Dr. Sevinç Koçak
Siz de bir 'Slaktavist' misiniz ve bu sizi mutlu ediyor mu?
Türkiye’de dijital aktivizmin öncüsü ve lideri olan “change.org” web sitesinin en üstünde “Dünyanın değişim platformu” diye yazıyor, çünkü değişimin başlaması için bir “tık” ile kampanyalar başlatıp sesinizi duyurmak için harekete geçebiliyorsunuz.
Önceleri bireysel ya da Sivil Toplum Örgütleri aracılığıyla çeşitli siyasal ya da ekonomik konularda eylemler ya da protestolara aktivizm denilmesine rağmen, günümüzde herhangi bir sosyal konuyu gündeme getirip o konu hakkında farkındalık yaratmaya çalışan bireysel ve topluluk çabalarına da aktivizm denmektedir. Aktivist hareketlerin konuları genişledikçe, dijitalleşen dünya ile birlikte kitleleri harekete geçiren farkındalıkların oluşturulmasına yönelik çabaların paltformları da dijitalleşti. Bir yandan sosyal ağlarda “hastag”ler aracılığıyla fikir birliğindeki kişilerin paylaşımlarının sayıca artması ve Trend Topik (TT) olması bir dijital aktivizm olarak adlandırılırken, diğer taraftan “change.org” gibi web siteleri aracılığıyla imza kampanyaları başlatılarak ve bu bilgi sosyal ağlarda yaygınlaştırılarak dijital aktivizm gündemimizi kapsadı. Dijital platformlardaki bu tip aktivist hareketlere “slaktavizm” bu olayları başlatan ve sürdüren aktivistlere de “slaktavist” deniyor. Terimin kökeni olan “slacker” kelimesi aslında “tembel” demek, yani “slaktivist” aslında “tembel aktivist” ya da “tembel dijital eylemci”, “pasif eylemci” anlamlarına geliyor.
Slaktivistlere yer yer “cliktivistler” de deniyor, Her iki kavram da genel olarak dijital platformlarda çeşitli hareketler başlatan ve sürdüren, herhangi bir ürünü protesto eden, herhangi bir marka veya ürün ile ilgili algı oluşmasını destekleyen, çeşitli sosyal duyarlılık gerektiren konularda kitleleri harekete geçirmeye çalışan, bir fikir ya da görüşün yayınlaşmasında ya da farklı bir görüşün yaygınlaşmasında fikirdaşların bir araya gelmesini sağlayan ve imza toplayan çabalar da slaktivizm ya da cliktivizm olarak adlandırılıyor.
Günümüzde en çok göz önünde olan aktivist kuşkusuz genç yaşına rağmen ikim değişikliğinin önlenmesine ilişkin dünyaya büyük mesajlar veren Greta Thunberg’dir. Greta, savunduğu fikirleri hem canlı eylemci performans ve konuşmalarıyla gündeme taşırken hem de dijital ortamlarda yoğun iletişim faaliyetleri ile iklim değişikliğine dair video, video konferans, hastag kampanyaları, viraller ve geniş kitlelere yayılan imza kampanyaları ile en üst perdeden dijital ortamda yaygınlaştırıyor. Grata, takipçilerinden aldığı güçle devlet başkanlarına bile kafa tutabiliyor…Demek ki, Grate’yı destekleyen slaktivistlerin de belli bir gücü var ve etkili olabilmekteler… Dolayısıyla farkındalık ve değişim kampanyaları ile protestolar dijital platforma kaydığı için giderek sokak eylemleri ve protestoları da gündemden düşmeye başlayacak diyebiliriz…
Öte yandan, slaktivistlere karşı, yalnızca bilgisayar başında oturup bir tuşa basmakla dünyayı değiştireceğini sanan ve sosyal sorumluluğunu yerine getirdiği için içini rahatlatan kişilerin çabaları olarak değerlendiren eleştirel bir yaklaşım da mevcut. Slaktivistlerin, gerçek, fiili aktivist hareketlere yönelmeden, klavye başında “tık”layarak “tembel işi” sosyal duyarlılık sergiledikleri ileri sürülüyor. Dijital ortamlarda var olarak kendilerine “sanal” bir dünya yaratan kişilerin, eylemlerinin yalnızca sanal ortamda göründüğü bir çabayla yalnızca “tık”layarak kendilerini rahatlattıklarını aslında hiçbir şeyi değiştirmeden yalnızca içlerini rahatlatarak hayatlarına devam ettikleri konusunda eleştirilmektedirler. Eleştirilere bakıldığında haklılık payı var gibi görünse de dijital protestoların dikkate alınması ve mesajların yerini bulması göz önüne alındığında “tembel eylem” olmaktan çıktığını, gelinen noktada dijital aktivizmin hiç de küçümsenmeyecek derecede önemli ve etkili olduğunu söyleyebiliriz ve slaktivistlerin de son derece önemli işler başardıkları ortadadır.
Covid-19 Pandemisi süreci de göz önüne alındığında Türkiye’de Ağustos 2020 itibarıyla hane halkının internet kullanma oranı %90,7 olarak açıklandı. 2019 OECD verilerine göre Türkiye en fazla internet, akıllı telefon ve sosyal medya kullanımında dünya ülkeleri arasında üçüncü sırada yer alıyor. We Are Social’ın verilerine göre dünyada 4.57 milyar internet kullanıcısı dünya nüfusunun %59’unu, 3.81 milyar sosyal medya kullanıcısı, dünya nüfusunun %49’unu, 5.16 milyar mobil kullanıcısı, dünya nüfusunun %66’sını oluşturmaktadır. Dünyanın internet ve dijitalleşmeye yönelik büyük bir hız kazandığı bu verilerle açıkça ortadadır.
Dijital dünya ve internetin yalnızca reklam, satış-pazarlama, sosyal medya paylaşımı ve tanıtım konularıyla değil, sosyal sorumluluk ve duyarlılık gerektiren konularda da faal şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla her geçen gün artan dijitalleşmede dijital aktivizmin de trendinin ve etkisinin de giderek yükseleceği açıktır. Bu durumda “tembel (pasif)” aktivizmden söz etmektense, kullanımda olan dijital eylemciliğin etkisinin ve yaygınlığının artmasının sağlanması ile sosyal katılımcılık ve demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışmak daha anlamlı değil midir? Bireylerin “tıkladım, rahatladım” güdülenmesinden çıkıp, “tıkladım takipçisi olacağım ve sonuca ulaştıracağım” noktasına gelmesi ile slaktavistlere belki de başka bir isim bulunacak ve bu kez bu isim kesinlikle “dünyayı değiştireneler” ile ilgili olacak. Çünkü çok yakın bir gelecekte “tık”lama eylemi ile ekran başında rahatlamadan çok, dünyayı değiştirmeye yönelik bir harekette aktif olmanın mutluluğunu duymak hepimiz için daha anlamlı olacak.
Dijitalleşmeye ve gelişmeye daha çok entegre olacağımız mutlu günler dileklerimle…
Gündemden dikkatimi çekenler
- Geçtiğimiz hafta Çinli bilim insanları mevcut kuantum bilgisayarlarından 100 katrilyon kat hızlı işlem yapabilen bir kuantum bilgisayar geliştirmeyi başardıklarını açıkladılar. Rakamları ve bilgisayarın yapabileceklerini kavramakta bile zorlanan zihinlerimiz, bu bilgisayarın getireceği yenilikleri hayatımıza nasıl uyarlayacağımız tam bir bilinmez ve büyük bir heyecan…Dijital çağ diye ucundan kıyısından bahsetmeye çalıştığımız gelişmeler, Çinlilerin bu buluşu karşısında kifayetsiz kalıyor gibi görünüyor…
- Son günlerde Dünyanın çeşitli yerlerinde görülen ve görüldükten hemen sonra ortadan kalkan “monolit”lerin gizemine ilişkin haberler yayınlanmaya başladığında, olayın tıpkı Van Gölü Canavarı miti gibi bir hikâye ile tanıtım amaçlı olacağı belliydi ancak arkasındaki kurum ya da marka anlaşılamıyordu. Nihayet Netflix’in yakında yayına girecek “Teyze Donna'nın Büyük Eski Eğlence Evi” komedi show programının tanıtımı için monolitleri yaptırdığı ortaya çıktı. Bir süre monolitlerle ilgili açıklama yapılmadığı için bir grup sanatçı California’daki ilk monoliti yaptıklarını açıkladılar ve dünya genelinde adlarını duyurdular. Ancak bu tip risklere karşı Netfilix de kısa süre içerisinde olayın gerçek kahramanının kendileri olduğunu açıklamak durumunda kalarak gizemi sürdürüp merak uyandırma sürecini kısa tutmak zorunda kaldı. Küresel bazda “teaser” yapmanın riski de böyle oluyor işte, birileri çıkıp konuyu üstelenebiliyorlar ve “gerilla” taktiğine “gerilla” yöntemiyle cevap veriyorlar…Ayrıca komedi programı için “gizem” taktiğini kullanmak da oldukça ilginç bir tanıtım yaklaşım olmuş dorusu…
- Allianz Sigorta’nın bugünlerde yayınlanan reklamı oldukça etkili olmuş. Günümüzden başlayarak çeşitli kaza, mal ve can kaybı olaylarının çok önemli tarihi olaylarala da ele alınarak 1923 yılına kadar “falshback” şeklinde senaryolaştırıldığı reklam filmi, aslında sigorta konusunun hayatımızda ne derece önemli olduğunu da vurguluyor. “97 yıldır Allianz seninle” isimli reklam filminin müzikleri ise her devrin özelliğini anlatan, hepimizde iz bırakan melodiler…Reklam ajansı Concept’e alkışlar gönderiyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.