Sisler Bulvarı?!

Sisler Bulvarı?!

Türkiye’ye “Genel Af” Tuzağı ve/veya AB-D’nin Kanlı Eller Oyunu?!

Türkiye’ye “Genel Af” Tuzağı ve/veya AB-D’nin Kanlı Eller Oyunu?!

...

“Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Mustafa Kemal Atatürk

...

Bugün aslında dün'dü.

2006’da yazılan bir analiz, 2025’te hâlâ yankılanıyor:

Ankara’ya “genel af” muhtırası mı dayatılıyor?!

Nitekim...

MİT Müsteşarı Emre Taner’in 2005’te Mesut Barzani ile yaptığı görüşmedeki;

“Kürt devleti düşünmeyin, PKK’ya karşı aktif olun” uyarısına,

Barzani’nin “PKK için af çıkarın, dağdan indireyim” yanıtı,

Bugün AB’nin “Apo’ya özgürlük” kampanyaları ve çifte standartlarıyla yeniden gündemde.

Hal böyleyken...

Türkiye, bu tuzaklara karşı Alparslan’ın Malazgirt’teki cesaretiyle hareket etmeli:

“Ne var ki bunda, biz de onlara yaklaşıyoruz!”

Dün bugün'ün gölgesinde.

Nüans?!

2002’de Başbakan Bülent Ecevit,

AB’ye; PKK, DHKP-C ve İBDA-C’nin terör listesine alınmasını talep etmiş,

Ancak AB bu talebi görmezden gelmişti.

Ecevit’in sorusu bugün de geçerli:

“PKK, Kopenhag Kriterleri’nden hangisini yerine getirdi de AB’de büro açıp propaganda yapıyor?!”

Demem o ki:

2025’te, Almanya, Fransa ve Belçika’da “Apo’ya özgürlük” kampanyalarının hızlanacağı istihbaratı,

AB’nin çifte standartlarını yeniden gözler önüne seriyor.

Demem şu ki:

2024’te Brüksel’deki bir sergide PKK’nın Suriye kolu YPG,

“Demokrasi savunucusu” olarak lanse edildi;

Öcalan’ı Mandela’ya benzetme girişimleri ise hız kazandı.

Demem o deme değil şu deme:

AB, PKK’nın 250 milyon doları aşan finansal varlıklarına el koyup Türkiye’ye tazminat ödese,

Adalet yolunda bir adım atardı.

Hal böyleyken...

Pınarcık katliamı gibi vahşetler, PKK’nın terör kimliğini açıkça ortaya koyuyor.

PKK, 1980’lerden beri on binlerce can aldı, ekonomik faturası yüz milyarlarca doları buldu.

Hasılı:

Avrupa’daki büroları ve propaganda faaliyetleri, Türkiye’nin haklı tepkisini güçlendiriyor.

Prof. Vamık Volkan’ın Kan Çizgisi kitabında,

Öcalan’ın baskın bir anne ve alay konusu olduğu çocukluğu,

Onun uluslararası aktörlerin maşası haline gelmesine zemin hazırladı.

Öncelikle...

Bernard Russell’ın dediği gibi, şiddet dolu bir geçmiş sağlıklı kararları zorlaştırır.

PKK’nın eylemleri, Ho Chi Minh’in “Politikasız silahlı kuvvet köksüz ağaçtır” sözünü gölgede bırakıyor.

Zira PKK, “korumak için yok eden” bir zihniyetle hareket ediyor.

Hülasa:

2006’daki Taner-Barzani diyalogları, “üç artı bir” ittifakının (ABD, İngiltere, İsrail, Fransa)

Türkiye’den yardım taleplerini yansıtıyordu.

2025’te Irak fiilen üçe bölünmüş: Kürt bölgesi, Şii güneyi, Sünni üçgeni.

Barzani’nin “genel af” talepleri ve DEM Partisi’nin söylemleri,

PKK’yı siyasallaştırma çabalarının parçası.

ABD’nin YPG’ye 2 milyar doları aşan yardımı ve AB’nin kültürel-diplomatik desteği, bu oyunun uzantıları.

Türkiye’ye mesaj net: “Taviz ver ya da yalnızlaş.

Ancak TSK’nın Pençe, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı operasyonları,İHA/SİHA üstünlüğü ve Mavi Vatan doktrini, bu tuzakları bozuyor.

Kürt kelimesi, M.Ö. 6. yüzyıldaki Karduklar’dan gelir.

Osmanlı, Çaldıran Zaferi sonrası Kürt beylikleriyle tampon bölge oluşturdu.

Türk ve Kürt yurttaşlar Çanakkale’de, Yemen’de omuz omuza savaştı.

Ancak 1800’lerden itibaren Avrupa’nın ırkçılık akımları, Pankürtçülüğü körükledi.

William Graham Sumner’ın “etnosantrizm” kavramı, bu ayrışmayı açıklıyor:

Bir grup kendini merkeze koyarak diğerlerini düşmanlaştırıyor.

AB’nin Kürt meselesine müdahalesi, bu kamplaşmayı derinleştiriyor.

Netice:

Süleyman Demirel’in 1994’teki sözleri hâlâ geçerli:

“Osmanlı’dan 27 devlet çıktı, ama Ermeni ve Kürt devletleri çıkmadı.

Bu, tarihsel hakmış gibi sunulamaz.”

Türkiye, jeopolitik konumu, enerji koridorlarındaki rolü ve savunma kapasitesiyle küresel aktörlerin hedefinde.

Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaşma,

BRICS başvurusu ve Rusya-İran’la enerji anlaşmaları,

Batı’ya karşı denge kuruyor.

Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, ekonomik sorunlara rağmen “Turkuaz Devrim” hayallerini boşa çıkardı.

EURO 2024’te Merih Demiral’ın “Bozkurt” jesti, bu milliyetçi kenetlenmeyi simgeledi.

Atatürk’ün “Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır” çağrısı, 2025’te yol gösteriyor.

Türkiye, bu tuzaklara karşı şu adımları atmalı:

1. Diplomatik Hamleler:

Avrupa’daki Türk diasporası, PKK’ya yakın derneklerin faaliyetlerini ifşa eden lobi kampanyaları düzenlemeli.

2. Medya Çalışmaları:

TRT World ve Anadolu Ajansı, PKK’nın terör kimliğini uluslararası kamuoyuna daha güçlü anlatmalı;

X’te hedefli kampanyalar yürütülmeli.

3. Hukuki ve Güvenlik Önlemleri:

PKK bağlantılı yapılara karşı hukuki adımlar atılmalı; sınır ötesi operasyonlar kararlılıkla sürdürülmeli.

4. Bölgesel İttifaklar:

Rusya, Çin ve İran’la işbirliği, Batı’nın “terör kartı”nı etkisiz hale getirebilir.

Japon atasözü, “Bir defa yapan, bir daha yapar” der.

2002’de Ecevit’in mektubu, 2006’da Taner-Barzani diyalogları,

2025’te “Apo’ya özgürlük” kampanyaları; hepsi aynı oyunun parçası.

Türkiye, “genel af” veya “Mandela” tuzaklarına karşı Alparslan’ın cesareti ve Atatürk’ün vizyonuyla hareket etmeli.

AB-D, kanlı ellerini temizlemek yerine PKK’yı aklamaya çalışıyor.

Türkiye’nin gücü, sahadaki kararlılığında yatıyor.

Soru net: AB-D, kanlı ellerini ne zaman yıkayacak?!

Ezcümle:

Türkiye, “Ölmek var, Atatürk Türkiyesi’nden dönmek yok!” diyor.


Cüneyt Şaşmaz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler