Swap bizi kurtarır mı?
Bir haftalık; bir aylık 3 aylık sürelerde döviz alıp onlara TL verdik. Bir hafta sonra, bir ay sonra ya da 3 ay sonra bunun vadesi geldiğinde swap üzerinden kullanmış olduğumuz dövizi ödemek için parayı (dövizi) nereden bulacağız?
Yalçın Karatepe'nin yazısından alıntı
Türkiye’nin dövize ihtiyaç duyduğu açık. Hangi hesaplara bakarsanız bakın, bu net bir biçimde görünüyor.
Çarşamba günü açıklanan ödemeler dengesi verilerinde de görüyoruz ki Türkiye’ye gelen döviz miktarı Türkiye’den giden döviz miktarının çok altında.
Bu nedenle Merkez Bankası rezervleri de hızla eriyor. Cari işlemlerin 4,9 milyar dolar açık verdiği bir ayda 7,7 milyar dolar da sermaye çıkışı olduğunu gördük. Bir de buna kime, nereye gittiğini bilmediğimiz(net hata ve noksan kalemi) 4 milyar dolar eklenince rezervlerin 16,5 milyar dolar azaldığını söylüyor Merkez Bankası. Bu döviz çıkışını sürdürebilme imkânımız yok.
Bir şeyler yapıp, acilen bir yerlerden döviz bulmamız lazım. Ama nereden? IMF’ye gitmeyeceklerini söylüyorlar. Geriye kim kaldı? Bakanın açıklamalarından anlıyoruz ki diğer merkez bankalarıyla swap(takas) anlaşmaları yapmak için görüşmeler devam ediyor. Hatta bu konuda olumlu gelişmeler olacağı beklentisi ile dolarda bir miktar gevşeme de görülüyor. Ancak…
Diğer merkez bankaları ile yapılması muhtemel swap anlaşmalarını uzun vadeli ve kalıcı döviz girdisi olarak görmek doğru değildir. Ama zaten bizim için önemli olan olgudan ziyade algı olduğu için iktidar burada bir sorun görmüyor olabilir.
İzin verin anlatayım. Merkez bankaları ile yapılması muhtemel swap anlaşmaları bir uzun vadeli finansman işlemi değil, kısa vadeli döviz akışı yönetim işlemidir. Amerikan Merkez bankası Fed’in bu konuyu tanımlaması da zaten bunu gösteriyor: Merkez Bankaları Likidite Swapları.
Gelin bir örnek oluşturalım. Pazartesi günü döviz ödemeniz olsun. Bunun yanında da Perşembe günü gelecek olan bir döviz alacağınız olsun. Pazartesi ödeme yapabilmek için gidip piyasadan döviz alacaksınız çünkü perşembeye kadar bekleme imkânınız yok. Bu da döviz talebi demektir. Kurları etkiler diye endişe ediyorsunuz. O zaman ne yapabilirsiniz? Eğer bir “swap likidite line”nınız var ise, buradan ihtiyaç duyduğunuz döviz likiditesine ulaşabilirsiniz. Oradan payı çekip ödemenizi yaparsınız, Perşembe günü döviziniz geldiğinde de gidip diğer merkez bankasından swap üzerinden aldığınız dövizi ödeyerek pozisyonunuzu kapatırsınız. Aslında yapmış olduğunuz bir nakit akışı yönetimidir. Siz ödemelerinizi yapabildiğiniz için de uluslararası finansal sistemde risk oluşmaz.
Bu yazıyı yazarken Fed’in kimlerle, hangi miktarda ve vadede anlaşma yaptığı verilerine baktım. Fed Mart ayından beri toplam 172 swap işlemi yapmış. Yapılan anlaşmaların 40’ı Avrupa, 37’si Japonya, 31’i Isviçre, 26’sı İngiltere merkez bankaları, kalanlar ise Kore, Singapur, Danimarka, Norveç ile yapılmış. Meksika ile yapılan anlaşma sayısı ise iki. Meksika’yı bir kenara bırakacak olursak, FED’in swap işlemi yaptığı diğer merkez bankalarının bizim gibi döviz açığı olduğunu da söylemek zor.
Fed’in yaptığı swap işlemlerinden 111’i (%65’i) bir hafta ve altında süreleri olan işlemler. Uzun sayılabilecek 3 aya yakın vadesi olan işlem sayısı ise 50’ye (%29) yakın.
Şimdi tekrar Türkiye’ye dönelim. Varsayalım ki bunu başardık ve biz de diğer merkez bankalarıyla “likidite swap” anlaşmaları yaptık. Efendim? Evet, ben de bilmiyorum. Sadece ben bilmiyor değilim, bizim ekonomi yönetimi de bilmiyor. Ama amaç zaten kalıcı çözüm bulmak olmadığından bunda pek sorun da görmüyorlar. Şimdiye kadar uyguladıkları diğer ekonomik kararlar da benzer şekilde kısa vadeli amaçlara dayanmıyor muydu? Ee? Konu döviz olunca da durum farklılaşmıyor.
Dolayısıyla “swap anlaşmalarına” bel bağlamak Türkiye’nin döviz ihtiyacını kalıcı olarak çözmek anlamına gelmiyor.
Sadece günü kurtarmaya yetiyor. Oysa kurtarılması gereken gün değil, geleceğimizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.