Tapınaktaki Nazımlar
Ünlü şair Nazım Hikmet'in Rusya'ya gidişi üzerine çarpıcı bir analiz. İşte N Gazete yazarı Alp Tufan'ın yazısı...
Sevgili okuyucularım, mutlu, huzurlu ve eğlenceli bir pazar günü dilerim.
1951 yılında yeni kurulan bir birim olan, ülkemizde ÖZEL BÜRO olarak adlandırılan yapı,merhum dönemin Başbakanı Adnan menderesin ilk dış gezisi olan Yunanistan seyahatinden üç, dört gün evvel ATİNA’ya gidiyorlar ve orda ön görüşmeler ve hazırlıklarda bulunuyorlar kendi muhatapları ile.
O gurubun içinden olan bir bey çocukluğumda bana merhum NAZIM HİKMET ile ilgili bazı bilgilendirmeler yapmıştı.
Merhum NAZIM HİKMET beyin aslında kaçmadığını, TÜRK HÜKÜMETİ ve dönemin BAŞBAKANI merhum Menderes tarafından ülke dışına çıkarılmasının talimatının verildiğini anlattı.
Buna sebeb de SSCB ve onun peykinde olan ülkelerden NAZIM HİKMET ile gelen baskıları sonlandırıp, Nazım Hikmetin SOVYETLERE gitmesi ile bu baskıların sonlanacağının hesabını yaptıkları için bir kaçma senaryosu ile NAZIMI MOSKOVAYA ulaştırmak ve bu konuyu sonlandırmak.
Bu konuda Nazımı ROMANYA bandıralı gemiye küçük bir yelkenli ile ulaştıran gazeteci merhum REFİK ERDURAN bey, ölmeden evvel buna yakın bazı bilgiler verdi ve bu konuyu doğrular açıklamalar yaptı.
Nazım Hikmetin Moskova’daki yaşadığı evin önünde oturarak 1950li yıllarda,bu çok nezih mahallede nasıl bir yaşantı içinde olduğunu gözlerimin önüne getirdim.
O günün şartlarında muhteşem bir mahallede doğa içinde mütevazi bir ev ama o yılların SOVYET RUSYA’sında önceliği olan siyasetçi ve bürokratların yaşam şartlarında bir sosyal hayat.
Altında özel araç ve diğer imkanlar, buna pasaport ve kimlikte dahil.
Nazımı vatanından uzaklaştıran o dönemlerde tüm batı dünyasında özellikle ABD nin tüm dünya üstünde götürdüğü KOMİNİZİM ve SOSYALİZİME karşı açtığı savaş.
Nazım yine de vatan sevgisinden hiç bir şey kaybetmeyip şiirlerini yazarak SOVYET halkı içinde sosyal yaşamını götürmüş malumu büyük Aşklarını Moskova’da ölene kadar yaşamış.
Bugüne geldiğimizde KOMİNİZİM iflas etmiş bir ideoloji olsa da, ABD emperyalizmi kendisine karşı olan ve duruş sergileyen herkesi un ufak edip yok ediyor, bir çok hayatı zehir ediyor.
Amerikan emperyalizminin saldırısı altında kalan bireyler ülkelerinde haksız yere komplolara, iftiralara, işkencelere ve diğer hadiseler ile karşı karşıya kalıyor.
Bir çok insan bu konulardan ülkelerini terk ettiyse ülkemizde ideolojik veya kamusal ayrımcılıklar yüzünden hiç MOSKOVA’ya gideni görmedim pek rast gelmedim.
Bizde emperyalizim tarafından hışma uğramış insanımız genellikle AVRUPA’da yaşamayı tercih eder, RUSYA’yı tercih etmez.
Bunun nedenleri sosyolojik anlayışımızın yaşam ve düşünce tarzımızın çok farklı olması.
Bunda RUSYA’nın da tutumu da farklıdır, Rusya felsefesinde kendilerinin kendilerine yeterlilik inancı vardır, dışardan insan ithal etme gelenekleri yoktur, istisnalar hariç.
Sovyetler döneminde bir çok komünist, sosyalist ideolojiye sahip kişiler, sınırdan yada elçiliklere sığınarak kaçanları kısa zaman içinde geriye iade etmiştir.
Bu adli vakalarda da aynen geleneksel devam eder, adli kaçaklar ve suçluları en hızlı iadesini yapan ülke RUSYA’dır.
Batı hiç bir zaman özellikle TÜRKİYE’ye karşı böyle tutum sergilememiştir.
Ülkemizin son 40 yılda ülke içinde aldığı iç göç, büyük şehirlerde Avrupa kültürü ile yetişmiş insanlarda ciddi anlamda sosyolojik anlamlama ve buna bağlı her türlü, pisikolojik, ekonomik, düşünsel,siyasi travma geçirmesine neden oluyor.
Çok farklı kültürlerin yaşam alanlarını istila etmesi onları bu sefer göç etmeye zorluyor.
Bu göçler öncelikle yaş durumuna da bağlı olmak sureti ile daha çok ülkenin sıcak AKDENİZ ve EGE bölgesindeki yaşam alanlarına sevk ediyor.
Bir kısmı da özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde kendi iş sahaları ve sosyal yaşam anlayışı ile o ülkelere göç ettiler ve büyük bir kısımda hala gitmek için mücadele ediyor veya bu konular üstünde çalışıyor.
Beyin göçü dediğimiz konuda da gençlerle konuştuğumda büyük bir kısmı çoğunluk ihtisasları olan konularda yurt dışında çalışmak istiyor.
Bunda özellikle ASELSAN gibi kuruluşlarımızdaki genç beyin insanlarımızı şüpheli şekilde kaybetmemiz,Ankara’da karanlıklar içindeyken kendim ,sonra haber aldığımda UZAY AJANSININ kuran değerli profösörümüzün şüpheli bir tren kazasında ölmesi ilk vereceğimiz örnekler içinde.
Bu sosyolojik ve diğer konulardaki travmalar AVRUPALI görgü ve terbiye içinde yaşamaya alışmış insanlara çok zor geliyor.
Ülkemizde o kadar derinde olaylar yaşanıyor ki hiç bir emeği hiç bir konusu olmayan seninle birlikte hiç bir iş yapmamış insanlar tepeden gelerek, yalan, iftira, komplo ile sana çöküyor ve hayatını karartabiliyor.
Eleştiri hakkını koyduğun medya ve sosyal medyadaki paylaşımların yüzünden başın ciddi derde giriyor ve üzülüyorsun.
Anasının, babasının yedirdiği HARAM lokmanın hesabını yapmayan insanlar sana HARAM kelimesinden bahsediyor.
HARAM:)
Dinsel olarak baskı yapmaya kalkanlar uzun yıllardır, arkamızdan etmedikleri komplo ve iftira kalmamış hatta şu yaşına geldiğinde müslüman olur şu zamanda islam olur diyenler, aldıkları öğreti de dini ALLAH ve kendi için değil İslamı SİYONİZİM ve KÜRT devleti için yaşadıklarını çok iyi biliyoruz, NERDEN Mİ?
Yazının başında yazdığım konudan 1951 ÖZEL BÜRO.
Önemli bir insan gençliğimde bana şunu anlattı, bu bina yapılırken sen bu binanın temelinde çalıştıysan bu binada olabilecek her türlü olumsuzluğu bilirsin.
Dinsel yaşam insanın ALLAH ile kendi arasındaki bir öğretidir, her dinden dünyada milyarlarca insan var.
Evine ziyarete gittiğin bir insan senin dini inanışların için sana seccade veriyor namaz kılman için yer gösteriyor hatta camiye alıp götürüp ibadetini sağlıyorsa ve o insan senin inancından değil başka bir inanç içindeyse ona hürmet göstermelisin.
Onu cüzdanında çok para var diye kafir ilan edip arkasından vurmamalısın değil mi, bunu yaptığında veya yaptığınızda siz ne oluyorsunuz.
ROBİN HOOD un siyonist versiyonu mu?
Uzun yıllar kırk yıldır ERGENEKON örgütünü takip ederim,1996 yılında dört boyutlu bir satranç hazırlayan 1 numara 72 saatlik kurduğu oyunu kaybedince, kahve içmeye yanıma geldi, oturduk ERİVAN’dan sohbet ettik.
İlk defa tanışıyoruz ortam öyle, bana SATRANÇ bilmediğimi fakat dört boyutlu SATRANCI mükemmel oynadığımı söyledi.
Onun bilmediği bir şey vardı?
13 yıldır kendisini takip ettiğimi, BABAANNEM (BABUŞKA) hep haklıydı.
Bu dünya şartlarında kimin gönlü nerde yaşamak istiyorsa bırakıp, orda yaşamasına yardımcı olmak lazım.
Vatanseverlik konusunu TARİHE bırakmak lazım, biyografiler çarpışsın.
BEN YANMASAM,SEN YANMASAN,BİZ YANMASAK NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA.
NAZIM HİKMET RAN.1902-1963
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.