Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Terörsüz Türkiye/5

4. Bölgesel ve Uluslararası Liderlik:
- Amaç:
Erdoğan, PKK'nın feshi ile, Suriye ve Irak'taki Kürt gruplarını (YPG/SDG) silahsızlandırmayı ve Türkiye'nin bölgesel etkisini artırmayı hedefliyor.
Fox News, bu kararın Suriye'deki YPG için "sorular" yarattığını belirtiyor, zira Türkiye, YPG'yi PKK'nın uzantısı olarak görüyor.
Suriye'de yeni yönetimle yapılan 10 Mart 2025 anlaşması, YPG'nin silahsızlanmasını şart koşuyor.
Erdoğan, bu süreci yöneterek, ABD'nin YPG’ye desteğini azaltmayı ve Rusya ile ilişkileri güçlendirmeyi amaçlıyor.
Ayrıca, Rusya-Ukrayna savaşında arabuluculuk önerisiyle birleştiğinde, Erdoğan'ın küresel bir aktör olarak konumlanmaya çalıştığı görülüyor.
ABD'nin SDG'ye desteği devam ederse, YPG'nin silahsızlanması zorlaşabilir.
Bildirideki "uluslararası güçlerin soykırım politikalarındaki sorumluluğu" ifadesi, Erdoğan'ın bu ülkelerle pazarlıkta elini güçlendirmek için kullanılabilir.
Ancak bu söylem Batı ile gerilimi artırabilir.
5. İç Siyasi Dinamikleri Yönetme:
- Amaç:
Erdoğan, CHP ve diğer muhalefet partilerini bölerek, 2028 seçimleri öncesinde avantaj sağlamayı hedefliyor.
Bazı analistler, Erdoğan'ın CHP'nin solcu ve milliyetçi kanatlarını ayırarak muhalefeti parçalamaya çalıştığını öne sürüyor.
- Neden Önemli?!:
CHP lideri Özgür Özel'in "Terörsüz Türkiye'ye evet" açıklaması, muhalefetin sürece temkinli de olsa destek verdiğini gösteriyor.
Ancak, "soykırım" ve "Lozan" ifadeleri, CHP'yi milliyetçi seçmen karşısında zor duruma düşürebilir.
Erdoğan, bu tartışmaları kullanarak muhalefeti sıkıştırmayı planlıyor olabilir.
Bu strateji, kısa vadede etkili olsa da, milliyetçi kesimlerin tepkisi ve DEM Parti'yle işbirliği algısı, Erdoğan'ın tabanında rahatsızlık yaratabilir.
Bildirideki "Lozan" ve "Soykırım" Vurgularının Rolü
- Lozan:
PKK'nın Lozan'ı "Kürt inkâr ve imha siyasetinin" başlangıcı olarak sunması, Erdoğan'ın bu söylemi neden tolere ettiği sorusunu gündeme getiriyor.
Bu, DEM Parti ve Kürt seçmenle uzlaşı arayışının bir parçası olabilir, ancak kamuoyunda "Cumhuriyetin temellerine saldırı" olarak algılanıyor.
Erdoğan, bu ifadeleri "PKK'nın iç söylemi" olarak geçiştirerek, süreci güvenlik odaklı tutmaya çalışıyor.
- Soykırım:
"Soykırım" iddiası, uluslararası kamuoyuna mesaj taşısa da, Erdoğan'ın bu söylemi doğrudan sahiplenmediği görülüyor.
Ancak, bu ifadelerin bildiride yer alması, sürecin Öcalan'ın ideolojik çizgisine bağlı olduğunu ve Erdoğan’ın bu çizgiyi bir ölçüde kabul ettiğini ima ediyor.
Bu, iç kamuoyunda tepki çekse de, Kürt meselesine siyasi çözüm arayışında bir pazarlık unsuru olarak kullanılabilir.
Eleştirel Değerlendirme
Erdoğan'ın hamlesi, birden fazla hedefi bir arada yürütmeyi amaçlayan karmaşık bir stratejiye dayanıyor:
- Güvenlik:
PKK'nın feshi ve YPG'nin silahsızlanması, Türkiye'nin uzun vadeli güvenlik çıkarlarına hizmet edebilir, ancak KCK ve YPG'nin sürece tam uyumu belirsiz.
- Siyasi Güç:
Anayasa değişikliği ve DEM Parti'nin desteği, Erdoğan'ın iktidarını uzatma planının merkezi.
Ancak, milliyetçi tabanın tepkisi ve muhalefetin tutumu, bu planı riske atabilir.
- Toplumsal Uzlaşı:
Kürt meselesine çözüm arayışı, tarihsel bir miras bırakma fırsatı sunsa da, "soykırım" gibi ifadeler toplumsal kutuplaşmayı artırabilir.
- Bölgesel Liderlik:
Suriye ve Irak'taki Kürt gruplarını etkisizleştirme hedefi, Erdoğan'ın bölgesel etkisini artırabilir, ancak ABD ve Rusya ile ilişkiler bu hedefi zorlaştırıyor.
Hal böyleyken...
Erdoğan, PKK'nın fesih sürecini, hem iç hem dış politikada birden fazla kazanç elde etmek için ustalıkla yönetmeye çalışıyor.
Güvenlik zaferi, anayasa değişikliği ve Kürt meselesine siyasi çözüm, birbiriyle bağlantılı hedefler.
Ancak, bildirideki "Lozan" ve "soykırım" vurguları, sürecin Öcalan'ın ideolojik çerçevesine dayandığını ve bu söylemin Türk kamuoyunda yarattığı rahatsızlığı gösteriyor.
Erdoğan'ın bu ifadeleri tolere etmesi, DEM Parti'yle pazarlık ve Kürt seçmenle uzlaşı arayışından kaynaklanıyor, ancak bu, milliyetçi kesimlerde tepki yaratabilir.
Sürecin başarısı, silahların teslimi, YPG'nin silahsızlanması ve şeffaf bir diyalog sürecine bağlı.
Aksi halde, bu hamle, bir "tarihi zafer" yerine, siyasi bir manevra olarak görülebilir.
Nitekim...
Bu kapsamda halkın kafasındaki soru, PKK'nın fesih kararı (5-7 Mayıs 2025), Öcalan'ın silah bırakma çağrısı (27 Şubat 2025) ve bu süreçteki siyasi söylemlerin (özellikle "Lozan" ve "soykırım" ifadeleri) Cumhur İttifakı'nın (AKP ve MHP) oy oranları üzerindeki potansiyel etkilerine odaklanıyor:
1. Cumhur İttifakı'nın Oy Durumu ve Son Gelişmelerin Bağlamı
- Mevcut Oy Durumu:
Nisan 2025'te yapılan Ser Araştırma anketine göre, Cumhur İttifakı'nın oy oranı %35 seviyesinde ölçüldü.
Bu, 2023 genel seçimlerindeki %45’lik orana kıyasla ciddi bir düşüşü işaret ediyor.
Ancak, bu oran çekirdek seçmen tabanına yakın bir seviye olarak değerlendiriliyor.
Buna rağmen, son gelişmelerle birlikte oy oranında stabilite veya artış görülmesi, ittifakın bu süreci başarıyla yönettiğini gösterebilir.
- Son Gelişmeler:
PKK'nın fesih kararı, Erdoğan'ın "Terörsüz Türkiye" vizyonu ve Öcalan'ın çağrısı, Cumhur İttifakı'nın güvenlik politikalarında bir zafer olarak sunuluyor.
Ancak, PKK bildirisindeki "Lozan" ve "soykırım" ifadeleri, milliyetçi seçmenlerde rahatsızlık yaratırken, Kürt seçmenlerde umut uyandırabilir.
Bu, ittifakın oy dinamiklerini karmaşık hale getiriyor.
2. Oy Düşüşü Olmaması veya Artış Görülmesi Durumunda Değerlendirme
Eğer Cumhur İttifakı'nın oylarında düşüş olmazsa veya artış görülürse, bu durum aşağıdaki nedenlere ve dinamiklere bağlı olabilir:
a) Güvenlik Politikalarında Algılanan Başarı
- Neden Etkili?!:
PKK'nın fesih kararı, 40 yıllık silahlı mücadelenin sona ermesi olarak sunuluyor.
Erdoğan'ın 12 Mayıs 2025'teki kabine toplantısında "kritik bir eşik aştık" ifadesi ve Bahçeli'nin desteği, bu kararın bir güvenlik zaferi olarak algılanmasını güçlendiriyor.
Milliyetçi seçmen, bu süreci "terörün bitirilmesi" olarak görebilir, bu da MHP tabanını konsolide edebilir.
- Değerlendirme:
2023 seçimlerinde, AKP'nin deprem bölgesindeki oy kayıplarına rağmen Cumhur İttifakı, MHP'nin desteğiyle Meclis çoğunluğunu korumuştu.
Benzer şekilde, PKK'nın feshi, milliyetçi seçmenin ittifaka güvenini artırabilir.
Özellikle İç Anadolu ve Karadeniz gibi bölgelerde, güvenlik odaklı söylemler oy artışına katkı sağlayabilir.
Eğer YPG/SDG veya KCK silahsızlanmazsa, bu "zafer" algısı kısa ömürlü olabilir.
Bazı analistler, silah tesliminin şeffaf olmaması durumunda güvenin sarsılacağını öne sürüyor.
b) Kürt Seçmenle Yeni Bir Uzlaşı Algısı
- Neden Etkili?!:
Öcalan'ın çağrısı ve PKK'nın feshi, Kürt seçmen arasında "barış süreci" umudunu canlandırabilir.
DEM Parti'nin sürece dolaylı desteği ve Öcalan'ın "Demokratik Türkiye Cumhuriyeti" vizyonu, Kürt seçmenin bir kısmını AKP'ye yakınlaştırabilir.
AKP'li Şamil Tayyar'ın "DEM, süreç başarılı olursa Cumhur İttifakı'nın yeni bileşeni olabilir" açıklaması, bu stratejiyi açıkça ortaya koyuyor.
Demem o ki:
2013-2015 çözüm sürecinde, AKP Güneydoğu'da önemli bir oy artışı sağlamıştı.
DEM Parti seçmeninin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde stratejik olarak CHP'ye oy verdiği biliniyor.
Eğer bu seçmen, PKK'nın feshiyle AKP'yi "çözümün aktörü" olarak görürse, özellikle Diyarbakır, Şanlıurfa gibi illerde AKP'nin oyları artabilir.
Ser Araştırma'nın Mayıs 2025 anketi, bu dinamiklerin test edileceği bir döneme işaret ediyor.
"Soykırım" ve "Lozan" ifadeleri, Türk milliyetçi seçmenle Kürt seçmen arasında bir denge kurmayı zorlaştırabilir.
DEM Parti'nin Öcalan'ın serbest bırakılması gibi talepleri, süreci karmaşık hale getirebilir.
c) Muhalefetin Zayıf Tepkisi
- Neden Etkili?!:
CHP'nin süreci destekleyen ancak temkinli açıklamaları (Özgür Özel'in "Terörsüz Türkiye'ye evet" çıkışı), muhalefetin net bir alternatif sunamamasına işaret ediyor. Bildirideki "soykırım" ve "Lozan" ifadeleri, CHP'yi milliyetçi seçmen karşısında zor duruma düşürebilir, bu da Cumhur İttifakı'na alan açabilir.
X'teki bazı paylaşımlar (@dayiBurada), Erdoğan'ın CHP'yi bölme stratejisi izlediğini öne sürüyor.
Hasılı:
2023 seçimlerinde, CHP'nin oy artışı (%3) ittifak partilerine yaramış, ancak kendi sandalye sayısı düşmüştü.
Muhalefetin bu süreçte net bir pozisyon alamaması, kararsız seçmenleri Cumhur İttifakı'na yöneltebilir.
Özellikle ekonomik kriz nedeniyle küskün olan AKP seçmeninin, güvenlik başarısıyla geri dönmesi mümkün.
CHP, İmamoğlu'nun "Türk-Kürt kardeşliği" söylemiyle Kürt seçmene ulaşabilir.
Eğer muhalefet, süreci "Öcalan'a teslimiyet" olarak çerçevelerse, milliyetçi oylarda kayıp yaşanabilir.
d) Ekonomik ve Popülist Politikalarla Destek
- Neden Etkili?!:
Geçmişte, ekonomik kriz dönemlerinde bile AKP, sosyal yardım ve seçim vaatleriyle seçmen desteğini korudu.
2018 anketlerinde ekonomik sorunlar nedeniyle oy kaybı öngörülse de, Erdoğan popülist söylemlerle toparlanma sağlamıştı.
PKK'nın feshi, ekonomik vaatlerle birleşirse, çekirdek seçmenin ötesine ulaşabilir.
İsmail Saymaz'ın 2022'de belirttiği gibi, Hazine kaynaklarının seferber edilmesi, oy düşüşünü tersine çevirebilir.
Misal, asgari ücret artışı veya sosyal yardım paketleri, düşük gelirli seçmenleri etkileyebilir.
Bu, özellikle İstanbul'un Sultanbeyli, Arnavutköy gibi ilçelerinde etkili olabilir, zira buralar Erdoğan'a yüksek destek veren bölgeler.
Enflasyonun %85'i aştığı bir ortamda (2022 verileri), ekonomik vaatlerin etkisi sınırlı kalabilir.
Yeniden Refah Partisi'nin yükselişi, muhafazakar seçmenin alternatif arayışında olduğunu gösteriyor.
e) Milliyetçi ve Muhafazakar Tabanın Konsolidasyonu
- Neden Etkili?!:
MHP'nin milliyetçi tabanı, PKK'nın feshiyle "devletin üstünlüğü" algısını güçlendirebilir.
AKP'nin muhafazakar tabanı da, Erdoğan'ın liderlik imajına bağlı kalmaya devam edebilir.
- Değerlendirme:
2023 seçimlerinde, MHP'nin oyları %1 gerilese de, ittifak Meclis çoğunluğunu korudu.
PKK'nın feshi, MHP'nin "terörle mücadele" söylemini güçlendirerek, İç Anadolu ve Karadeniz'deki oyları artırabilir.
Ancak, "soykırım" söylemi, MHP tabanında rahatsızlık yaratabilir.
Yeniden Refah Partisi, 2024 yerel seçimlerinde AKP'nin kalelerinde (Konya, Kayseri) ciddi oy aldı.
Bu, muhafazakar seçmenin bölünme riskini artırıyor.
https://www.bbc.com/turkce/articles/c1dv1e2n47do.amp
3. Genel Değerlendirme
Cumhur İttifakı'nın oylarında düşüş olmaması veya artış görülmesi, aşağıdaki dinamiklerin bir kombinasyonu olarak okunabilir:
- Güvenlik Başarısı:
PKK'nın feshi, milliyetçi ve muhafazakar seçmenlerde "Erdoğan'ın liderliği" algısını güçlendirebilir.
Bu, özellikle MHP tabanını mobilize eder.
- Kürt Seçmenle Köprü:
DEM Parti'nin sürece dolaylı desteği ve Öcalan'ın vizyonu, Kürt seçmenin bir kısmını AKP'ye yöneltebilir.
Ancak, bu strateji milliyetçi tabanda risk taşıyor.
- Muhalefetin Zayıflığı:
CHP'nin temkinli duruşu ve bildirideki tartışmalı ifadeler, muhalefetin net bir alternatif sunmasını zorlaştırabilir.
- Ekonomik Hamleler:
Popülist politikalar, ekonomik krizin etkisini hafifletebilir, ancak uzun vadeli etkisi sınırlı.
Rakamsal Perspektif:
Nisan 2025'te %35 olan oy oranının stabil kalması veya %40'a yaklaşması, ittifakın çekirdek seçmenini koruduğunu ve yeni seçmen gruplarına ulaştığını gösterir.
Örneğin, biraz iddialı olsa da, güvenlik başarısı ve Kürt seçmenle uzlaşı, bu seviyeye yaklaşmayı mümkün kılabilir.
4. Eleştirel Bakış
"Lozan" ve "soykırım" ifadeleri, milliyetçi seçmenlerde "devletin aşağılandığı" algısı yaratabilir.
Sanal medyadaki bazı tepkiler, bu söylemin uzun vadede hukuki ve siyasi riskler taşıyabileceğini öne sürüyor.
Ayrıca, YPG/SDG'nin silahsızlanmaması, süreci güvenilmez kılabilir.
- Sürdürülebilirlik:
Oy artışı, kısa vadeli bir "zafer" algısına bağlı ise, ekonomik kriz ve Yeniden Refah gibi alternatiflerin yükselişi, ittifakı orta vadede zorlayabilir.
2023'te AKP'nin oy kaybı (%7) ve Yeniden Refah'ın sürprizi, bu riski doğruluyor.
Sürecin başarısı, Türk ve Kürt seçmen arasında denge kurmaya bağlı.
Ancak, Öcalan'ın serbest bırakılması gibi talepler, toplumsal kutuplaşmayı artırabilir.
Netice:
Eğer Cumhur İttifakı'nın oylarında düşüş olmazsa veya artış görülürse, bu, Erdoğan'ın PKK'nın fesih sürecini hem güvenlik zaferi hem de siyasi uzlaşı aracı olarak ustalıkla yönettiğini gösterir.
Milliyetçi tabanın "terörle mücadele" algısı ve Kürt seçmenin "barış umudu", ittifakın oy tabanını genişletebilir.
Ancak, "soykırım" ve "Lozan" gibi ifadeler, milliyetçi seçmenle Kürt seçmen arasında hassas bir denge gerektiriyor.
Bu denge bozulursa, özellikle MHP tabanında kayıplar yaşanabilir.
Ayrıca, ekonomik kriz ve Yeniden Refah gibi alternatifler, uzun vadeli riskler barındırıyor.
Ezcümle:
Sürecin şeffaflığı, silah teslimi ve YPG'nin durumu, oy artışının kalıcı olup olmayacağını belirleyecek.
Şu anki verilerle, artış ihtimali, Erdoğan'ın liderlik imajına ve muhalefetin zayıf tepkisine bağlı görünüyor, ancak bu, kırılgan bir denge üzerine kurulu.
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.