Soyer: Kazanırsam ilk gün, en düşük oy aldığım mahalleye gideceğim
Sözcü yazarı Uğur Dündar, gazeteci Korcan Karar'ın CHP tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilen Tunç Soyer ile yaptığı söyleşiyi okurlarına aktardı.
Sözcü yazarı Uğur Dündar, gazeteci Korcan Karar'ın CHP tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilen Tunç Soyer ile yaptığı söyleşiyi okurlarına aktardı.
Dündar'ın "Tunç Soyer: Siyasetin dili değişmeye İzmir’den başlayacak" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Korcan Karar: Rakibiniz ‘Cumhur İttifakı'nın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminizdeki arazi satışları ile Eşek Adası'nın satılışı konusunda sizi suçlayan iddialarda bulundu. Ne yanıt vermek istersiniz?
Tunç Soyer: Defalarca söyledik, artık yeter! Çünkü Türkiye'de siyasetin dili bu olmamalı. Bakın o kadar çok yalan, o kadar çok hakaret, saldırı var ki, gerçekten insanlar bundan o kadar rahatsız ki…
Bırakın benim rahatsızlığımı; insanlar siyasetin böyle konuşulmasından, böyle yapılmasından rahatsız. Çünkü bunların Türkiye'ye hiçbir faydası yok. Bunların (İddia edilen konuların) hepsi açık, şeffaf ihalelerle yapıldı. Her birini müfettişler inceledi. Dosyaları çok net. Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı adaylığım söz konusu olunca mı bunlar akıllarına geldi? Bakın bunlar Türkiye'ye yakışan şeyler değil.
'BİZE PARMAK SALLAYAN BİR DİLLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Bu siyaset dilinden kastım ne biliyor musunuz Korcan Bey? Biz birbirimizle şöyle (parmak sallayarak) konuşmayız. Biz birbirimizle konuşurken hakaretamiz şeyler söylemeyiz. Akşam evimize misafir geldiğinde rahat etsin diye özen gösteririz. Büyüklerimizin elini öper başımıza koyarız. Metroda, otobüste, neredeysek birbirimize tepeden bakmayız. Şunu yapmayız (parmak sallıyor). Ama biz sürekli ekranlarda karşımızda bize şöyle yapan (parmak sallıyor) ve sürekli bize çemkiren, paçamızdan çekiştiren, bize hakaretamiz şeyler söyleyen, tepeden bakan, üstten konuşan bir dille karşı karşıyayız ve bunu kullanan dil, siyasetin dili…
Oysa siyaset hayatı dönüştürme sanatı ise, bizim hayatımızı iyileştirecek bir dil, kültür üretmeliydi. Bunu yapmadı.
Siyaset tam tersine bizim hayatımızın gerisinde, bizim hayatımızda kullanmadığımız başka bir yerden konuşuyor. Ama Türkiye değişimin eşiğinde… Artık bu dilin bu kültürün değişeceği bir döneme giriyoruz ve inanın bu İzmir'den başlayacak. İzmir siyasetin dilini de kültürünü de değiştirecek.
O yüzden cevap vermek istemiyorum çünkü cevap vermeye başladığımda o dilin bir tarafı, o dili konuşan biri haline geliyorum. Bunu o nedenle yapmayacağım. Çünkü tamamen yalan, iftira ve hakaret üzerine kullanılan bir dil ve ona asla cevap vermeyeceğim.
'KAZANIRSAM İLK GÜN EN DÜŞÜK OY ALDIĞIM MAHALLEYE GİDECEĞİM'
Bize giydirmeye çalıştıkları bu kıyafet bu bedene uymuyor artık. Çünkü bu beden başka bir şey istiyor. Bizi bir şeyin içine sokmaya çalışıyorlar. Ayrıştıracak, ötekileştirecek kutuplaştıracak, bizi birbirimize karşı düşmanlaştıracak bir şey yapmaya çalışıyorlar. Zillet İttifakı diyorlar mesela… Aynı apartmanda oturan herkesin aynı partiye oy vermesi mi lazım? Senin komşun bir başkasına oy veriyor diye niye rezil olsun? Niye ‘zillet' olsun? Yani bu memlekette ezana karşı veya
Müslümanlığa karşı bir protesto, bir hareket olabilir mi? Böyle bir hareket tarihte ne zaman görülmüş?
Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir şeyle nasıl suçlarsınız insanları? Bu dil bize gerçekten yakışmıyor ve bizim bundan bir an önce kurtulmamız lazım. Gerçekten de Türkiye artık bu değişimin eşiğinde İzmir bu değişimi yapmaya muktedir. Diyorsunuz ya İstanbul filan. Neden biliyor musunuz?
Çünkü yerelde Ekrem İmamoğlu da, Ankara'da Mansur Yavaş da, Adana'da, Seyhan'da Zeydan da… Hepimizin ortak noktası şu; biz insanlara dokunuyoruz. Biz insanlarla sokakta beraberiz. Göz göze geliyoruz, insanlarla konuşuyoruz el sıkışıyoruz. Görüyoruz insanların ne istediğini, ne beklediğini siyasetten, hükümetten, belediyeden, devletten.
Dolayısıyla söylediğimiz şey çok doğru bir tespit. Hayat böyle aktığı için, yerelde aktığı için insanlar farkında, yerel siyasetçiler farkında, ama merkezde siyaset üretenler çok farkında değil.
Korcan Karar: Kazanırsanız veya kaybederseniz ne yapacaksınız?
Tunç Soyer: Kazanırsam; ilk gün en düşük oyu aldığım ve en yüksek oy aldığım mahalleye gideceğim. En düşük oy aldığım mahalleye gidip şunu söyleyeceğim; hiç merak etmeyin ben sizin belediye başkanınızım…
Korcan Karar: Kazansanız da kaybetseniz de Sayın Zeybekci'nin elini sıkar mısınız?
Tunç Soyer: Niye sıkmayayım, tabii ki sıkarım. Sonuçta şunu söyleyeyim; biz hepimiz bu vatanın insanlarıyız. Farklı düşünsek de yanlışlar yapmış olsak da bu vatanın insanlarıyız. Ve gerçekten bizim bizden başka dostumuz yok. Şu aynı dili konuşma meselesi var ya o kadar büyük bir payda ki bunun farkına varabilsek, bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu bir anlasak. Dolayısıyla tabi ki sıkarım. Bu kişisel bir şey değil. Aksi, bu kadim kültüre haksızlık olur."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.