Bu nedenle bulaşarak yayılmayı önlemek için tüm bilim insanlarının öncelikle önerdiği şey el temizliği. Bunu milyarlarca insana sağlayabilecek olan  doğal kaynağın adı su ve sabun.

Bu yılın 22 Mart dünya su günü böyle bir salgının  yayıldığı dönemin içinde kaldı Ancak Su unutulmadı hatta daha çok öne çıktı. Suyun bu salgında can kaybının artışını engelleyen  önemi herkes tarafından daha iyi anlaşıldı. Yaşama hakkı gibi suyun da bir insan hakkı olduğu tekrar görüldü.  Bu salgının atlatılmasından sonra su kaynaklarımız ve su yönetimimize bakışımız da değişmeli. Birçok paradigma gibi bu paradigmayı da değiştirmeliyiz.

Suyu verimli kullanalım

Şimdi yapılması gereken salgının yayılma süresinin uzaması riskine karşı su yönetimlerimizin tedbirler alması ve tüketicilerin de suyu verimli kullanmasıdır.

20 Mart itibariyle İstanbul da barajların doluluk oranı %64.İzmir'de ise %37. İzmir'in barajlarındaki kullanılabilir su miktarı geçen senenin aynı gününe göre %12 daha az.

Kentlerimizin su yönetimleri diğer baskıların yanısıra bu yıl bir de salgın baskısı altına girdi. Bilgi ve plan ve disiplin ile bu sorunları aşarız. Ancak artık tüm kaynaklarımızı daha verimli kullanmayı ve doğanın dengesini bozmamayı öncelemek zorundayız. Şimdiki en önemli görevimiz bilim insanlarının "EVDE KAL TÜRKİYE"  talebine uymak olmalı.