Bestami Bozkurt
TARIMSAL KURAKLIK KAPIDA!
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Fatih Metin, 6 ay önce, “Şu anda Türkiye’deki barajlarımızın doluluk oranı yüzde 76 seviyesinde. Bu, Türkiye’nin içme ve kullanma sorununun olmadığını gösteriyor.” ifadelerini kullanmıştı. Buna göre, barajlardaki doluluk oranının sadece 6 ayda yüzde 76’dan yüzde 30’lara gerilediği görülüyor.
Topyekun Covid-19’a odaklandığımız yaklaşık 10 aydır es geçtiğimiz kuraklık problemi var. Üstelik evde kalarak çözebileceğimiz türden bir sorun da değil.
Covid-19 biter gider, her sorun geldiği gibi gider ancak mevsimlerin anormalleşmesi, yağması gereken yağışların bir senedir gelmek bilmemesi öyle geçip gidecek türden bir sorun gibi durmuyor.
Milletçe 2021’den beklentimiz hep pozitif yönde ancak kışın ortasında yağmayan yağmurların, karların ivedi bir kuraklığa dönmesi an meselesi.
6 ay önce yüzde 76’lardan yüzde 30’lara gerileyen yani 6 ayda yüzde 46 kuraklaşan ülkemizde böyle gitmesi durumunda 6 ay daha götürmeyecek suyumuzun varlığı pandemiden daha evleviyet göstermektedir.
Ocak-Şubat aylarının kurak geçmesi demek Mart ayında ciddi su kesintilerinin olacağını gösteriyor.
İstanbul’da barajlardaki doluluk oranı yüzde 20’ye düştü. Ankara’da oran yüzde 21, İzmir’de yüzde 35’lerde.
Milletçe tedbir almamızın yanında devletimizin de yeni su kaynaklarına ulaşma konusunda belediyeleri harekete geçirmesi gerekiyor. Tasarrufla çözülecek türden bir sorun değil, yeni eylem planlarıyla uygun bölgelerde yeni barajlar inşa edilmeli, yeni su kaynaklarına ulaşılmalı, yağmur suyu hasatlarıyla kuraklığın ve kuraklığın doğal sonucu kıtlıkla baş edebilelim.
Hürriyet’in haberine göre Dünya Doğayı Koruma Vakfı Türkiye, iklim krizine ekolojik çözümler bulmak adına, ‘Yağmur Suyu Hasadı’ ismiyle proje geliştirdi. Proje kapsamında 7 ayda 460 ton su hasat edildi.
Bu türden yenilenebilir ve dönüştürülebilir kaynaklarımızın betonlardan denize dökülmesini önlemeliyiz.
Meteorolojik kuraklık doğal ve yapay tüm su kaynakların dibinin görünmesini sağlamış, hidrolojik kuraklığa geçilmiştir.
Eğer önümüzdeki haftalarda istenilen oranda yağışların olmaması durumunda en tehlikeli aşamaya geçilecek: “tarımsal kuraklık”
Tarımsal kuraklığın karşılığı gıda üretiminin aksaması ve kıtlığın başlaması demek.
1981-2010 arasında sonbaharda düşen yağış miktarı 140,6 mm iken 2019’da 74,3mm yağmur düşmüş, 2020 sonbaharında 65,8 mm yağmur düşmüş.
Felaket geliyorum diyor.
Acilen su yönetimleri oluşturulmalı, yağmur sularının biriktirilip hasat edilmesi lazım.
Sadece ülkemizin sorunu değil bu tabii ki ancak ülkemiz maalesef su zengini bir ülke değil. Tüm dünya ekolojik ve hidrolojik sorunlarla karşı karşıya. Bir yanda pandemi bir yanda kuraklığın doğal sonucu kıtlık tehlikesi.
Çok şükür Covid-19 tablosunda 10 binlerin altına doğru bir eğilim oluştu. Bundan sonra üretim kalemleri üzerinde yoğunlaşmak gerek. Hafta sonları yasakları esnetilerek üretimin önü açılmalı. Çünkü sadece ülkemiz değil dünya öyle kırılgan bir yapıya geldi ki acil eylem planları üzerinde durulmazsa çok ciddi sorunlara yol açabilir. Allah korusun!
15 Şubat okulların yüz yüze eğitime kavuşturulması gereken milat olmalı ve daha da online eğitim söz konusu edilmemeli. Bölgesel tedbirlerle, pansuman tedbirlerle olay yerinde sorun çözüme kavuşturulmalı. Çünkü eğitimdeki kopukluklar da kuraklık gibi bir ülkenin çöküşünü getirir. Daha fazla ne yağmurun getirdiği ne de eğitimsizliğin getirdiği kuraklığa toplum olarak mecalimiz kalmadı.
www.linkedin.com/in/bestamibozkurt/
BESTAMİ BOZKURT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.