SİYÂSETE DÜŞEN CEMRE: UMUT MASASI
Kerime Yıldız yazdı: SİYÂSETE DÜŞEN CEMRE: UMUT MASASI
Geçen hafta epeydir görmediğimiz arkadaşlarımızla sohbet etme imkânımız oldu. Birisi, benim gibi millet ittifakından çok umutlu. Ona, iki sahtekârın hikâyesini anlattım ve şu an millet ittifakındaki partilerde iyi yerlerde olduklarını söyledim. Üzüldü, “Peki ne olacak?” dedi.
“Bir şey olmayacak. Millet İttifakı’ndaki dürüst insanlar çalışırken onlar, yiyip içip göbeği büyütecek; vatan millet edebiyatı yapacaklar. Daha önce de böyle oldu. Umutlarımız yeşerdi. Umûdumuzu yeşertenler, sonra çok kirlendiler, dibe vurdular. Onların içinden çıkan yeniler gelince aynı süreci tekrar yaşayacağız. Böyle böyle sürüp gidecek.”
Peki bunları bile bile niye umutluyum? Çünkü umûda ihtiyacımız var. Umut, korkudan güçlüdür. O kadar umutlu olmalıyız ki korku, yok olsun. Hareket etmeyenler kıpırdasınlar. Hak aramamanın insan haysiyetine yakışmadığını; var olmak için düşünmenin yetmediğini hatırlasınlar.
İktidarlar, mevsimler gibidir. Cemreyle gelirler. Baharı yaşatırlar. Sonra yaz gelir, arkasından da kış. Yorulan, yıpranan, umut vermeyen iktidarlar, kış mevsimi gibidir. Yeniler, yâni hareket edenler ise bahar gibidir. Kıpırdayıp umut vermeleri, cemre gibi içimizi ısıtır.
Yuvarlak masaya oturan altı parti lideri, sâdece masada oturmuyorlar. Çarşıya pazara çıkıyor; vatandaşın derdini dinliyorlar. İktidar ise milletin karşısına nasıl çıkacağının derdine düştü. Tarkan’ın, “Geççek” şarkısıyla paniğe kapıldı. Dayakçı Hakan Ural’ın çaldırdığı mehtere umut bağlayanlar var.
BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA’NIN SUBLİMİNAL MESAJLARI, TARKAN’IN ŞARKISINDAN BETER
Sabah yazarı Melih Altınok, “Geççek" şarkısının "pandemi" ile ilgili olduğunu söyleyen Tarkan'ı samimi bulmamış. Tarkan, “Evet, şarkımda iktidarı eleştiriyorum.” dese insanlar, “Eyvallah” der geçermiş. Ne var ki megastarımız, hem pastam dursun hem karnım doysun istiyormuş. Her renge boyanayım ama renk vermeyeyim diyormuş. Muş da muş…
Şimdi buradan Melih Altınok’a ve bu eleştiriyi havada kapanlara, “ATV’de yayınlanan Bir zamanlar Çukurova dizisinde iktidar eleştirisi var. Muhâlefetin lehinde, Erdoğan’ın aleyhinde subliminal mesajlar var.” desem, “Ne münâsebet!” derler.
Daha evvel yazmıştım. Dizideki sinirleri alınmış Fekeli, İmamoğlu’nu, daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun da işâret ettiği “Kemal Tâhir solu”nu temsil ediyordu. İmamoğlu seçimi kazanınca, “Çukurova’da esen Fekeli rüzgârı, İstanbul’a ulaştı.” demiştim. Sonra Fekeli, yâni Kerem Alışık diziden ayrıldı.
Olsun, adam kıtlığı mı var? Dizide sessiz fırtınalar kopuyor. Subliminal mesajlar, öyle böyle değil. Yapımcılar, önüne gelene âşık olan Züleyha’dan; korkusuz, merhametli, adâletli, esnafın önünde zâlimin haddini bildiren bir Hanımağa çıkardılar. Al sana Meral Akşener! Bu Hanımağa rüzgârı, Ankara’ya ulaşır.
Hanımağa’nın reytingi yükseledursun, konağın fırıldak eski kâhyası Gafur, inişli çıkışlı tuhaf bir ses tonu ve el hareketleriyle konuşmaya başladı. Önce Erdoğan’ı taklit ettiğini düşündüm ama emin olamadım. Son bölümde emin oldum. Tarkan’ın “geççek” dediği akşam Gafur, kâhyalık seçimine girdi. Rakibi Râşid, seçim çalışmaları için helâlinden borç aldı. Gafur ise konaktan çaldıklarını dağıttı. Bununla da kalmadı. Küçük kızını, seçim çalışmasına âlet etti. Rakibini kötüleyip, kendisini övmesini istedi. Kızı, bunu yapmadı. Gafur, pişman olup özür diledi. Çocukların bu işlere bulaştırılmasının yanlış olduğunu kabul etti.
Erdoğan’ın Trabzon’daki konuşmasında kürsüye çıkarılıp Kılıçdaroğlu’na hakaret ettirilen çocuğa gönderme yapıldığını anladınız elbette.
Ya işte böyle Melih Bey! Hadi itiraf edin! Ya kendi kanalınızdan haberiniz yok veya siz de “geççek geççek” diye göbek atarak seyrediyorsunuz.
PÂDİŞÂH, KIŞ GÜNÜ YAZ EĞLENCESİ İSTERSE NE OLACAK?
Kış akşamları yapılan helva sohbetini çok özleyen pâdişâh, yaz günü helva sohbeti düzenlenmesi için ferman buyurmuş. Ortam kış gibi olsun diye mangalları çıkarttırmış. Dâvetlilerin kışlık kıyâfetle gelmelerini emretmiş. Dâvetliler, sanki dışarıda kış kıyâmet varmış gibi kürklerini giyip gelmişler. El etek öpüp, “Ne iyi ettiniz Efendimiz!” diye dalkavukluk yarışına girmişler.
Vezirlerden biri, canı sıkılarak bu manzarayı seyrediyormuş. Yanına yaklaşan bir devletlü, bu hâlini merâk edince şöyle demiş:
“Pâdişâhımız efendimiz, kış gelince Çamlıca Tepesi'nde yaz eğlencesi isterse ne halt edeceğiz diye düşünüyorum.”
15 Temmuz Darbesi’nin finansörü Birleşik Arap Emirlikleri’ne ağzına geleni sayanlar, Erdoğan BAE ile barışmaya karar verince iltifat kuyruğuna girdiler. İlişkilerimiz normalleşiyormuş.
Aynen fıkradaki vezir gibi, beni bir endişe, daha doğrusu merak sardı. Finanse edeni affedenler, darbeye kalkışanı da affederlerse ne olacak? Hani Ravza Kavakçı’nın babası Yusuf Ziya Kavakçı’nın Yeni Akit gazetesinde yazdığı gibi, “Gülen, özür dileyip tövbe eder; son günlerini Türkiye’de huzur içinde geçirmek isterse” ne olacak?
Arsız, neden arlanır ki? Elbette utanmadan, sıkılmadan, “İlişkilerimiz normalleşiyor” diyecekler.
DOĞALGAZ FATURASI
Erdoğan’dan bahsederken yüzünde güller açan yaşlı bir akrabamız var. Tarkan’ı falan bilmez. Doğalgaz faturası geldi. Canı çok sıkıldı. “Bizimle alay ediyorlar” diye söylendi. Sonra dilinden şu sözler döküldü:
“Bu da gelir bu da geçer!”
“Geççek geççek!” dedim.
CEMRE
Birinci cemre düştü. Bosnalı Sâbit’in dediği gibi, sevgi ve ışığın cemresi, kalplerinize düşsün! Bu saflık ve temizlik zamanında en güzel dilek budur.
Düşsün kulûba cemre-i mihr ü muhabbeti
Bu vakt-i pür safâda bu hâhiş savâb olur
İsteyen, Tarkan dinlesin; isteyen, “bu da geçer yâ hû” desin, isteyen Kul Mehmet’e kulak versin:
Be yârenler yine evvel bahardır
Bülbül intizarlık kılar durmayıp
Kuşlar âhenk edip çığrışıp öter
Kalbin kasâvetin siler durmayıp
Kadir Mevlâm kudretini bildirir
Dâim ağlar kullarını güldürür
Menekşeler külâhını kaldırır
Yeşil çemenlerde yeler durmayıp
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.