarca insanın nasıl düşündüğü ve hissettiğini de biçimlendiriyor. Bir takım psikolojik hilelerle kullanıcıların bilinçaltı eğilimlerinden faydalanarak onların sitelerinde daha fazla zaman harcamasını ve daha fazla reklam izlemesini sağlıyorlar."
Dev teknoloji şirketleri insanları bağımlı yaparak manipüle ediyor
Dev teknoloji şirketlerinin milyarlarca insanı kendi ürünlerine bağımlı kılarak çok büyük miktarda veri topladığına dikkati çeken Kwet, şunlara vurgu yaptı:
"Bu ürünler aracılığıyla insanlar takip ve manipüle ediliyor. Google'nin eski ürün müdürü Tristan Harris'e göre bizim telefonlarımız bir kumar (slot) makinesi gibi onu her elinize aldığınızda bir ödül arıyorsunuz. Yeni bir bildirim var mı? Biri sizin durumunuzu beğendi mi? Teknoloji şirketlerinin kendi ürünlerini nasıl bağımlılık haline getirdiklerini görmek için Snapchat tarafından uygulanan 'Snapstreak' uygulaması örnek olarak gösterilebilir. Bu uygulama ile üç gün art arda bir arkadaşına snap atman istenir. Bu da özellikle çocukların telefonlarına ulaşamadığında strese girmelerine sebep verir. Tristan Harris'e göre bu gibi tasarımlarla insanların Snapchat'i daha fazla kullanmalarına sebep oluyor."
"Silikon Vadisi ve Çin'i reddeden üçüncü bir model bulunmalı"
Kwet, gözetim kapitalizminden en fazla gelişmekte olan ülkelerin etkilendiğini, bu ülkelerin yeni Facebook ve Google yaratarak bu savaşı kazanamayacağını ifade etti.
Gelişmekte olan ülkelerin bu alanda gelişmiş ülkelerle yarışacak veri ve kaynağa sahip olmadığını anlatan Kwet, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Örneğin Uber bir şehre giriyor ve oradaki yerel taksileri öldürüyor. Google ve Facebook online reklam endüstrisini siz fark etmeden hakimiyeti altına alır ve yerel medya yok olur. Biz Silikon Vadisi ve Çin'in oluşturduğu dijital toplumu reddeden üçüncü bir model bulmalıyız. Bu alternatif teknolojiler, yeni kanunlar ve düzenlemeler ve eğitim gerektiriyor. Burada özgür ve açık kaynaklı yazılımlar çok önemli. Bu yazılımlar herkese uygulamayı anlama, değiştirme ve paylaşma imkanı sunar. Bu da küresel çapta insanlara kendi bilgisayar tecrübelerini kontrol etme olanağı verir. Çünkü herhangi bir kişi o uygulamayı istediği şekilde paylaşabilir ve yazılımın çalışma şeklini değiştirebilir."
"Dijital sömürgeciliğe karşı internet merkeziyetsizleştirilmeli"
Gelişmekte olan ülkelerin dijital sömürgeciliğin önüne geçmek için internetin merkeziyetsizleşmesini ciddiye almak zorunda olduğunu anımsatan Kwet, şunları kaydetti:
"İnsanlar eğer başka birinin sunucusunda ise özgür ve açık kaynaklı kodları kontrol edemez. Biz Facebook'un bulut teknolojisindeki özgür ve açık kaynaklı yazılımlar kullansak bile kontrol bizde olmaz. Çünkü bu yazılım Facebook tarafından çalıştırılır ve kontrol edilir. Aynı durum, Google Docs, Apple iWork ve diğer merkezi bulut sistemleri için de geçerlidir. Bu sorunun çözümü için dijital dünyanın önde gelen yenilikçileri FreedomBox and Solid gibi projelerle merkeziyetsiz interneti öneriyorlar. Evdeki pahalı olmayan bir kişisel bulut, senin kişisel verilerini saklar ve akıllı cihazlarını kontrol etmeni sağlar. Merkeziyetsiz (dağıtılmış) sunucular Facebook gibi herkesin verilerini alan şirketlerin aracılığı olmadan arkadaşlarla konuşmak için de kullanılabilir."
"Özgür ve açık kaynaklı yazılım alternatifleri artırılmalı"
Kwet, gözetim kapitalizmine karşı mahremiyet ile ilgili güçlü yasaların büyük önem taşıdığını belirterek, devletlerin kamu yararı taşıyan teknolojilerine destek vererek ve yasalar yaparak vatandaşlarını koruyabileceğini söyledi.
Dijital dünyadaki statükoyu değiştirmek için interneti yeniden yapılandıracak bir vizyon gerektiğini ifade eden Kwet, ABD'nin gözetimine imkan sağladığı ve ABD'deki "veri merkezine veri taşıdığı gerekçesiyle Microsoft'un bulut servisi Office 365'in Almanya'nın Hesse eyaletinde yasaklandığını hatırlattı.
Kwet, Almanların uyguladığı bu yasağın mahremiyet sorunu için çözüm olmadığını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:
"Eğer Google, Microsoft ve Apple daha şeffaf olurlar ve verilerini Almanya'da depolarlarsa tekrar bulut merkezli gözetim yapılmasına izin verilecek. Bu defa Alman devleti de bu veri merkezlerinden erişim talep ederek öğrencilerini denetleyebilecek. Ülkeler Almanya'nın yaptığının ötesine geçmeli ve öğrencileri gözetim altında tutan bütün yazılımları yasaklamalı. Uygulanacak yasak Silikon Vadisi şirketlerinin ürünlerini okullardan uzak tutabilir. Özgür ve açık kaynaklı yazılım alternatifleri artırılmalı. Bu gözetim kapitalizmi ve dijital sömürgeciliğe karşı büyük bir zafer olacaktır."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.