Türk Araştırmacı Tersine Beyin Göçüyle Geldiği Ülkesinde Çalışmalarını Sürdürüyor
TÜBİTAK'ın programı kapsamında Türkiye'ye gelen Dr. Emrah Eroğlu, insanın beyin dolaşım sistemine yönelik projesiyle beyin vasküler sistemindeki işlev bozukluğunun alzaymır ve parkinson benzeri hastalıklara etkilerini araştırıyor
Avusturya'nın küçük bir köyünde dünyaya gelen, maddi imkansızlıklar nedeniyle erken yaşlarda marangozluk yapmaya başlayan Dr. Eroğlu, 27 yaşında liseyi dışarıdan bitirdi. Geç başladığı eğitim hayatına Viyana Üniversitesi Moleküler Biyoloji Bölümü ve Viyana Teknik Üniversitesi Teknik Kimya yüksek lisans programıyla devam etti.
Graz Tıp Üniversitesinde tamamladığı doktora eğitimi sonrası aldığı araştırma desteği kapsamında doktora sonrası araştırmacı olarak 2 yıl Harvard Üniversitesi ile 1 yıl Graz Tıp Üniversitesinde kalması gereken Eroğlu, Harvard'daki araştırmaları sonrasında TÜBİTAK'ın 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar çağrısına başvurup 2019'da Türkiye'ye geldi.
Dr. Eroğlu, İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilim ve Teknolojileri Araştırma Enstitüsünde (SABİTA) bilimsel çalışmalarını sürdürürken "Kemogenetik yöntemler ile beyin endotelyal disfonksiyon mekanizmalarının araştırılması" başlıklı projesiyle Avrupa Moleküler Biyoloji Örgütü (EMBO) tarafından desteklendi.
Harvard'dan İstanbul'a uzanan bilimsel yolculuk
EMBO Yerleşim Desteği kapsamında TÜBİTAK tarafından üç yıl süre ile sağlanacak yıllık 50 bin avro tutarındaki hibenin yanı sıra kendi laboratuvarlarını kurma veya büyütme konusunda destek kazanan Dr. Eroğlu, uluslararası bir bilim insanından mentorlük alma, kendi alanında çalışmalar yapan araştırmacılarla bir ağ oluşturma ve öğrencileri için eğitim olanakları yakaladı.
Dr. Eroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'deki teknik imkanların dünya standartlarında araştırma yapmaya elverişli olduğunu söyledi.
Türkiye'ye gelme arzusu taşıyıp "Acaba gitsem yapabilir miyim?" endişesi olan bilim insanları için ekibinin bir örnek olabileceğini ifade eden Eroğlu, sıfırdan kurdukları laboratuvardaki çalışmasıyla 2023 yılı EMBO Yerleşim Desteği Ödülü'ne layık görülen 11 bilim insanından biri olduğunu kaydetti.
Eroğlu, projenin oksidatif stres seviyeleriyle ilgili olduğuna dikkati çekerek, "Özellikle yaşlandığımız zaman vücudumuzda oksidatif stres seviyeleri yükselir. Bu genelde cilt yaşlanmasına, farklı organların yaşlanıp işlevselliğinin bozulmasına sebep olur. Bunun da 'Direkt olarak beyin vasküler sisteminde etkisinin ne olduğunu ve daha sonra da beyin vasküler sistemindeki işlev bozukluğunun alzaymır ve Parkinson gibi benzeri hastalıklara etkileri var mı, varsa da nasıl bir etkisi var?' bunu araştırmak için çalışıyoruz." diye konuştu.
Çalışmasının bilim dünyası açısından önemini aktaran Eroğlu, şöyle devam etti:
"Reaktif oksijen türleri çok hızlı bir şekilde farklı moleküllerle reaksiyona girip de yok olduklarından dolayı onları saptamak çok zor. Uzaysal ve zamansal çözünürlükte saptanması çok zor. Biz de bunlar için geçtiğimiz 6-7 yıl içerisinde çok uygun araçlar geliştirdik. Vücudumuzda çok hızlı bir şekilde, saniyeler içerisinde yok olan bazı molekülleri bu araçlarla görsel hale getirebildik. Bu da şunun için önemli, bu radikallerin oluşumunu ve hangi şartlarda oluştuğunu anlamak bir şey. Daha sonra bunu taklit edebilmek de ikinci şey. Bunları yapabildiğimiz takdirde bazı hastalıkları modelleyebiliriz ve daha sonra da bu hastalıkların nasıl oluştuğunu, birbirleriyle ilişkisi nedir, bunları araştırabiliriz."
"Bugüne kadar keşfedilmemiş ne olabilir?"
Araştırmacı olmaktan büyük mutluluk duyduğunu aktaran Eroğlu, hayatının ilk yıllarında akademik bir kariyeri hayal dahi etmediğini fakat o dönem sağlanan bir imkanla eğitim hayatına tekrar döndüğünü söyledi.
Liseyi dışarıdan 7 yılda bitirebildiğini, 27 yaşında ilk defa doğduğu çevreden çıkıp Viyana'ya gittiğini dile getiren Eroğlu, "İlk defa bir büyükşehre gidiyorum ve büyükşehirde üniversiteye başlayacağım. İlk dönem, ilk ders 'analitik kimya' diye bir derse girdim. Hazır olduğumu zannetmiştim ama aslında üniversitenin ne kadar zor olduğunu ilk defa orada gördüm. Girdiğim her sınavı kaybettim, her sınavdan kaldım." dedi.
Eroğlu, üniversitedeki araştırmaları sırasında bilimsel çalışmanın ne olduğunu kavramaya başladığına dikkati çekerek, bilime sevdalanmışken bırakmak istemediğini dile getirdi.
Doktora sırasında biyosensör geliştirme üzerine çalışan Eroğlu, hocasının "daha iyisini yap" teklifiyle bir projeye hazırlandığını anlatarak, "Böylece bir arayışa çıktım, 'Bugüne kadar keşfedilmemiş ne olabilir? Kimsenin keşfetmediği, kimsenin yapamadığı bir şey var mı acaba? Öyle bir şeyin üzerinde çalışsam?' diye bir arkadaşıma soru sordum. O da 'Nitrik oksit sensörü yok. Bugüne kadar kimse yapamadı.' dedi. Sadece bu bilgiyle yola çıktım. Nasip oldu, birkaç ay sonra da gerçekten ilk nitrik oksit sensörünü yaptık." ifadelerini kullandı.
Çalışmalara kendini kaptırdığını dile getiren Eroğlu, "Öyle bir hızla başlamışım ki normalde 3-4 sene bazen 5 sene süren doktora programını ben 1,5 senede bitirdim. Çünkü bütün beklentilerin tamamını zaten ilk dönemden bitirmiştim. Müfredattaki bütün dersleri hızlı bir şekilde tamamlamıştım. Yüksek etkili makale bekleniyordu, onu da hallettim. Hatta bir değil birkaç tane makalem vardı. Bütün beklentileri yerine getirince 'Beni mezun edin. Neden olmasın?' dedim, mezun oldum." diye konuştu.
"Artık Türkiye'ye gidilebilir"
Daha sonra araştırmacı olarak başka bir projeden kabul gören ve bu kapsamda Harvard'da araştırmalarına devam eden Eroğlu, "İki yıl Harvard'da kaldıktan sonra 1 yıl tekrar Avusturya'ya dönmem gerekiyordu. Ben ona dönmedim, Türkiye'ye geldim." ifadelerini kullandı.
Eroğlu, ABD'de de başarılı çalışmalar yaptıktan sonra "Artık Türkiye'ye gidilebilir" düşüncesinin oluştuğunu, tam da bu dönemde TÜBİTAK projesinden haberdar olduğunu söyledi.
Bu konuda kendisinin projeyi kazanmaya yeterli görmediğini söyleyen Eroğlu, büyük emeklerle yazdığı proje için kabul almaktan büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi.
"Türkiye'ye gidip de bilim yapamam' diye bir bahane yok"
Bilimsel anlamda Türkiye'de her türlü imkanın olduğunu vurgulayan şunları kaydetti:
"Türkiye'nin teknolojik anlamda her şeye erişimi var. Bilim yapmak istiyorsanız bu imkanlar var. Türkiye'ye has sorunlar var mı? O da var. Zamanla öğreniliyor bunlar, idare edilebiliyor. Ama 'Türkiye'ye gidip de bilim yapamam' diye bir bahane yok. Biz gayet iyi yapıyoruz, yeni bir ekip olmamıza rağmen çıktılarımız var. Bunu yapabildiğimizi gösteriyoruz. Biz yaparsak herkes yapar. Bu anlamda Türkiye'ye gelme arzusu olup da 'Acaba gitsem yapabilir miyim?' endişesi olanlar için aslında gayet güzel bir örneğiz."
Eroğlu, dünyadaki bilimsel imkanları mukayese ederek, "Oradaki imkanlar bizimkinden çok daha fazla değil. Hatta bazı alanlarda bizim burada daha fazla avantajlarımız var. Öğrencilerimiz çok parlak, çok zekiler, çok çalışkanlar. Bunları yurt dışında çok bulamayabilirsiniz. Bilim yapmak istiyorsanız da bunlar olmadan, insan kaynağı olmadan da yapmak çok kolay değil." şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.